Doğudan batıya bir köprüdür Vanspor
Dr. Erdal Orman
Tarihte Sakaryaspor'la ilk karşılaşmamız 1993 sezonunda Play-off yükselme grubunun ilk maçında gerçekleşmiştir. Atilla'lı, Gürçay'lı Sakaryaspor, o zamanki yükselme grubunun en iddialı ve en tecrübeli ekibiydi. Kendinden emin ve olağanüstü bir havayla Van'a gelmişlerdi. Üstelik maçında favorisiydi. Vanspor, tarihinde ilk kez böyle büyük bir rakiple karşılaşacağından taraftar olarak çok heyecanlıydık ve birazda çekiniyorduk. Maç başlamadan önce benim bulunduğum portatif tribünde Sakaryaspor'a büyük bir ilgi vardı ve sevgi gösterileriyle karşılamıştık onları. Vanspor ise grubundaki tüm takımlara göre daha önce 1. Lig (o zamanki süper lig) tecrübesi yaşamamış en toy takımdı. Nitekim maç başladıktan sonra 32. dakikada Sakaryaspor öne geçmişti. Bu şok golün ardından başarıya inanmış seyirci ve takım, çabuk toparlanmış 34 ve 38. dakikalarda Hüseyin'in üst üste kaydettiği 2 golle maçı Vanspor kazanmış, rakibini alkışlarla Sakarya'ya göndermişti. Bu maçla ilk haftaya 3 puanla başlayan Vanspor, ardından Bakırköyspor'u deplasmanda 1-0, Aydınspor'u da Van'da 4-2 yenerek o devlerin arasında liderlik koltuğuna oturmuştu. Sezon sonunda Vanspor, Petrolofisi ve Denizlispor'la birlikte 1. Lige (süper lig) yükselirken, Sakaryaspor ligi 7. sırada tamamlayabilmişti…
''Vanspor doğunun en talihsiz yıllarında ortaya çıkan ve bir güneş gibi parlayan, mütevazı kadrosuyla mucizeler yaratmış bir takımdı. 1 lige (süper lig) yükseldiği 1994 yılında ilk başlarda kimsenin şans tanımadığı ve herkesin kuşkuyla baktığı, gerek uzak bir deplasman ve gerekse sorunlu bir coğrafyada bulunuyor olması, futbol baronlarını pek rahatsız etmişti. Lig başlamadan önce çeşitli spor programlarında, bazı yazar ve futbol adamları, Van'la ilgili çok olumsuz düşüncelere yer verip, uzaklığından, ulaşımının zor olacağından, güvenliğin sağlanamayacağından bahsediyorlardı. Hatta bazıları da haddini aşıp; ''Van haritanın neresinde, bulamıyorum…'' deme gafletinde dahi bulunmuşlardı. Bunun üzerine o zamanki Vanspor kulüp basın sözcüsü İkram Kali ağabeyimiz, Van hakkındaki olumsuz anılabilecek durumları ortadan kaldırmak adına büyük gayretler sarf etmişti. Önemli spor yazarlarını Van'a davet etmiş ve çeşitli paneller düzenleyerek Van halkıyla ulusal spor basının kaynaşmasını sağlamıştı. Bu çabalar kısa sürede meyvesini vermişti. Böylece, önce gönülleri kazanan, herkesin gözünde sempatik bir yer edinen Van'a; gazeteler, televizyonlar, futbol duayenleri artık kayıtsız kalamıyordu. Maçlar başlayıp, Vanspor'un da taş gibi bir takım olduğu ortaya çıkınca ve gelen takımların hiçte beklemedikleri ölçüde şahane bir konukseverlikle karşılandığı görülünce, bu önyargı yavaş yavaş kırılmıştı.
Van, puansız dönülen zor bir deplasman, doğunun misafirperverliğinin, futbolun birleştiriciliğinin ne demek olduğunun anlaşıldığı bir yer olarak hafızalara kazınmıştı. Artık doğu ve batı arasında bir köprüydü Vanspor. Gelen takımlar öyle bir ilgiyle karşılanıyordu ki, ilk kez Van'a gelecek olan takımların yöneticileri, bu ününden dolayı artık eşlerini ve çocuklarını da Van'a getirmeye başladılar. Bu Türk futbol tarihinde bir ilkti. Özellikle, unutulmayan maçlardan biri olan Vanspor- Bursaspor maçında, bu tablo şahane bir biçimde ortaya çıkmıştı. Şeref tribününün yarısı Bursaspor'lu yöneticilerin eş ve çocuklarıyla dolmuş, son derece nezih bir ortamda, tek bir küfrün dahi duyulmadığı bir müsabaka ortaya konmuştu. Vanspor, rakibi Bursaspor'u 2-0 yenerek alkışlarla uğurlamıştı. Bu maç sonrası Bursasporlu yöneticiler, gördükleri konukseverlikleri TV'ler de anlatmış ve Vanspor kulübüne teşekkür mektupları yollamışlardı. Sadece Bursaspor değil, tüm takımlar aynı muameleyi görüp aynı şekilde Van'ı tebrik ediyorlardı. Hatta dönemin Denizlispor teknik direktörü Ömer Kaner, TV de; ''Van'a gelen takımlar turistik gezi için gelip bu güzelliği, dostluğu, misafirperverliği görsünler ve puan almayı da unutsunlar. Hem zor, hem de çok otantik bir deplasman'' diyerek işi özetlemiş, Vanspor'un evindeki maçlardaki üstünlüğüne ve Van'ın turistik güzelliğine dikkatleri çekmişti. Fakat maalesef ta o yıllardan itibaren medya, bölgede yaşanan şiddet sarmalında Vanspor'uçokça konu haline getirirdi. Van'daki maçlarda çıkan en ufak bir olay, medya tarafından çok büyütülür, federasyon tarafından akıl almaz cezalarla takımın önü kesilmeye çalışılırdı.
Özellikle takımın bölge dışındaki takımlarla ilk kez karşılaştığı 93 yılı play-off yükselme grubu bazı deplasman maçlarında "bölücüler dışarı" sloganlarına çokça maruz kalabiliyordu. Bu durum bazen takımdaki, Anadolu'nun çeşitli illerinden gelmiş olan futbolcularının ruh halini etkileyebiliyordu. Yine de bölgedeki Vanspor'un varlığı "terörün panzehri" olarak halkı bir arada tutuyordu. Futbolun çok sevildiği Van'da, geçmişinden gelen hatırı sayılır bir futbol kültürünün de etkisiyle ev hanımından öğrenciye, esnafından memuruna herkes ilgiliydi takımla. Kimi zaman Vanspor'a siyasi yakıştırmalar yapılıp, devlet takımı gibi adlandırıldığı da olurdu. Anlamlı günlere tesadüf eden bazı maçlarına ''Atam izindeyiz'' pankartıyla çıktığı veya tüm maçlarına İstiklal Marşıyla başladığı için, bazı marjinal medya kesimi tarafından bu defa ''futbol takımı mı, devlet takımı mı?'' diye suçlanmasına da sebep olurdu. Bazen aynı kesim tarafından Vanspor sebebiyle bölgede yaşanan gerçekler göz ardı ediliyor, perdeleniyor şeklinde bir algıda yayılmaya çalışılıyordu. Oysa pratikte böyle bir şey asla mümkün değildi. Keşke devlet, gerçekten takımın arkasında olsaydı. Çünkü Vanspor'un kazandırdıkları siyasetçilerin düşündüğünün çok çok ötesindeydi ve hala etkisi unutulmuş değil… (Dünyada Van Kitabı, 2019)''
Evet, Vanspor'un geçmişini kaleme aldığım söz konusu kitaptaki yazımdan sizlere tekrar hatırlatmak amacıyla bir bölümünü alıntıladım. Gördüğünüz gibi aradan yıllar geçmesine rağmen pek değişen bir şey yok. Ne rakip taraftar gözünde ne de TFF cenahında maalesef Vanspor bir doğu takımı görüntüsünden öteye gitmiyor. En son Sakarya'da yaşanan üzücü hadiseler sporda şiddetin yanı sıra dünyanın en birleştirici unsurlarından olan futbolda hiçbir zaman görülmemesi gereken ayrımcılık belası, bizde olduğu kadar maalesef tüm dünyada, üstelik medeniyetin beşiği Avrupa'da dahi önüne geçilemeyecek bir hal almaya başladı. Kimi zaman rakip takıma hatta kimi zaman seyircinin kendi takım oyuncusuna bile sırf, ten rengi veya milliyetinden dolayı bu tür saldırıları reva görüyor olması oldukça düşündürücü…
Bu sezon kupaya ve lige fırtına gibi giren Vanspor'a son haftalarda verilen cezalar, üstüne maruz kaldığı bu haksız saldırılar ve aldığı başarısız sonuçlar gerçekten can acıtmaya başladı. Van'da oynanan Uşak spor maçından itibaren sanki sistematik bir biçimde verilen cezalar, alınan kararlarla görünmeyen o meşhur el yine devreye girmeye başladı. Tribüne sığmayan seyirci yüzünden merdivene oturma cezasından tutun da basın mensuplarının saha çizgilerine basması nedeniyle aldığı ne idüğü belirsiz cezalarla önü kesilmeye, hevesi kırılmaya başlanan takım, deplasmanda, 2-0 önde olduğu Sakarya maçında bu defa kitlesel bir saldırıyla tuş edilmeye çalışılmıştır. Nitekim başardılar da. Bir kırmızı kart, bir penaltı ve 2-0 dan 4-2 kaybedilen maç, sonrasında on yıllık rüyamızı gerçeğe çeviren başarılı hocamız H. Erkin Şimsir'i kaybedişimiz…
Müsabaka boyunca taraftarımıza, oyuncularımıza teknik ekip ve yöneticilerimize yapılan misafirperverliğe aykırı davranışlar, Sakarya gibi futbol kültürünün oturmuş olması beklenen dev bir kulübe yakışmamıştır. Üstelik iki kentin de deprem yaraları henüz tazeyken, kader birliği etmiş, aynı acıları yaşamış ve yardımlaşmış bir Anadolu dayanışması göstermişken, maçın bu güzelliğe gölge düşürmemesi gerekirdi.
Son yılların en iyi çıkışını yakalamışken neredeyse her hafta bir oyuncusunun ayağı kırılarak sakatlanan, hocasını kaybeden, bunca ağır haksız ceza ve centilmenlik dışı olaylara maruz kalan takımımız tam anlamıyla nazara geldi desek yeridir. Önümüzdeki hafta yine nahoş olaylarla hatırladığımız ve bizi 1. Ligin kapısından döndüren 2009 yılındaki talihsiz maçın kahramanı Eyüpspor'la karşılaşacağız. Maruz kalınan Sakarya'daki olayların ardından Van'da bu maçla devam edilecek olması aslında tam bir fırsattır. Eyüpsporlu futbolcu ve gelebilecek muhtemel rakip taraftar kardeşlerimizi her takıma yaptığımız gibi yine bağrımıza basmalıyız. Onlara ve tüm Türkiye'ye her zaman olduğu gibi doğunun misafirperverliğini tekrar gösterip adımızı karalamalarına izin vermemeliyiz. Vanspor olarak adımız gerçekten büyük. Bu nedenle karşı rakip takım ve taraftarları ister istemez gardını alarak karşımıza çıkıyor. Sevgili cefakâr seyircimize yine çok büyük bir iş düşüyor. Bu takımın bizden başka kimsesi yok. Unutmayalım! Ayrımcılığa karşı en iyi yanıt, sahadaki başarıdır. Lig uzun bir maraton ve Vanspor henüz zirveden kopmuş sayılmaz. İyi günde, kötü günde yanında olmalı hep destek, tam destekle Karakobrayı ayağa kaldırmalıyız…