Dirsek Teması
Faik Kumru
Semboller üzerinden, maddi ve manevi sahada bütünüyle fakirleştirilmiş gariban bir milletiz. İnandığımız değerler ve kıymet biçilmez duygularımız bir hiç uğruna harcanmıştır.
Bütün say’imiz, çabamız ve gayretimiz emeğe; emek, paraya; para, sermayeye; sermaye ise zenginliğe yönelik bir adım dahi atamamıştır.
İnsani değerlerimiz aşağılanmış, kendimize olan güvenimiz oldukça sarsılmış, tükenmeyen hazine değerindeki hislerimiz dumura uğratılmıştır.
Azami mertebede değil de asgari seviyede yaşamaya mecbur edilmiş ve fakr u zaruret içinde naçar bırakılmışız kimsesiz bir toplumuz.
Çaresiz dertler içerisine atılmış, geçimimiz asgari ücrete tabi kılınmış ve sefil bir biçimde yaşamaya mahkum edilmişiz.
“El elden üstündür.” darbımeseli, adam kayırma sayesinde, ‘cahil, alimden evladır.’ hakikati etrafında şekillenmiştir günümüz dünyasında.
Kendimiz olamadığımız gibi, olma yolunda da yürüme azmimize asla müsaade edilmemiştir. Şamar oğlanı misali, gelen geçen hemen herkes ensemize bir tokat indirmiş, bir de şamar aşketmiştir suratımıza.
Ağlamamıza bile izin verilmemiş, dudaklarımızın asabiyetten titremesi manzarası karşısında şuh kahkahalar atılmıştır. Vücudumuz istemsiz hareketler sergilemiş; mefluç, felçli ve zavallı bir kötürüm gibi harap duvarın dibine yığılıp büşüzmüşüz.
Sefalet, bizim payımıza gıyaben düşülen en yüksek bölüşüm hissesi olmuştur adeta. Huzur merdiveni önümüzden çekilmiş ve basamakları büyük bir hınçla parçalanmıştır. Ufak tatlı bir tebessüm bile bize çok görülür olmuştur.
Umutsuzluk girdabının karanlık dehlizlerine itilmiş ve “bir lokma, bir hırka” palavrasıyla uyutulmuş, avutulmuşuz. Bu büyük yalanlar, bize en sahih bir hikâye biçiminde anlatılmış ve bunun neticesinde uyurgezer misali aval aval gezip durmuşuz.
Sessizlik bir edep olarak algılanmış, sükunet ise bütün bir toplumu uyuşuk yığınlar hâline getirmiştir. Susmak bir erdem gibi sunulmuş, fikir beyan etmek engellenmiş, hayal gemisinin atlas yelkenleri hoyrat eller tarafından kırılmıştır.
Cemiyeti ilgilendiren bütün konular etrafında akıl yürütmek, teferruatlı, geniş felsefi tahliller yapmak ve toplumun yetersiz olduğu konularda çareler üretmek tamamen yasaklanmıştır.
Bu faaliyete cüret eden hemen herkesin “burunlarından fitil fitil getirilmiştir.” İcazet makamı, en korkulan bir mevki olmuş ve kapısından içeri girebilmek için büyük bir cesaret gerektirir olmuştur. “El pençe divan durmak.” acizliği bu toprakların insanına reva görülmüştür.
Millete hizmet sunmak gibi bir vazife ile görevlendirilen her bir şahıs, eli sopalı bir zorbaya dönüşmüştür. Ceberut bir suratla sirkeye bal diyerek pahalı bir gıda gibi zoraki ikram etmiştir.
Son tahlilde, en ufak bir korku sesiyle “dirsek teması hizaya gel” komutuyla tez vakitte hizaya gelen biçare ve vasat altı bir millet olmuşuz vesselam.