Faik Kumru

Okuma

Faik Kumru

İkra, oku dâvetine belî, peki, hay hay diyemedik. Bu güzel kapıyı bir kārî, bir okuyucu olarak açamadık. Ne kendimizi ne de hayâtı okuyabildik. Hep yanlış taraftan yaklaştık bütün buyur etmelere. Bu ziyâfeti bir emrivâki gibi gördük oysa bizzat kendimiz olma kapısı açılmıştı. Şifresi verilmişti üstelik. Parolası gönül idi bâzen de akıl idi. Hepsini ziyan ettik.

Yol gösteren rehberi dinlemedik. Yürüyün dediği yolları tercih etmedik. Her îkâzına kulak tıkadık. Mihmandar olayım dedi, kabul etmedik. Işık tutayım yolunuza dedi, burun kıvırdık. Ne çok büyükmüş burnumuz. Hiç tevâzu iklimine girmedik. Rengârenk mevsimlerin o enfes kokusunu içimize çekmedik. Soluduğumuz kötü havayı en iyi belledik. İyi olanı tanıyamadık. Her kötüyü iyi zannettik. Gözlerimizi açıp da önümüze bakamadık bir türlü.

Aklımızı kullanmayı, gönlümüzü kılavuz bilmeyi beceremedik. Doğuştan verilen yetenekleri gereksiz meşgalelerle kadük, hükümsüz, geçersiz bıraktık. Kabiliyetlerin inkişaf etmesi, gelişmesi yolunda herhangi bir çaba sergilemekten imtinâ ettik, kaçındık. Yalanlar denizinde yılanlara sarıldık. Her derine inişte nefesimiz kesildi; iflah da etmedi, ıslah da olamadık.

Bir kitabın değerli satırları arasına girip muhtelif düşünce dünyâlarına yelken açamadık. Her şeyi madde ile gidermek ve açıklamak illetine müptelâ olduk, tutulduk. Ruh yönümüzü, mânâ kökümüzü kuruttuk. Mânevî tarafımızı fakir bıraktık. “Açın hâlinden tok anlamaz.” doğrudur. Fikir çilesi çekmeyen, okumanın zevkinden ne anlayabilir? En ufak bir düşünceyi aklına yük görenden ne beklenebilir? Bedeninin bütün fakülteleri ölmüş canlı cenâzeler, kime hayat ışığı verebilir? Hangi bahçeye rengârenk çiçekler ekebilir? Ne vakit nâdîde bir bahçeye girse orayı târumar eden vahşî bir kitleden, gelecek adına ne yardım talep edilebilir?

Günlerin birbiri ardına kararmaya yüz tuttuğu şu devirde, hangi susayan yüreğe bir damla su verebilir? Vicdânı tefessüh etmiş, çürümüş birinden, hiçbir kişiden merhamet, hoşgörü ve empati beklenemez. Kabına güzellik doldurmayan dilden güzel kelimeler işitmek imkânsızdır. Bir sayfanın kokusunu almamış olan, enfes koku nedir tahmin edemez. Her solukta nefret soluyan, sevgi ikliminin çiçeklerinin kıymetini bilemez.

Bütün bu bilmeler, ilim denizine yelken açmakla olacak etkinliklerdir. Âşinâ olunanın çok ötesinde büyük sırlar vardır. Hiçbir şeyi küçük görmemek değerler üstü bir tavırdır. Her şeye kıymet vermek, insânî bir düşünce tarzıdır. Her çorak yeri verimli hâle getirebilmek gönül erbâbı olanların işidir. Her yürünen yol temiz olmadığı gibi, tehlikesiz de değildir. Her şeyin mükâfâtı, ödülü olduğu gibi; mücâzâtı, cezâsı da vardır. Her şeyin bir başlangıcının ve bir sonunun olması, dünyânın kalıcı olmadığı hakîkatini gün yüzüne çıkarmaktadır.

Yeniden, yineden ve bıkmadan her işi önemli görmek, er kişilerin hakkı olsa gerek. Yürünen her yolun kaderinin, keder mi yoksa neşe mi olacağı, adım atan ayağın istîdâdına bağlı olduğu âşikârdır. Emeksiz çalışmalar, semeresiz kalmaya mahkûmdur. Her işin ehli o işin bileni ise, o işin mektebinde pişmiş, olgunlaşmış ve kıvâmına ermiştir. Mektep sıralarının arkadaşlığını, kitap sayfalarının yârenliğini ve kalemin dost elinin kıymetini hangi değerli şey tutabilir?

Bizi biz yapacak, bir canlıyı mahlûk mertebesinden insan seviyesine çıkaracak bir uğraş varsa o da ikra, oku dâvetine iştirak etmektir. Dâvetin sâhibine saygı beslemektir. Hürmetle yapılan işler daha bir bereketlidir. Saygı gösteren saygıyı hak eder. Cümle edepsizler ise dışlanmaya müstahaktır. Bunu bizzat kendisi talep ettiği için sızlanmaya hiç hakkı yoktur. İsteyen istediği şeyin îcaplarını, gereklerini yerine getirirse, er geç istediğine kavuşur. Bu kaide, kural insanlık târihi süresince hiç değişmemiştir.

Hangi yola çıkmışsa, o yolun sonundaki hedefe ulaşır ve arzusuna kavuşur. Çıkılan yolun rengine göre, yürüyen de o renge bürünür. Kimi siyah, kimi beyaz bir rengi teneffüs eder. İçine çektiği, hücrelerini inşâ ettiği hava gibi, düşünce dünyâsını hangi taşlarla ördüğü de mühim ve hassas bir konudur. Konuşulan kelimelerde zihin dünyâsının gölgeleri mevcuttur. Temiz zihinlerin sarf ettiği her cümle, temiz kapılara çıkmaktadır. Kirli kelimeler ise cıvık bataklıkları besleyen leş kaynaklardır.

Her kaynağın pîrüpâk olabilmesi de akla giren fikirlerin temiz olmasını zorunlu kılmaktadır. İnsanlık târihini yapılandıran gerçeklik her ne kadar savaş ve o savaşların lîderlerini gösterse de asıl olan onun arkasında, onun gönül âlemini şekillendiren âlim ve bilge kişiler olduğu görülecektir. Bütün akarsuların, ırmakların denizlere kavuşması gibi, her hakîkatte aslına kavuşacaktır. İnsanlığın önüne rehber olan bilgelerin yolu, en selâmetli yol olması dolayısıyle o yolların tâkip edilmesi ve o yolun gereklerinin yerine getirilmesi hayâtî önemi hâizdir.

Şimdiki zaman öyle çılgın bir devir ki okuyan da okutan da dirsek yemektedir. Lümpen, ayak takımını teşkil edenler, bu zümreye oldum olası düşman olmuştur. Düşünen kafaları ezilmeye lâyık görenlerin hükmü altında bulunan her millet, zillet, aşağılanma yaşamaya mahkûmdur. Her devirde yer bulan, her mekâna sinsice sızan bu gaddar güruh, okuyan herkesi muhâlif görmektedir. Bir halkın sâhip olduğu müktesebâtı, birikimi bedâvadan harcamaktadır.

Okumaya düşkün bir milletin fertleri her yere ışık saçmakta ve her yere aydınlık taşımaktadır. Her karanlık izbeye güneş gibi doğmakta, bütün sisleri dağıtmakta, bütün çirkin manzaraları değiştirmektedir. Yollardaki insanlara zarârı olacak her taşı kaldırmaktadır. Zarar verecek ne kadar engel varsa dümdüz hâle getirmektedir. Bu kazanımların arkası, yerinde yapılan değerli okumalar ise devâmında da katma değer barındıran geri dönüşlerin yaşanması olağandır.

Bütün bu değer taşıyan faâliyetlerin uygulama sâhasına taşınması ehil eller sâyesinde olurken, bunları yetiştiren kişilerin de gecesiyle gündüzünün kitap başında geçtiği unutulmamalıdır. Kendi yetişmiş değerlerine kıymet veren, onları destekleyen, yaptığı ve yapacağı işlere arka çıkan hemen herkes bu güzelliklerden payına düşen altın hisseyi alacaktır.

Mektebiyle talebesiyle okuma aşkı taşıyan bir oluşum, bütün kötülüklere set olacaktır. Sağlam bir mâzîden çıkıp emin bir istikbâle koşar adım giden herkes, en büyük armağana ulaşacaktır. İlim insanına verilecek her değer, milletin adına inşâ edilecek kültür binâsında ses olacak ve halkı mutlu edecektir. Menfî olan her şeyin müspet bir yöne evrilmesi, eli kalem tutan, dili doğruyu söyleyen ve hakîkati haykıran kalem ehli ve gönül erbâbı eliyle olacağı açıktır.

Cinnetlerin yaşandığı zehirli zamanda panzehir, dürüst kalemlerin yazacağı doğrular olacaktır. Doğru hedeflerin çizilmesi, doğru güzergâhların tespit edilmesi ve kendi otantik değerlerine bağlı kuşakların yetiştirilmesi, belirsiz dönemlerin en önemli vazîfesi olması beklenmektedir. Kendini bilen, kendi değerlerinin farkında olan ve bunu da ileriye taşıyacak nesillerin varlığı, bir milletin geleceğinin temînâtı olacaktır.

Bu işlerin nasıl olacağının bilinmesi herkesin ihtisas alanına girmediği için, bu işin ehillerine başvurulması, rehberlikten ziyâde yapım işinin başına geçirilmesi elzem bir durumdur. Her şeyin hayırlısı deyip de kulağının üstüne yatanlardan, sorumluluk üstlenmeyenlerden ne kendi milletine ne de insanlığa bir faydanın gelmeyeceği bellidir. Meşgale alanlarının, o işin ustaları eliyle şekillenmesi mühimdir.

Eğitim işi ve okuma aktivitesi asla küçük görülmemelidir. En büyük kaynakların bu sâhaya tahsis edilmesi en büyük bir görev olarak kabul edilmelidir. Her ne olursa olsun, tespit edilen her adımın hayâta geçirilmesi, kayıt altına alınması, titizlikle izlenmesi gerekmektedir. Diğer bütün aşamalar bu temel üzerinde yükselmelidir. İnşâ edilecek her aşamanın yeri doğru tespit edilmeli, çizilen hedeften asla ödün verilmemelidir.

Her alana yayılması gereken eğitim ve okuma gayretleri bütünü temsil eden her azınlığa ve her çoğunluğa olması gereken seviyede ulaşmalıdır. Bu işin ötelenmeye tahammülü yoktur. Her ötelenen aşama, ülkeye seviye kaybettirmektedir. İşin hassâsiyetinin herkes tarafından anlaşılması beklenmemelidir. Herkesten aynı anlayış seviyesini beklemek de doğru değildir.

Yürünecek yolların her dâim temizlenmesi, tozunun toprağının alınması, dikenli yerlerden arındırılması, güzergâha değer katacaktır. Bu kıymet üzerinden yürüyenlerin de nasiplenmesi, yolun menzilinin sağlam ve güvenilir olmasını netîce verecektir.

Ah ile geçen yılları geride bırakmak, yola odaklanmak, hedefe kilitlenmek herkesin önündeki yol haritasıdır. Geçen yıllara esef etmemek adına herkes üzerine düşeni yapmalıdır. Pespâye, bayağı alışkanlıklarımız için harcama yapıyoruz ancak bir kitap alıp okumuyoruz. Çevresine, çoluğuna çocuğuna ve müstakbel nesline her insan örnek teşkil etmelidir. Bu misal adımların atılması zor olmamakla birlikte âcilen harekete geçilmesi zarûrîdir.

 

Yazarın Diğer Yazıları