Dr. Erdal Orman

Kongrenin Ardından

Dr. Erdal Orman

On beş ayrı ülkeden, bine yakın bilim insanın katıldığı Yüzüncü Yıl Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen Uluslararası Tarım Bilimleri Kongresi, hem bilimsel hem de sosyo-kültürel açıdan son derece verimli sonuçlandı. Her biri konusunda otorite sahibi olan yüzlerce kişiyi, aynı ortamda sorunsuz bir şekilde ağırlamak, memnun edebilmek ancak bu kadar olurdu. Bir kongrede olması gereken her şey düşünülmüştü. Oturumlar, yemekler, gezi programı kısacası organizasyon kusursuzdu. Bu kadar yoğun ilginin yaşandığı bir kongreye daha önce hiç şahit olmadım. Öyle ki birçok bilimsel tebliğ, yoğunluktan dolayı poster sunum şeklinde gerçekleştirilmek zorunda kalındı. Bu da çok doğru bir karardı. Zira başka türlü işin içinden çıkılması olanaksızdı. Katıldığım anlı şanlı birçok kongrede hüsran yaşamış biri olarak, Van da gerçekleştirilen bu başarılı kongreden bir başka gururlandım.

İşte tanıtım diye buna derim ben. Kongre katılımcılarından oldukça iyi geri dönüşler aldım. Tebliğlerin sunulduğu salonlar, yemeklerin organize edildiği yerler ve de dopdolu geçen gezi programı gerçekten şahaneydi. Gala yemeği ve seçildiği mekân oldukça isabetliydi, herkese aynı standartta kaliteli bir yemek sunmak kimsenin altından kalkacağı bir iş değildi o kalabalıkta. Müzik eşliğinde sunulan Gala da Van türkülerinin hamisi, Öğr. Gör. M. Murat Oto tarafından organize edilen konser etkinliği, geceye büyük renk kattı. Her ne kadar kongrenin tüm zamanlarında yer alamasam da an be an katılımcıların nabzını tutmaya çalıştım. Şöyle yapılsaydı çok daha iyi olurdu diyen ya da halinden şikâyetçi olup yakınan tek bir katılımcı görmedim. Hele son günkü gezi programı dillere destandı. Van'la ilgili merak edilen ne varsa bu gezide fazlasıyla sunuldu. Kongrenin zamanlamasıyla gezinin planı oldukça iyi ayarlanmıştı. Kongre on beş gün sonra yapılsa ne balık göçü izlenecek, ne şelale öyle coşkulu akacak, ne de Tatvan'da büryan yenilecekti. Bu kusursuz organizasyonla, emsal kongrelerde beklentileri oldukça yükseğe taşıyan, başta Kongre düzenleme kurulu başkanı Prof. Dr. Semra Demir hocam olmak üzere görev alan, katkıda bulunan herkesi kutluyorum.

Kongre açılış konuşmasında YYÜ Rektörü Peyami Battal Hocamızın da dediği gibi,''hava şartları her ne olursa olsun, Van'da güneş o gün mutlaka selam verir sizlere''. Nitekim yağmurlu geçen 4 günde güneş bizleri hiç üzmedi, hava şartları yüzünden ertelenen hiçbir program olmadı. Aynı dönemde aynı içerikte birkaç kongre olmasına rağmen, çok popüler olan kentimizi görmek üzere özellikle Van'ı tercih eden kongre üyeleri, oldukça doğru bir tercih yapmıştı. Zira diğer kongrelerin oldukça sönük geçtiğini ve keşke Van'a biz de gelseydik diyen çok kişiyle karşılaştım. Çünkü kongrenin ünü camiada herkese çoktan yayılmıştı. Bir daha ki Van kongresini herkes iple çekiyor. Fakat çıta oldukça yükselmiş olduğundan Van da kongre düzenleyecekler, bu organizasyonu tertip edenlerin kapısını çalmalıdır, model almalıdır. Van, kongrelerin de aranılan şehri olacaksa, işte böyle başarılı işlerin çoğalmasıyla hedefine varacaktır.

Kongrede Van'ı daha önce hiç görmeyenler böylesine modern ve gelişmiş bir kent beklemedikleri için şoke oldular. Esas büyük şoku ben gibi Van'ı daha önceden bilenler, görenler yaşadı. Çünkü deprem, terör gibi onca badireyi aşıp ayağa kalkan hatta koşan bir şehir gördük. Yıkılan binaların yerine daha yüksek, daha lüks binalar inanılmaz bir hızda yerini almıştı. Büyükşehir kelimesinin adı bile yetmiş, esnaflar korkusuzca birbirinden şahane mekânlar açmış güzelce işletiyordu. Van'ı esas değiştiren, dikilen yeni binalardaki farklı mimarı anlayış olmuş. Eskisi gibi birbirinin kopyası binalar yerine, birbiriyle yarışan estetikte, daha özgün mimaride binalar inşa edilmiş. Ayrıca her yapının altı iş yeri olarak tasarlandığı için yeni dikilen her bina, o mahalleyi ya da sokağı anında çarşıya çevirmiş. Van'da artık her yer ticari sahaya dönüşmüş. Ancak şehirde dolaşırken dikkat çeken bir şey daha var. Üniversite gençliğine yönelik açılan onlarca mekân, tuhaf bir özentiyle yabancı tabelalarla bezenmiş. Sanki yabancı ülke başkentinde dolaşıyormuş hissi uyandırıyor. Biraz hassasiyet lütfen! Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampüsüne de ayrı bir parantez açmak lazım. Üniversite sınavına hazırlanıyor olsam YYÜ'yü birinci tercihime yazardım. Kampüs yeşile doymuş, açılan yeni fakülteler ve özgün mimaride dizayn edilmiş binalarla çehresi epeyce bir değişmiş. En önemlisi de gölle kampüs arasında etkileşim sağlanmış. Bu haliyle bizim mezun olduğumuz kupkuru kampüse göre, modern ve yeşil bir vahaya dönüşmüş.

Van'la ilgili en sevindiğim şey ise gölün halkla kucaklaşması oldu. Edremit Karayolları kampından Kadembas'a kadar olan kesim de tüm işgalciler kaldırılmış, yerine yürüyüş parkuru, yeşil alanı ve nihayet ışıklandırmasıyla birlikte, güzel piknik masalarıyla sahil baştan sona donatılmış. Konukların ilgisini çeken bir başka şey ise şehrin temizliğiydi. Bana sordukları şey şuydu; Şehirde çöp konteynırı yok ama yerlerde çöpte yok, nasıl bu kadar temiz tutabiliyorlar diye. Evet, kayyum gerçekten fark katmış Van'a. Esnaf İran hükümetinden biraz dertli. Bu haliyle bile kalabalıktan caddelerinde zor yürünen Van'da, İranlılar varken mağazalarda uzayan alışveriş kuyrukları oluşuyormuş. Şimdi İran bir nevi kota koyup, vize ücretlerini artırınca İranlı turist sayısı çok azalmış. Fakat dert değil bence. Çünkü yerel turizm Van'ın en büyük kozlarından biri olacak. Yeter ki huzur olsun, böyle tanıtıcı organizasyonlar olsun, bu şehir daha çok turist çekecektir.

Fırsattan istifade ben de kongredeki konuklarımı program dışındaki yerlere götürdüm. Hüsrev Paşa Külliyesine hayran kalanlar, kalede selfie çekmeye doyamayanlar, hayatımda bu kadar güzel bir paça çorbası içmemiştim diyenler. Rus pazarında alışverişin dibine vuranlar, kaburga ancak bu kadar güzel anlatılırdı diye lezzetin doruğuna ulaşanlarla, nihayet mükellef bir Van kahvaltısında taçlanan keyiflerle ayrıldılar şehirden. Hem de bir daha, bir daha gelmek üzere. Yalova'ya döndüğümüzde ise ben susuyordum onlar anlatıyordu herkese Van'ı…

Yazarın Diğer Yazıları