
Mahallenin Serserileri
Faik Kumru
Hem zamanın behrinde hem de bütün zaman dilimlerinde, mahallenin serserileri vardı; gece gündüz demeden herkesi rahatsız ederlerdi. Laftan, sözden hiç mi hiç anlamazlardı. Milletin bahçesine dadanır, camını taşlar, bahçesindeki çiti kırar, kapı dışındaki ayakkabılarını sağa sola fırlatır, sokak lambasını patlatır ve aklına ne muzırlık gelirse hemen hepsini yapardı.
O da yetmez, vatandaşın penceresine süner, aile mahremiyetini önemsemeden içeriyi seyre yeltenirlerdi. Sabahın erken saatlerinde mektep yolundaki lise talebelerinin önünü keser, cebindeki üç beş kuruş öğrenci okul harçlıklarına musallat olur, haraç keserlerdi.
Bunları, ana babalarına şikayet etseniz dahi hiçbir netice alamazdınız. Falakaya çekildikleri, dayak yedikleri, ağır hakaret işittikleri, ceza olarak akşam da evin dışına atıldıkları halde bir türlü arlanma uslanma nedir bilmezlerdi.
Ziya Paşa, Terci-i Bend Terkib-i Bend adlı eserinde;
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Beyti ile ne hoş ifade etmiştir bir gerçeği. Darbımesel, atasözü niteliğindeki bu ibretlik beytini bile boşa çıkarmış bir zümreydi bu kudurmuş kitle. Tarife sığmayan bir halleri vardı velhasıl.
Şimdi bir de sistemin ve bu kirli düzenin tetikçileri tevellüt etti ki herkesin başına bela olmuş durumdalar. Gerçi çok evvelinden de vardı bu güruh tabii ki. Şimdi ise azgınlığın zirvesini, nirvanasını yaşıyorlar. Bu sürü, başlarındaki eli değnekli çıfıt çobanın inisiyatifinde her türlü çirkin işi, sorgusuz sualsiz itaat ederek günlük ve normal bir faaliyet gibi yerine getiriyorlar.
Öncesinden ağız dolusu küfür ettikleri, tağut olarak gördükleri çarka hile ve takiye yolu ile sahip olunca önünde secdeye vardılar, insan öğüten bu adi düzene bağlılık yemini ettiler. Kutsadıkları şeytan adına, tetikçilik, insan öldürme, adam kaçırma, en hafifi de tehdit etmek biçiminde gayri insani ne kadar davranış varsa, hiç çekinmeden ve dahi zevk duyarak sadist bir haletiruhiye ile gerçekleştiriyorlar.
Bunlar, gizli ve kirli kuyularında, saklı mahzen ve küflü izbelerinde karanlık kitaplarının şeytani emirlerini tilavet ediyorlar. Bu azgın azınlık, ağızları olabildiğince küfürbaz; yalanı bir silah olarak kullanan; güzel olan her şeye düşman; çirkin olan her şeye ise hayran olan tılsımlı ve andaval bir kitledir.
Kanla, irinle ve pislikle yazılmış zifiri kapkaranlık geçmişlerini kendi soysuz kuşaklarına aktarıyorlar. Haşhaşiler gibi, tetikçilik ve suikast nasıl yapılır; adam kaçırma ve alıkoyma nerelerde ifa edilir; verilen kirli emirlere göre hareket etme yöntemleri nelerdir gibi, sıra sıra talimlerini büyük bir istekle icra ediyorlar.
Bütün bir memleket, bazen de koca bir dünya onların eğitim alanı. Ellerinin altındaki maddi imkanların haddi hesabı yok. Para kaynakları sınırsız. Paranın menşe, kaynağı ise, yularının bağlı olduğu direğin sahibi olsa gerektir.
Her şeyh değişimi ve yenisine iman tazeleme ritüeli, ayini, cafcaflı bir biçimde ve şatafatlı mekanlarda icra edilmektedir. Ortalığa dökülen bütün bu necaseti, temiz bir su niyetiyle avuç avuç yüzlerine gözlerine sürüyorlar. Paranın su gibi aktığı, yemenin içmenin bir kısıtının olmadığı bu parti ötesi görgüsüz kutlamalar, bazen ifşa olabilmektedir.
Belki de bu hal ve davranış şekli ile ayarı düşük, medeni toplum bilinci olmayan cahil yığını cezbetmek ve kendi yanlarına çekmek, sonrasında da sapık tariklerine, kirli yollarına üye kaydetmek niyeti vardır. Ya da tek bir damla ter dökmeden sahip oldukları, çalıp çırptıkları harami hazineleriyle caka satıyorlar. Sirkat, hırsızlık, bu gibilerin bizzat mesleği olmuştur.
Karanlık ve kendilerine kutsal kabul ettikleri kapkara kitaplarını ezber ediyorlar. İlk şıhlarının kaleme aldığı şeytani satırları da değişen konjonktüre, duruma göre yenilemekten ve tahrif etmekten de hiç imtina etmiyorlar, çekinmiyorlar. Cüppeli züppelerin, insanları darağacına çektiği şeytani fetvalarını, ağızları köpürmüş ve kudurmuş bir biçimde aval aval dinliyorlar.
Beyaz sayfa ve beyaz renk, bu gibilerin en sevmediği ve en nefret ettiği şeylerin başında gelmektedir. Çünkü her beyaz, tabiatı gereği üzerine yapışan ve kendinden olmayan bütün her şeyi ifşa eder.
Kara, siyah renk ise bunların bütün her şeyini tarif eder, neyi derseniz, hiçbir şeylerini. Zira siyah, özelliği itibariyle üzerindeki kiri ve lekeyi çok az belli eder, bazen de hiç fark ettirmez.
Çünkü karanlık tarif edilemez ve gözünüzle baksanız dahi hiçbir şeyi göremezsiniz. Dolayısıyle, hiçbir görüntü ve manzara tespit edilemediği için, bir bilinmezlik durumu vardır. Karanlık kuyular, karanlık insanlar; onlara iblis mi demek lazım gelir, belki de. Bütün insani özelliklerini ve dahi bütün güzel melekelerini iradi olarak yok etmişlerdir.
Haşhaşilerin efsunlu mekanı Alamut Kalesi misali dışı debdebeli, içi ise ruhsuz olan bu akkirmanlar, onların yıkılamaz ve zaptedilemez kaleleri gibidir. İçinde çürür dururlar, lakin bunun dahi farkında değillerdir zavallı mahluklar.
Bir de bu lümpenleri yönlendiren karanlık odalar, satılmış ve tetikçi kara kalemler vardır ki perde gerisinden her şeyi organize ederler, sonra da bu ayak takımının karşısına geçip bunları taşlamaya başlarlar. Kurdukları tezgah da tıkır tıkır işler. Çünkü karşılarında büyük, cahil bir halk kümesi vardır. Okumayan, düşünmeyen, kendinin farkında olmak ne demek onu dahi bilmeyen bu güruhu yönlendirmek öyle zor bir iş olmasa gerek.
Çökmez zannettikleri Babil Kulelerini, kendi çamurlu ve ziftli elleriyle kendi başlarına bizzat kendileri yıkacaktır. Bu güruhun, ibretlik bir akıbete uğrayacağı bugünden bellidir. Beyan gücünü kullanan kalem sahibine düşman olan bu lümpenler, ayak takımı bu berduşlar her zaman ve her yerde karşımıza çıkmaya devam edecektir.
Son tahlilde gönül ehli ve kalem erbabının dilindeki her kelime ve elindeki hakikat kalemi, bu cahil ve efsunlu güruha daima silah görünecektir.
Mahalle serserisi ne söylese yeridir
Namus şeref haysiyet bütününde geridir
Cincinin çanağında düğüme üfür olur
Zalimin yoluna taş diline küfür olur
İnsanlık insaniyet sevgi saygı merhamet
Katleder her güzeli asla duymaz nedamet