İkram Kali

Van Valisi Cevdet Bey

İkram Kali

Van’da bir mahallede, okulda, bazı eğitim kurumlarında ismi yaşatılan, işgal, savaş gibi çok zorlu yıllarda Van Valiliği görevinde bulunan, 1915’in en önemli isimlerinden olan Cevdet Bey (Paşa) Van tarihinde ve hafızasında çok önemli bir yere sahiptir.

 

Cevdet Bey, doğma büyüme Vanlıdır. Babası 1898-1906 arasında Van valiliği yapan İşkodralı Tahir Paşa’dır. Potkoriçe hâkimi Hacı Ali Efendi’nin altı oğlundan biri olan Tahir Paşa, yirmi dokuz yaşında devlet hizmetine girmiş. İki eşinden 11 çocuğu olmuş. Tahir Cevdet, Fikriye ve Naima ilk eşinden, Münime, Münibe, Mükrime, Necdet, Fikret, Hikmet, Fahrünisa, Mihrinisa ikinci eşi Bedia’dan dünyaya gelmiş. Van’da geçirdiği son yıllarında, guatr hastalığından bir hayli muzdarip olmasına rağmen bir türlü Van’ı terk ederek tedavi için İstanbul’a gitmemiş. Hasta haliyle çektirmiş olduğu bir resmini İstanbul'a göndererek çare aramış. Ancak hastalığının iyice artması üzerine, emekli olarak İstanbul'a dönmüş ve bir yıl sonra 1913 yılı Kasım ayı içerisinde vefat etmiş. Kabri, Sahra-yı Cedid semtindedir. Tahir Paşa kendisi gibi oğullarının da devlet hizmetine girmelerini teşvik etmiştir.

Osmanlı’da paralı askerlik yapan Venezuelalı maceraperest ve yazar Rafael de Nogales, ilk kez Van kalesi kapısı önünde karşılaştığı,  Van'ın 1915’te Ruslar, Ermeni çeteleri tarafından yakılıp yıkılmasına karşı  kahramanca  mücadele eden, şehrimizde emeği olan Van Valisi Cevdet Bey’i şöyle tarif eder: “40 yaşlarında, kırpık bıyıklı, zayıf ve ortadan uzun boylu, son Paris modasına göre giyinmiş biriydi… Koyu siyah gözleri ve saçları, cildinin sarılığıyla zıt bir görüntü yapıyordu. Bütün gerçek Osmanlılar gibi çok kültürlü, terbiyeli ve işine geldiğinde eli açık olan Cevdet Bey, aslında insan biçiminde bir panterdi…”

Cevdet Bey´in Van’daki köşkünün Avrupa biçiminde çok iyi döşenmiş olduğunu belirten Nogales, davetli olarak katıldığı bir akşam yemeğinde gördüklerini şöyle anlatır: “Odanın ortasında bir masa, gümüş ve kristal yemek takımları parlıyordu. Bu sofranın düzeni Avrupa´da bile geçer not alırdı. Vali akşam yemeği kıyafetiyle, beyaz kravatı, hatta yaka deliğindeki çiçeğiyle karşımda oturuyordu…”

Gazeteci Ahmed Emin Yalman, 1970 senesinde neşrettiği "Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim" isimli hatıralarının ikinci cildinde, "Çok mert ve dinamik bir insan olan dostum" dediği Van Valisi Cevdet Bey için şunları söyler:

"Valilerden Cevdet Bey Polveristan'daki en hoş mizaçlı arkadaşlardan biriydi. Muhtaç olan arkadaşlara hiç belli etmeden yardım ederdi. Bugün eşine rast gelinmeyecek kadar mert bir insandı. Babası Tahir Paşa Van'da yıllarca valilik etmişti. Kendisi de Van valisi oluncaya kadar bütün idare hayatını Van'ın civarında geçirmişti. Van'da Çatak kaymakamlığında bulunduğu sırada başından geçen şu hâdise mertliğinin bir örneğidir:" 

Cevdet Bey’in başından geçen söz konusu özür olayını Yalman şöyle aktarır:" 

"Rus Konsolosu, bilmem ne sebeple kendisine Cevdet Bey'den hakaret görmüş sayarak, tarziye [özür] istemiş, vali ve kumandanla konuşmuş. Konsolosun bir ziyafet vermesi ve Cevdet Bey'in ziyafete gelip tarziye vermesi kararlaştırılmış. Cevdet Bey'in bunu önlemek için vali ve kumandana olan ricaları para etmemiş. Bunun üzerine ziyafet akşamı tabancasını çekip, dizini bir kurşunla yaralamış, haftalarca yaralı olarak yatmış, tarziye işini de böylece ortadan kaldırmış."

Mondros Mütarekesi’nden çok kısa bir süre sonra, 13 Kasım 1918’de,  55 parçalık düşman donanmasının Çanakkale Boğazı’ndan geçerek, Dolmabahçe önünde demirlemesinin ardından İngilizler ve müttefikleri İstanbul’u işgal etti. Kurtuluş Savaşı’nı başlamadan ezmek, işgale karşı örgütlenmeyi önlemek için,  Türkiye’de bir insan avı başlatan İngilizler, 1919-1920 yılları arasında 145 kalburüstü Türk asker, devlet adamı ve yazarını Malta’ya sürgün etti. 

Malta adası sürgün ve esirleri arasında Van’ı 2 Nisan 1918’de kurtaran 6. Ordu komutanı Ali İhsan Sabis Paşa ve Van Valisi Cevdet Bey’de yer alan isimlerdendir. Esir iken beraber bulundukları Van Valisi Cevdet Bey'in buradan kaçma teşebbüsüyle ilgili olarak Yalman şunları yazmaktadır:

"Zindanda bulunanların tabiî derdi, buradan kurtulmaktı. Kurtulmanın üç yolu vardı: Kaçmak, şahsî olarak serbest bırakılmak, toplu olarak veya gruplar halinde kurtulmak... Esirliğe karşı isyan hissi duydukça insanın zihni bu üç yola ait ihtimaller arasında dolaşıyordu. Aramızda kaçmayı ciddî surette düşünenler ve bir düzüne yol arayanlar da vardı. Nitekim sonradan bu yolu bulanlar da oldu. Eski Van valisi Cevdet Tahir Bey en ateşli kaçış sevdalısıydı. Gece gündüz plân yapmak ve çare aramakla uğraşırdı. Düşündüklerini bana açar ve beni de beraber kaçmaya sürüklemek isterdi. Ben onun hesabına çare düşünmekle beraber, kendim kaçmaya pek taraftar değildim. Bir defa tabiat itibarıyla iyimserim. Az zamanda kurtulacağımıza kendi kendimi inandırmak için kırk delil buluyordum. Sonra, l6 Mart'tan sonra Millî Kuvvetler taraftarı diye tutulanların daha kolay kurtulmak ümidi vardı. Ben kaçacak olursam gazetenin kapanması ve birçok arkadaşın açıkta kalması tehlikesi olabilirdi. Cevdet Bey o kadar azim ve sebatla işe sarılmıştı ki, günün birinde Kırzade Mustafa Beyle beraber kaçmanın yolunu buldu."


Bediüzzaman Said Nursî'nin Van Kalesi güneyinde yer alan Horhor medresesi talebelerinden olan Cevdet Bey, (soyadı kanunundan sonra Belbez soyadını almış) Van Valiliği sonrası Milli Mücadele döneminde ve Cumhuriyet kurulduktan sonra kardeşi Fikret Belbez ile kurdukları İnkişaf adlı şirkette ticaret ile uğraşmış. Bu şirketin faaliyetlerine Halil (Kut) Paşa´da katılmış. Cevdet Bey’in adı bazı kaynaklarda İstanbul’da eski Moda Deniz Kulübü’nün ve 13 Nisan 1934 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Dikili’yi ziyareti sırasında uğradığı Makaron Çiftliği’nin sahibi olduğu şeklinde geçer.

Van Valisi Cevdet Belbez Bey 1955 yılında vefat ederek hayata gözlerini yummuştur.

Saygıyla, rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.

Yazarın Diğer Yazıları