Kelime
Faik Kumru
Bir veya birkaç heceden meydana gelen anlamlı söz, sözcük, kelam vesaire muhtelif manaları ve tanımları var.
Kelimenin, kamus, lugat/lügat ve sözlüklerde, bilinen mefhumları dışında, bir de “yara” anlamı vardır; iz bıraktığı için.
Müspet veya menfi olarak hangi sahada olursa olsun, tesiri tartışılmazdır. Her kelime, her insanda silinmesi zor olan “iz” bırakır.
Himar, merkep, eşek fıtratlı hoyrat, kaba insan müsveddeleri her insanı kelimeler vasıtasıyla yaralayabilir. Bu tip insanlara daima reybi, şüpheci bir yaklaşım ile eğilmek gerekmektedir.
Onların her hareketi batar insana, her hali ve her tavrı üsle, işkence gibi sıkar bunaltır.
Üsluba gizlenmiş ve hoş gösterilmeye çalışılan çirkin kelimeleri, ancak ve ancak gönül ehli olan insanlar sezebilir.
Ve öyle kelimeler söylenir ki insanları böler, parçalar ve birbirine düşman eder. Kirli bir ağızda, en güzel kelimeler bile kirlenir ve bütünüyle necaset kokar.
Oysa, her güzel ve hoş kelime, bataklıkta bile gül bitirebilir, ekmesini bilen mahir eller olursa.
En mühimi, o iz’in güzel olması yönünde ömür boyu bir gayret sarf etmektir.
Güzelliklere ve güzellere peyrev, tabi olmak, istenen ve arzu edilen bir seviye olsa gerektir.
Bilgi dağarcığında çok kelime barındıran, çok kelime ile düşünebilen ve çok kelime ile konuşabilen bir insanın zeka kapasitesinin oldukça yüksek olduğu ifade edilir, dil bilimciler tarafından.
Kelime haznesi, hazinesi yeterli düzeyde olanın, düşünce ufku ve hayal dünyası da geniş olur.
Ay halinde iken geceyi, güneş durumuna yükselirken bütün bir alemi aydınlatabilir.
Mensup olduğu milletin önüne yeni fikirler, yeni ufuklar, yürünecek yepyeni yollar inşa eder.
Varılacak yeni hedeflere, yeni metotlar ve yepyeni güzergahlar çizer.
Elinden tuttuğu her insanı yemyeşil, asude, huzurlu bir bahara taşır.
Yanında durduğu bütün insanlara adeta nefes olur.
Her millette, her dilde, her düşünce ekolünde ve her inanç sisteminde var olan her güzelliği gönül sepetine itinayla doldurur.
İşte o rengarenk çiçekleri demet haline getirir, bereketli bir toprağa diker ve herkesin göz zevkine uygun güzel manzaralar meydana getirir.
Dilden dile, gönülden gönle sağlam köprüler yapar.
Bir kelimeden ne olur ki dememek lazım.
Bir insan, koskoca bir tarihi; bir kelime ise bütün bir düşünce sistemini etkileyebilir veya değiştirebilir.
Kelimelerin de yaşayan bir tarihi vardır, insanlık tarihinin yanında.
İşte her bir kelime, asırlar boyu insanlık denizinde yüze yüze, sakin bir sahile ulaşır, gönül limanından demir alan dil gemisine binerek sonsuzluğa yelken açar.
Mazi, geçmiş ve dahi ati, istikbal, müstakbel, gelecek ile bağ kurmak isterseniz, kelime bilginizin ve kelime dağarcığınızın yeterli bir mertebede/derecede olması kaçınılmazdır.
Öncesinde konuşulan dile hakim değilseniz, bu kendi tarihiniz de olsa, başka bir milletin geçmişi gibi ecnebi gelir size.
O yüzden, tarihinizde kullanılan her bir kelimeye kendi kelimeniz gözüyle bakmalısınız.
Eğer bu şekilde görmez ve bakmazsanız, bu insanlar sizin atanız, ceddiniz dahi olsa, size tamamen yedi göbek yabancı gelir.
Dil varsa, tarih vardır; tarih varsa, geçmişiniz vardır.
Dil, insan hayatının hem özeti hem de toplamıdır.
Kelimeleri günlük ve malayani konuşmalara feda ederseniz, geleceğinizi dizayn ve inşa edemezsiniz.
Gelecek tehlikelere bariyer oluşturmak için kelime dürbünlerini kullanmanız elzemdir.
İnsan yaşamında her ne varsa, bu, dil ve kelime ile ifade edilebilecektir. Her ne kadar beden dili ve işaret dili varsa da kelime haricinde anlatma eylemine yönelik başkaca bir enstrüman kullanmak asla ve asla mümkün değildir.
Zira, çünkü geleceğe taşınmak ve taşımak için, her şeyin bizzat, doğrudan doruya yazıya geçirilmesi kelimeler vasıtasıyla olacağı izahtan varestedir.
Hem düz yazıyı hem de şiiri inşa eden her kalem ve her gönül erbabı, kelime tuğlalarını sıra sıra itinayla dizerek bu fiili gerçekleştirmelidir.
Bu işe gönül veren her ihtisas sahibi, yaptığı ve ortaya koyduğu her mamul ve her faaliyette bir kuyumcu hassasiyetiyle davranmalı ve hareket etmelidir.