Sağlıkçılar melek mi?
İdris Ortakaya
Hemen hemen her gün, sağlıkçılara saldırı haberleri duyuyoruz.
Bu olumsuz haberlerden dolayı da çok üzülüyoruz.
Onların fedakarlıkları, insan hayatını kurtarma konusunda gayretleri, tüm sağlıkçıları bizim gözümüzde KAHRAMANLAR haline dönüştürmüştür…
Salgın sürecinde, evet, önemli bir kısmını da kaybettik…
Minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz.
***
Bir milyon civarında sağlıkçımız var…
Çok büyük bir camia…
En az yirmi milyon civarında da hastanelere ve diğer sağlık kuruluşlarına başvuran hastamız söz konusu…
Hiç kimsenin keyfi olarak hastaneye gitmediği gerçeğinden hareketle, gelelim esas meseleye;
Ankara, Çankaya, Balgat yüzüncü yıl işçi konutlarında ikamet eden bir dostum var.
Mustafa Kaşdoğan.
Bu arkadaşım 78 yaşındadır.
Hem yerlidir.
Hem de millidir.
Devlette uzun yıllar üst görevlerde bulunmuş, önemli bir bürokrattır.
Tek başına yaşıyor.
İhtiyaç duyduğu taktirde, zaman zaman ben yardımına koşarım.
İkamet ettiği en yakın Sağlık Ocağından Aşı için randevu almıştı.
Salı günü saat birbuçukta aşı olacaktı.
Yanında bir refagatçı da isteniyordu.
Tanıdığı birilerine rica ediyor, onlar Sağlık Ocağına götürüyorlar.
Tam saat ikibuçuğa kadar bekliyor.
İki buçukta doktor geliyor.
Mustafa’ya soruyor.
Bir hastalığın var mı?
O da tansiyon ilacı kullandığını ve şeker hastası olduğunu söylüyor.
Bunun üzerine; git bir hafta sabah akşam tansiyonunu ölç, bir çizelge halinde bize getir, öyle Aşı yapalım, diyor…
Mustafa bey bir aylık tansiyon çizelgesini doktora uzatıyor.
Bunun üzerine doktor “biz sana Aşı yapamayız. Tam teşekküllü bir hastanede Aşı yaptırmalısın” diyor. Bu Melek elbisesi giymişin davranışı, O canları pahasına, insanlara hizmet eden tüm sağlıkçı Meleklere ihanettir.
Mustafa çaresiz evine gitmek zorunda kaldı.
***
Doğu’da kar nedeniyle yolların kapalı olmasına rağmen, O sağlıkçı kardeşlerimiz insanların ayaklarına kadar giderek aşı yaptıklarını TV kanallarından izliyoruz.
İzmir’de sel felaketi yaşandı.
Göbeğine kadar suya bata çıka giden Hemşirenin resmini Sağlık Bakanımız paylaşmıştı, hatırlayın…
Bu iki örneği yazıyorum ki siz mukayese yapasınız…
***
Aklıma bir fıkra geldi; Adamın evine hırsız girmiş. Hırsızdan şikayetçi olan adama, hakim soruyor; neden demir kapı yaptırmadın? Neden pencerelerine demir parmaklıklar takdırmadın? Neden bekçi tutmadın? Neden evinden ayrıldın? diye, Suçlarken,
Adam söz istiyor; sayın hakim bey, bu saydıkların benim kusurum, eyvallah. Peki hırsızın hiç suçu yok mu?
***
Öyle bir toplumda yaşıyoruz ki, hemen hemen her gün sağlıkçılara saldırı haberlerini izliyoruz, hep birlikte…
Tabii ki tüm şiddet olaylarını kınıyorum.
Ancak Melek elbisesi giymişleri de görmezden gelemeyiz. Ev sahibi hırsız misali.
Vefakar, fedakar sağlıkçılarımızı tenzih ederek HERKESİ SORUMLULUĞUNU BİLEREK DAVRANMAYA DAVET EDİYORUM.
Hastanelere gelen herkes hastadır.
Hastalara güler yüz gösterilmelidir.
Onların psikolojik durumları dikkate alınmalıdır.
İnsanlara tepeden bakılmamalıdır.
Sorunları ile ilgilenilmelidir.
Yapılıyor mu bunlar?
Yapılanlar kadar yapılmayanlar da ne yazık ki var…
Aykırı hareket edenler mutlaka denetim altına alınmalıdırlar.
Hiç kimse vez geçilmez değildir.
Kimsede babasının hayrına iş yapmıyor.
Emeklerinin karşılığını en iyi şekilde alıyorlar.
Her mesleğin kendine göre zorlukları mutlaka vardır.
Ama, önce insan olmak lazım.
İnsani formasyona sahip değilsen yerin dibine batsın senin mesleğin…
Ne olursan ol, hikayesin…
***
Hasta ve sağlıkçılarımız bir bütünün, ayrı ayrı parçaları olduğunu unutmayıp, birlik ve beraberliğimizi pekiştirebilirsek, inanın bu zor günleri de rahatça aşacağız…
Saygılarımla…