Van'da korkaklık dönemi bitmiştir
Dr. Erdal Orman
1993 yılıydı. Dönemin Van Valisi Mahmut Yılbaş'a bir mektup yazmıştım. Henüz liseyi yeni bitirmişim ve İnönü Üniversitesi Malatya MYO Elektrik Bölümünde eğitimimi sürdürüyordum. Fakat bir kulağım sürekli Van'da, bir gözüm sürekli gazete sayfalarında Van'la, Vanspor'la ilgili haberleri arıyorum. O zamana kadar hiç alışık olmadığımız şekilde Van'la ilgili yoğun bir enformasyon süreci yaşıyorduk. İstisnasız her gün ulusal büyük gazetelerde mutlaka Van'la ilgi bir haber, başrolde ise Vali Mahmut Yılbaş...
Sanki daha önce böyle bir kent yoktu da yeni keşfedilmiş, yeni değeri anlaşılmış gibi bir yandan şaşırıyor, bir yandan gururlanıyorduk. Sonunda, Van'daki potansiyel bir Vali tarafından keşfedilmiş her yönüyle işlenmeye, tanıtılmaya ve daha neler yapabiliriz diye tırmalanmaya başlanmıştı. İşte bu heyecanla,üç sayfalık bir mektupla Yılbaş'a ulaşmayı başarmıştım.Genç bir üniversiteli gözüyle bu çabalarının ne denli benzersiz olduğunu kendisine aktarmış ve tabi Van'la ilgili kendi uçuk hayallerimi de yazmayı ihmal etmemiştim. Bir müddet sonra ben Malatya'da iken ev telefonundan Van Valiliği Özel Kalem Müdürlüğü tarafından arandığımı ve Van'a geldiğimde mutlaka Van Valiliğine uğramam gerektiği söylenmişti. Arayan İkram Kali Ağabeyimizdi. Gazetemizin Yazı İşleri Müdürü ve köşe yazarı İkram Ağabeyimiz o zaman Valilik Basın ve Halkla İlişkiler Müdürüydü ve mektubum ilgisini çekmişti. Van'a döner dönmez direkt Valilikte soluğu aldım tabi. İkram Ağabey tüm samimiyetiyle kucaklamıştı beni.'Mektubunu okudum, gurur duydum seni Valimiz Mahmut Yılbaş'la tanıştıracağım dedi'… O gün Yılbaş'ın yoğun gündemi nedeniyle tanışamamıştık. Fakat temas sağlanmıştı bir kere. İkram ağabey o günden sonra tüm organizasyonlarda beni baş davetli olarak çağırıyor, bazen Valiliğin en önemli misafirlerinin ağırlanmasında, Van'ı anlatıp gezdirilmesinde diğer genç Vanlılar gibi beni de özel olarak görevlendiriyordu.
İlk kez düzenlenen Van Turizm ve Folklor Şenliklerinde, Van ve tüm ilçeler, dolayısıyla tüm halkın içerisinde olduğu 7 gün 7 gece süren gerçek bir festival tertiplenmişti. Ünlü sanatçılar Van'da sahne alıyordu. Feribot kiralanarak festival gemisine dönüştürülüyordu. Doğu da ilk kez halk böyle bir etkinliğe şahit oluyor, o çatışma ortamının göbeğinde rahat bir nefes alıyordu. Eş zamanlı olarak Vanspor şampiyonluğa ulaşıp 1. Lige çıkıyor, Van kedisi güzellik yarışması, Van yemekleri, bisiklet, yüzme yarışması yapılıyor, Milli piyango çekilişi Van'dan canlı olarak yayınlanıyor, TRT'nin en çok izlenen Pazar eğlence programları Van'dan canlı yayınlanıyordu. Gecelerde düzenlenen havai fişek gösterileri, İbrahim Tatlıses, Edip Akbayram gibi dev sanatçıların sahne aldığı konserler gerçekleştiriliyor bir de üstüne ilk defa Van- Asya İpekyolu Enternasyonal fuarıyla Vanlılar ilk kez uluslararası fuara ev sahipliği yapıyordu. Van dışında yaşayan Vanlılara mektup yazılarak memleketleri Van ile ilişkilerini koparmamaları belirtilerek yılda bir kez de olsa Van'a gelmeleri, ev ve arsalarını satmamaları çağrısı yapılıyordu. Gazeteler bu çabayı Dışişleri Bakanlığı'na örnek lobi faaliyeti olarak gösteriyorlardı. Kapalı veya atıl olan Van Et, Van Yün İplik, Van Süt fabrikaları çalışmaya başlıyordu. Turizmcilerin katılımıyla Van Turizm Tanıtım Anonim Şirketi kurularak Van'ın tanıtımı, turlar gerçekleştiriliyordu.
Vanspor'un 1. Lig'e yükselmesinde ve 1.Lig'de mücadele ettiği dönemlerde Vanspor Basın Sözcüsü ve Genel Sekreter olan Vanspor'a Kara Kobralar sloganını veren İkram Kali Van dışında Vanlıları bir araya getiren geceler, etkinlikler düzenliyor, Van'ı tanıtan bir benzeri bugün dahi olmayan Dünyada Van Dergisi çıkarıyor, futbolun sosyal kültürel gücünden yaralanarak Türkiye Spor Yazarları Derneği Van Temsilcisi olarak ilk defa Doğu da Van'da 3 yıl üst üste TSYD Doğu Futbol Turnuvası düzenliyordu. Hatırlayamadığım daha neler neler.
Bir ilk olarak o dönemde gerçekleştiriliyordu ve tümünde ben de gönüllü olarak aktif şekilde görev alıyordum. Yani bir Doğu şehrinin kabuğunu kırmaya potansiyelini kullanmaya yönelik ne kadar kültürel sosyal, ekonomik argümanı varsa kullanıyordu. Böyle bir konjonktürde her şey heyecanla devam ediyordu. Van'a ve Vanlılar umut, heyecan veren bu benzersiz atılımlarla istisnasız söylüyorum bugünkü popüler Van'ın temeli atılıyordu. Van inanılmaz bir değişim dönüşüm yaşıyordu. O güne kadar kendi halinde bir sayfiye kenti olarak bazen ulusal basında mütevazı bir yer bulabiliyordu kent. Hatta eskilerin deyimiyle Van'ın ismini bir tek TRT'nin akşam haberlerinden sonra Hava Durumu ajansında duyardık. İşte o yıllarda başlatılan bu kültürel, sosyal, sportif, ekonomik faaliyetler rutin halini alınca kentimizin adı medyada sıkça dolaşır olmuştu. O yıllara kadar böylesine sessiz ve boş geçen Van'ın talihi bir dönmüş, pir dönmüştü...
Şimdi bugünlere baktığımızda aynı dönüşüm veya aynı sessizliğin artık bir haykırışa döndüğüne bu kez yerel basın alanında şahit oluyoruz. Hem de kendi futbol takımını yakın tarihte kendi yerel basını marifetiyle 'Zorla güzellik olur' diye akıllara zarar manşetlerle dibe yollamış bir kentte. Dünün ve bugünün dönüşümünde kuşkusuz en önemli mimarlarından biri Yazı İşleri Müdürümüz İkram Kali'dir. Bir insanın azimle, inançla neleri başarabileceğine onunla tanık olduk. İlk kez Van tarihinde bir Vanlı Rektör onun Vansesi gazetemizde "Yeni Rektör Vanlı Olsun" manşet haberi ve köşe yazılarının sonucunda Van üniversitesine atandı, yine 37 yıllık üniversitesinin adının önüne onun girişimleri sonucu Van ibaresi konularak Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi oldu. Van oturma gecesi onun çabalarıyla markalaştı. 2 Nisan Dünya Vanlılar Günü onun girişimleriyle kabul gördü. Van Kent Müzesi onun girişimleriyle hayata geçirildi.
Nerede başarılı bir Vanlı bürokrat var bir de baktınız manşete, gazete kapağına taşınmış. Nerede bir yarışma veya sportif başarı yakalamış bir Vanlı var, yine manşette. Nerde Van adına bir etkinlik varsa Vansesi'nde yer alıyor. Düşünsenize bu gün basının amiral gazetelerindeki duayen yazarlar gazetenin bu başarısını köşesine aktarıyorsa veyahut ta her ay en az birkaç kez Vansesi Gazetesinin manşeti ulusal TV'ler de haber bülteninde yer buluyorsa bu çabaların adına ancak ve ancak ''Devrim'' denir…
Evet, Van'da korkaklık, çekingenlik dönemi bitmiştir. Artık öze dönüş başlamıştır. Doksanlı yıllara kadarki ezik, pısırık, sindirilmiş yerel dinamiklerin yerinde yeller esiyor. Oysa yakın tarihe kadar Vanlının esamesi okunmazdı. Ne bir devlet kurumunun başında ne bir oluşumun, lobinin veyahutta etkili bir STK'nın başında Vanlı bulunamazdı. Zaten ayıptı, Vanlının haddine miydi? O işi Vanlı olmayan herkes çok daha iyi becerirdi! Vanlıyı övmek suçtu. Van da yaşayan her kesim kendi hemşeri kayırmacılığı içerisinde istediği yerlerde al takke ver külah palazlanırken, iş Vanlıya gelince kendi yurdunda parya misali ayağının altı oyulurdu. Ateşten gömlek giydirilirdi. Bugün 'bize her yer ….' diye sloganlaştırılan deyim boş bir söz den ibaret değildir. Spordan, bürokrasiye her yerde olanlar bize güzel bir ibrettir. Fakat cin şişeden çıkmıştır artık. Dayanışmaya dayalı lobicilikte Van da var artık. Hem de bazıları gibi hep bana, Rabbena misali gibi değil, işin ehli eğer içimizde varsa başka aramaya ne hacet? şeklindedir. Evet, çok geç kaldık. Kabul etmek gerekirse 1915'ten acılı, yaralı ve hasarlı çıkan Van'ın yetişmiş insan gücünün önemli yerlere gelmesinde çok geç kalındı. Yani doktoru, mühendisi, öğretmeni maalesef ilk nesillerde yer alamadı. O yüzden Vanlılık kültürüne ivme kazandırmakta memleket olarak çok geç kaldık. Bürokraside, siyasette etkili yetkili Vanlı maalesef yok. Öz eleştiri yapmak gerekirse olana da biz kişisel basit husumetlerden, el seviciliğimizden ya da öngöremediğimizden gerekli ehemmiyeti veremedik. Başarılı olanın paçasından tutmaya, çelme takmaya çalıştık. Başarılı olanların başarısına gölge düşürdük. Toprağımızın yürekli insanlarını fedakarlıklarını, başarılarını, özverili çabalarını yok sayarak en çok ta kendimize haksızlık yaptık.
Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz, ehliyet liyakat sahibi hemşehrilerimizin önü açılmalıdır, sorumluluk ve risk almaktan korkmamamız gerekir, vizyon sahibi lider isimlere ihtiyacımız var diyen, Vanlılık ruhuyla memleketimize sahip çıkmamız ve bir birimize samimiyetle sarılmamıza ihtiyaç var özgüvenini yazılarıyla konuşmalarıyla telkin eden İkram Kali'ye sonuna kadar katılıyorum ve sonuna kadar da ben de varım diyeceğim...