YAHUDİLİĞİN ANATOMİSİ
Dr. M. Latif Bakış
-II-
Yaldızlı yalanlar ve çirkef gerçekler üzerine bir dünya düzeni inşâ edilemez. Akıl ve ruh sağlığı bozulmuşların kuracakları medeniyet ancak ve ancak barbarlık üretir. Yamyamları dahi ürküten bu barbarlık, insanlığın ancak kıyameti olur. Felâh ne siyonizmde, ne faşizmde ve ne de materyalist kapitalist zihniyettedir. Aranan kurtuluş, tüm insani ve vicdani düsturları hayata hâkim kılmış olan ve “Asr-ı Saadet” le de bunu belgelendiren İslâm’dadır.
ABD’nin ve İsrail’in tarihi, cinayet, hırsızlık, yozlaştırma ve barbarlıklarla doludur… Her şey aslına rücu eder. Bu hakikate binaen, bir avuç cinnet mustatilinin, paranoyalarını insanlığa kurtuluş reçetesi gibi sunmaları da ancak akıl tutulması yaşayanları aldatan; ama ferasetli olanları iğrendiren bir hakikattir.
Fitnelikleri ile meşhur Yahudilerden, ahmaklıklarıyla malum Hristiyanlardan bugün alabildiğine tiksiniyorsam haksız mıyım? Savaş meydanında kediye dönen fakat hayat pazarında körpecik bebeleri, yaşlıları, kadınları katledenleri; evleri, mabetleri, şehirleri ve hatta hayvanların yuvalarını yıkanları; ekinlik arazileri, bağ ve bahçeleri talan edip ormanları tahrip edenleri kim sevebilir Allah aşkına?! Bu katliamlarda bu dinlerin sivil inananlarının hiç mi payı yok? Müslümanların yaşadığı topraklara, askerlerini domuz ihtirasıyla gönderip, mamur meskûn yerleri harabeye çeviren, girdiği toplumun ırzına geçen, zenginliklerini talan eden bu köhnemiş zihniyetin din adamları da bir diğer taraftan onların dinlerine kastedecek, onları kendileri gibi soysuz, inançsız, ahlaksız ve bilgisiz bırakacak. Cehenneme yol alırken beraberinde birkaç Müslümanı da götürmeyi kâr belleyecek.
Yahudilerin ve Hristiyanların bu tiksindiren iğrenç hesaplarını kim sevebilir. Ruhlarının girdabında ve zihinlerinin temelinde bu tür fitne ve tahrip edici idoller yatan Yahudi ve Hristiyanları sevebilir misiniz?
Kölelere krallık verilse ne olur onurlu insanların hali? Yahudilerin ve Hristiyanların Müslümanlara kan kusturmalarının temelinde yatan hakikat böyle bir sebebe dayanmaktadır.
Babil krallarının esaretinde kölelik yaşayan Yahudilerin Hz. Musa tarafından Arz-ı mev’ud’a doğru götürülmeleriyle baş gösteren ihanet, inkâr ve fitnelikleri ve “üstün ırk” iddiaları da bu aşağılanmışlıklarında yatıyor. Hristiyanların da Pavlos’la başlayan tahrifatla, içinde bulundukların deist ve fideist inanışlarının asırlarca kendilerine, kilise ve tebaasına kölelik yaptırılmasının akıbeti, Rönesans’la birlikte bir alçaklıkla -her fırsatta- zuhur etmiştir.
Oysa altı yüz yirmi yılı aşkın bir süre Osmanlının (Müslüman) hükümdarlığı süresince, fethedilen topraklarda kaç tane Müslüman asker, kaç tane gayri müslimin ırzına tehdit olmuştur? Kaç tane gayri müslim sivil, kılıç darbesiyle can vermiştir? Kaç tane esirin onuru kırılmıştır? Ve söyleyin bana; kaç tane fetih, fethedilen mâmur yerlerin kan gölüne döndürülüp harap edilmesiyle, cesetlerin lime lime edilmesiyle neticelenmiştir?
Buna mukabil kaç tane Müslüman esir, Müslüman kadın ve erkek veya çocuk Yahudi ve haçlı tasallutundan emin olabilmiştir?
Bazen dünyanın en ferasetli insanı olarak görüyor ve bir daha benzerinin dünyaya gelmesini diliyorum Hitler’in.
Dünyanın huzur ve barışını nasıl bir fitne tohumunu gübreleyeceklerini görmüş (sezmiş) olmalı ki, Yahudilere hak ettikleri değeri vermişti. Ve “gün gelecek tüm dünya öldürmediğim her bir Yahudi için bana lanet edecek!” diyerek sözünün haklılığını bugün bizlere teyit ettirmiştir.
Keşke -o- kötü tohumun üçte birlik kısmı da helak olsaydı da dünyaya huzur yayılsaydı.
Savaşta bile sıradan bir askerin -esir edildikten sonra- hakları saklı iken, bir devlet liderinin (Arafat) karargâhına sidikle ve tükürükle nefret kusma onursuzluğunu ancak Yahudi gösterebilirdi ve geçmişte bu ahlaksızlığa tanıklık etti tarih. Çünkü domuz ihtiraslarını tatmin edemez.
Her gün Irak ve Filistin’de ortalama 50 masumun katledildiği haberini alınca, nerede bir Yahudi, bir Hristiyan görsem yakalarına yapışıp hesap sorasım, hatta papaz ve hahamlarınn yüzlerine tüküresim geliyor. Müslüman kıyımını savunan vicdanı kör satılık kalemşörler, acaba bu karşı duruşa ne hakaretvari ifadeler icat edecekler? Öldürülen Müslüman olunca medeniyet veya medeni dünyanın nüfus sirkülâsyonu ve olağan bir durum olarak kanıksarlarken, Müslümanın nefsi müdafaasını barbarlık ve vahşet olarak değerlendirmekten sakınmazlar. Zira utanmazlar!..
Samimiyetimin tüm enginliğiyle söylüyorum; yeryüzünde ne kadar Yahudi varsa hepsinden nefret ediyor ve hatta tiksiniyorum. Hepsine lânet ediyorum. Masum zannettiğiniz bile mel’un ve suçlu… Zira yuvaları yıkan, çocukları ayaksız, kolsuz, bacaksız, anne ve babasız ve gözü yaşlı bırakan her türden yasak bombalar Filistin’li sivillerin üzerine yağdırıldıkça; hâkim bir tepeden çocuklarını ağaçlara astıkları salıncaklarla sallayarak onu seyredenler sivil Yahudiler idi. Müslümanların başlarına hastahaneler, mülteci kampları yıkılırken ve bebeklerin bedenleri parçalanıp etrafa saçılırken, bu vahşeti çılgınca kutlamalarla ve müzikli danslı eğlencelerle kutlayanlar da yine Yahudi sivillerdi. Yanı sıra Yahudi Harambaşıları (ya da Hahambaşıları) da içten ve sinnsice bu menfur ateşe üflemekten bir an olsun geri durmadılar. Şimdi bunlara masum denilebilir mi? Söz konusu katliamlarda onların hiç mi payı yok?
Ve ne kadar Hristiyan din adamı ve misyoner varsa hepsinden tiksiniyor ve ayrıca o zavallılara çok acıyorum. Bir aptallığın peşinden -din diye- bir ömür harcıyor ve başkalarının huzurunu baltalamayı başarı sayıyorlar… Bu nasıl bir insanlık ve nasıl bir inanç?!..
Aklı, bilimi ve hayat adına ne kadar güzellik varsa hepsini insanlığa düstur olarak sunan Din (İslam)den insanları çeşitli hilelerle, kaypaklıklarla uzaklaştırıp, insanlığın ruhuna ancak karabasan olacak ucube, köhne, karanlık; insani düsturlardan ilmi öğretilerden, onurlu yaşamdan uzak, yoz bir Dine (Hristiyanlık) çağıran ve öte yandan “Dinler Arası Diyalog” adı altında ikiyüzlülük ve sinsilik sergileyen papaz, psikopos, rahip, rahibe ve misyonerlerden ölene dek nefret edeceğim.
Dindaşıma kıyanları bir gün hayat sahnesinden indirme fırsatını Rabbim bana nasip eder de ben de bu emelime ulaşırsam, şimdiden uyarıyorum; beni bu duyguları beslemek zorunda bırakanlara rağmen, korkaklık, yalakalık ve ahmaklık yaparak, beni kınamak için dilini ve elini/kalemini oynatacak olanları lânetle kınadığımı peşinen ifade edeyim.
Hiç abartmadan şunu da söyleyeyim: Dünyayı, barış adına gülistana çevirmeye davet ediyorum tüm vicdanı ve aklı hür insanları. Hayat hep ve sadece paranoyakların arzularıyla yön bulacak değildir. Bu ümidimi hep taze tutacağım.
Kim ne derse desin. Akademik üsluptan tamamen uzak ve tamamen tahrik ve tahrip edilmiş bir hissiyatla sivrilmiş bu kalemin ve kelamların müsebbipleri de yine aynı lanetliler topluluğudur. O nedenle, söyleyene değil, söyletene bakıp değerlendirme yapmak aklın ve vicdanın gereğidir.