'NE ÖLDÜR NE DE SAĞ BIRAK' Rockefeller Tıbbı
Leyla Mihrinaz Engin
Psikolog Silvan Solomon Tomkins, insanlardaki temel duyguları dokuz adet olarak sıralamıştır. Sevinç, ilgi, şaşkınlık, ıstırap, korku, öfke, utanç, küçük görme, iğrenme ve nefret.
Bir insanın bu temel duygulardan birini az veya fazla hissetmesi illa ki hal ve hareketine yansır. Örneğin; fazla öfkeli bir şahsı hemen fark edersiniz. Mimikleriyle, beden diliyle, konuşma üslubuyla kendini belli eder. Ya da tersi çok sevinçli bir insanı da hemen fark etmek mümkündür. Dolayısıyla bu dokuz temel duyguların dengeli hissedilmesi en insani olandır.
Son üç yılda memlekette psikiyatri kliniklerine 7 milyon 953 bin 651 kişi başvurmuştur. Yani on kişiden biri psikolojik rahatsızlık yaşamakta ki gün geçtikçe bu sayı artmaktadır.
Sağlık bakanlığının 2022 yılı verilerine göre 12 yılda antidepresan kullanımı %102 oranında artmıştır.
OECD verilerine göre Türkiye’de 2008 yılında bin kişiye düşen günlük antidepresan ilaç (ATC-N06A) tüketim miktarı 27,8 doz iken 2019 yılında 48,9 doz oldu. Bu son 12 yılda antideprasan kullanımı 2013 yılı hariç hep kademeli olarak artış gösterdi. Bu durumda günde gördüğünüz 100 kişiden 39’ü antidepresan kullanmaktadır. Neredeyse yüzde elli yani iki kişiden biri. Düşünsenize on kişilik bir ortamdaysanız beş kişisi antidepresan kullanıyor. Yani ruh sağlığı iyi değil, yani psikolojikmen acı içerisinde. Ne kadar acı değil mi?
Üzerinde durulması gereken, psikolojik rahatsızlıkların neden arttığıdır. Elbette sayısız sebepler vardır ancak özellikle televizyon kanallarından bazı programlar ve diziler aracılığı ile izleyiciye empoze edilen ıstırap, öfke, iğrenme, nefret duygularına dikkat çekmek isterim.
Buz gibi surat ve mimiklerle büyük ustalıkla oynanmış dizi kahramanlarına biçilen insanlık dışı roller, televizyon başındaki insanları resmen manipüle etmekte, bütün duyuların sinir ucuyla oynanmaktadır. Nefret o denli şahlandırılıyor ki; izleyici televizyon önünde o kahramanın en kötü şekilde cezaya çarpılmasını beklemekte, ölmesi için dua etmektedir. Nihayet kötü karakter cezalandırıldığında, o itiraf, o deşifre, o son ana gelindiğinde gözünü kırpmadan son linçi izler ve nefretine aklı sıra su serper izleyici. Ne var ki, izleyici kendisinde kaybolan insani duyguların ayırdına varmadığı gibi, aşırı ıstırap, öfke, iğrenme, nefretin tahribatların farkında değildir bile.
Kazanan taraf; ıstırap, öfke, iğrenme, nefret duyguları üzerine film veya benzeri programları inşa eden teknoloji babalarıdır ve bu teknoloji babaları, izleyiciyi düşünmekten sorgulamaktan aciz hale getirmiş durumda. Müthiş bir manipülasyonla hipnoz edilmiş bir izleyci kitlesi var.
Tv. başında yaşanan kas gerginliği, hormon seviyesi, kalp/solunum ritmi vb. bedensel değişimler, psikolojik bozukluk, saymakla bitmeyen tüm hastalıklardan en çok kazanan sektörlerden biri de ilaç sektörüdür. Psikolojik hastalığın gün be gün artması birilerinin cebine para olarak girer.
Sözün özü şu ki; kendinize dikkat edin. Çünkü dışarıda duygularınızdan tutun etinizden, derinizden kemiğinizden yararlanmak isteyen demir mideli dinazorlar var.