Naif adam
İkram Kali
Hayranlarının "Müslüm Baba" adını vererek sevdiği, arabesk müziğin efsane isimi Müslüm Gürses...
Naif, kibar, sempatik sanatçıydı.
Yüreği sevgi doluydu. Gülümsemesinde dahi buruk bir acı vardı.
Şanlıurfa'nın Halfeti İlçesi'nin Fıstıközü köyünde kerpiç bir evde dünyaya gelmişti. Şanlıurfa'da yaygın olan Müslüm ismini aldı. Müslüm Akbaş Urfa'dan 3 yaşındayken Zeyno ve Ahmet adında iki kardeşi ile birlikte ekonomik sıkıntılar nedeniyle Adana'ya göç etti.. Terzi çıraklığı ve kunduracılık yaptı, bir gazinoda sahneye çıktı. İlkokuldan mezun olduktan sonra 14 yaşındayken, 1967 yılında Adana Aile Çay Bahçesi'nde düzenlenen yarışmada birinci oldu. Yarışmadan sonra "Gürses" soyadını kullanırken, bir yandan da dönemler Van gibi her ilde kültür, sanat merkezi özelliği olan Adana Halkevi’ne giderek müzik dersleri almaya başladı. Şeşi ve sazıyla Müslüm Gürses sanatçı olarak yeniden doğdu.
Gürses, "Adana'da damda yatarken uzun hava okudum. Arkadaşım Halkevine gidiyordu. Ben de gittim. Derken Çukurova Radyosu'nda sanatçı oldum" diyecek kadar mütevazi sanatçıydı.
1969'da babası tarafından annesi öldürülünce büyük bir sarsıntı yaşadı.
Yüzlerce plak yaptı, onlarca film çevirdi.
Sanat, Halk , Arabesk, Fantezi, Pop müziği söyledi.
Ağlattı Kader /Anlatamadım /Bağrı Yanık /Garibanlar/Güldür Yüzümü/ İsyankar /İtirazım Var /Kul Kuldan Beter/Kul Sevdası/Küskünüm/Mutlu Ol Yeter / Sev yeter/ Talihsizler/ Töre/ Yalnızlık Korkusu / Yaranamadım/ Yıkıla Yıkıla/ Ölürsem Kabrime Gelme İstemem, Mehtaplı Gecelerde ve diğerleri.
Farklı ses rengi, yorumu, çocuksu doğal mahcubiyeti vardı.
Kendisine yönelik "Şarkıları insanları umutsuzluğa sevk ediyor" eleştirilerine, "Ne demişiz biz, bugün batarsa güneş yarın yeniden doğar", "İnsanın hayatında neşenin yeri olduğu kadar hüznünde yeri olacaktır" diyerek bu görüşe karşı çıkmıştı.
Sanatçı Fazıl Say’ın arabesk kültürü hedef alan sözleri karşısında uzatılan mikrofona, Müslüm Gürses "Sanatçı sevgili, saygılı olur. Asil azmaz, bal kokmaz, kokarsa yağ kokar, onun da aslı ayrandır" ünlü Van halk deyimi ile cevap vermişti.
Sanatçı Fazıl Say ise Müslüm Gürses’in hastalığı duyulduğunda, "En sert tartışmalarda en ağır sözleri karşılıklı söylemiş olsak bile, bu hayatta bambaşka müzik kulaklarımız, bambaşka gelecek hayallerimiz olsa bile, sonuçta bütün kavgalar da insanidir, bir insanın yaşama dönmesini istemek de insanidir, sonuçta insanız, ölümden değil, yaşamaktan yanayız, hayata dön Müslüm Baba" şeklinde mesaj yayımlayarak üzüntüsünü dile getirmişti.
Yüzünde, sözünde yorumunda hüzün gizliydi. Harran ovasının acısıyla kavrulmuş, Çukurova'nın yoğrulmuş hallaç pamuğu senteziydi.
Arada kalanların ezilenlerin, horlananların, çaresizlerin sanatçısı oldu. Paraya pula, baskıya direnerek tarzını, duruşunu, yorumunu asla değiştirmedi. Beden diliyle şarkılarını yaşardı.
Önceleri müziği, tarzı bazı çevrelerce küçümsendi, ötekileştirildi. Sonraları herkes tarafından çok sevildi, dinlenildi. Türkiye'nin sosyal ekonomik değişimi, gelişimiyle birlikte Müslüm Gürses'te yorumculuğuna zenginlik kattı.
2006'da yazar Murathan Mungan'la "Aşk Tesadüfleri Sever" ortak projesi Pasaj Müzik etiketiyle müzik marketlerdeki yerini aldı. Mungan'ın sözlerini yazdığı, David Bowie'den Garbage'a, Leonard Cohen'den Jane Birkin'e birçok yabancı müzisyenin bestesini yaptığı şarkıları seslendirerek mesafeli duran kitlerle adeta barıştı.
Yorumladığı her eserler gözde oldu, başka sanatçılar tarafından okundu.
Umutsuzların, arka sokakların, emekçilerin sesi Müslüm Gürses`in dinleyici kitlesi de birçok sosyal araştırmaya konu oldu. Doktora tezleri dahi yazıldı.
Ünlü sanatçıların bile hayranlık duyduğu farklı bir sanatçıydı Gürses. Sesi, yorumu başka bir sanatçıya benzemezdi,. Japonya'daki bir ses laboratuvarında 1995'te yapılan testte, Müslüm Gürses'in sesini yüzde yüz kusursuz kullandığı bilimsel olarak kanıtlandı.
Hepimizin yüreğinin bir köşesinde iz, kulağımızda şarkılarından ses kaldı.
Bir yaz günü evimizin kapısının önünde otururken Türkiye'nin Sesi Radyosu'ndan yurt dışından gurbetçilerin istek şarkıları türküler yükseliyordu. İlk kez o zaman Müslüm radyodan Gürses'i "Sevda yüklü kervanlar" ile dinlemiştim. Daha sonra dayımın oğlu, Van'ın ilk plakçılarından Mehmet Bağdatlı'nın plak ve bant stüdyosunda sattığı 45'lik ve 33'lük plaklarda dinledim. Plakları, kasetleri 1970-90 yılları arasında rekor satışlar yaptı.
Van'a Emek Sineması, spor ve bazı düğün salonlarında konser vermek üzere defalarca geldi. Yakından görme, dinleme ve gözleme imkanım oldu. Plaklarda, kasetlerde, CD, radyo ve televizyonlarda dinlediğimiz Müslüm Gürses ile sahnedeki Müslüm Gürses farklıydı. Sahnedeki Müslüm Gürses'in plaklarda, bantlarda, CD'de okuduğu eserleri nasıl bu kadar güzel ve kusursuz yorumladığını hep merak ettim.
Çocukluktan itibaren derin acılar, zorluklar yaşayan; yaşadıklarını bağrında toplayarak sesine, yorumuna, bakışlarına ve duruşuna yansıtan Müslüm Gürses, sanatçıların hayran olduğu nevi şahsı münhasır sanatçıydı. Acılar yaşadı, yanık ve duygulu acı kokan şarkılar söyledi.
Ölmeden önce 2013'te kaydettiği son albümünde " Bunca gamı bunca derdi" türküsünü seslendirerek genç sayılacak 60 yaşında yakalandığı hastalığa yenilerek hayata veda etti. Çağına damgasını vuran Gürses'i, son yolculuğuna “sevgi” denen o soyut kavramı somutlaştıran samimi kalabalıklar uğurladı.
Allah rahmet eylesin.