Dr. Mine Kılavuz Ongün

Ve Süphan…Ve Nemrut…Ve Artos…Ve  Erek….Ve….

Dr. Mine Kılavuz Ongün

Yazının başlığına bakılırsa Van ve çevresindeki dağlardan bahsetmem gerekir.Ancak bu yazı ne tamamıyla  bu dağlardan bahsediyor, ne de bölge bu kadar az dağa sahiptir …

Çocukluğumuzda  bir resim yapmaya başlarken ilk çizdiğimiz şey,  kağıdın çoğunu kaplayan  heybetli bir dağ, iki dağ arasından yüzünü gösteren güneş değil midir? Bu ihtişam sahibi, bir yandan güven duygusunu çağrıştırırken,öte yanda çoğu şaire,yazara,ozana  ilham kaynağı  olacak kadar da zerafet sahibidir . Bu haliyle hem gözlerimize hem de düşüncelerimize hitap ederken,  havası da ruha ve bedene okşarcasına dokunur .Eriyen  karlar  bereket habercisi, bağrındaki otlar şifa kaynağı…peki ya,yukarıdan bir bakış sunarken bu sonsuzluk hissini başka  neresi yaşatabilir insana...

Vangölü bütün bunlardan haberdar olmalı ki, sırtını adeta yüce dağlara yaslamıştır.Dağlar da hakkını  vermiş, onu çevrelemekle  kalmamış güzelliğine değer katmıştır. Süzülüp gelen volkanik zenginliğiyle suyunu özel kılmıştır. Bu haliyle Van Denizi,dağların nazlı kızı,incisi konumundadır.  Van Denizini ve Van şehrini çepeçevre sarmalarken,birbirlerine de  yarenlik etmişlerdir .Dilden dile dolaşan efsaneler bu  yarenliğin şahididir adeta:

Süphan Dağı birbirine kavuşamayan Siyabent ve Hacer’ e kucak açmış, saklamış onları. Yazık ki  bir geyiğin boynuz darbesiyle uçuruma yuvarlanan Siyabent,ardından da Hacer , ecel şerbetini beraber içerler. Hikayenin kötü adamı Namı diğer Kara Ağa, gençleri bu halde bulacak  ve  kendisi de  uçurumun kayalarına çarpa çarpa Hacer ile Siyabend’in arasına düşecektir.Süphan Dağı'nın vadisinde üç mezar kazılacak , Siyabend ile Hacer’in arasına Kara Ağa gömülecektir.

Efsane bu ya, o günden beri, her yılın baharında Hacer’in mezarında kırmızı gül, Siyabent’in mezarında ise beyaz gül açacaktır. Aralarındaki dikense Kara Ağa’nın mezarından yükselecektir.

Yine derler ki, Nemrut Dağında yaşayan kralın oğlu Vangölünde boğulunca , kral üzüntüsüne  dayanamayarak  ölmüştür. Volkanik bir dağ olan Nemrut Dağı bu ayrılığa daha fazla dayanamamış ve üzüntüsünden patlamış. Bu patlama Nemrut Dağı’nın son patlaması olmuş. O günden sonra bir daha faaliyete geçmeyen dağın kralın ve oğlunun yasını tuttuğuna inanılır.

Erek Dağı için anlatılan çeşitli efsaneler değişik konulara değinir.Aşk gibi,kahramanlık gibi,şefkat ve annelik gibi….Bu evrensel temalar elbette  bir çok hikayede yer almaktadır. Dikkat çekici olan yanı,Erek Dağı Efsaneleri yerel halkın kültürel zenginliğine ve gerçek  yaşamına da dokunuyor olması. Bu haliyle geçmişle bir köprü kurarken,zorluklarla mücadele kısmı ise insana   umudunu kaybetmeme duygusu aşılıyor.

Efsanelerle ilgili okuduklarımın içinde bir de Artos Dağı Efsanesi var ki, onu da Sayın Veysel Selen’in yine Vansesi Gazetesinde yer alan güzel yazısından okuyun derim.

Ez cümle…Kralın üzüntüsüyle yaralanan Nemrut….Hacer ve Siyabent’ e kucak açan Süphan…Doğu ve Batı yellerinin arasındaki husumete son vermeye çalışan Artos Baba….Yöre halkını en güzel dile getiren Erek….Onlar bu başlıkta kalmayı zaten hak etmişlerdi…

Turkuaz renkli Vangölü ve yeşil tepelerin ardındaki  çoğu zaman karlı,bazen dumanlı dağlar, nice efsanelere şiirlere konu olmaya devam edecekler..Onlar bize bunları anlatadursunlar,biz çıkalım kerevetine…Gökten düşen elmalar mı? Onlar  bu söyleşiye katılan herkese….

 

 

Yazarın Diğer Yazıları