NATO ve Türkiye
Mehmet Bedri Gültekin
NATO’nun, Türkiye’nin güvenliğini sağlamaya olumlu bir katkısı oldu mu? Arkada kalan 70 yıl, bunun aksini kanıtlayan gelişmelerle doludur.
NATO, Türkiye’de askeri darbeler tezgâhlamış,Gladyo örgütlenmesi ile siyasete doğrudan müdahale etmiş, faili meçhul cinayetlerle bu ülkenin değerli aydınlarını katletmiş, Ergenekon ve Balyoz tertipleriyle TSK’ya, ancak kaybedilen bir savaşta uğrayabileceği kayıplar verdirmiş, FETÖ ve PKK gibi laik demokratik Cumhuriyeti, ülke güvenliğini ve toprak bütünlüğünü hedef alan örgütleri desteklemiş, Ege ve Akdeniz’de Türkiye’nin en hayati çıkarlarının karşısında durmuş vb. vb.
Bütün bu yaşananların sonucunda bugün, halkımızın ezici çoğunluğu NATO’yu dost olarak değil düşman olarak görüyor.
Bu gerçeklere rağmen, bugün Türkiye’nin güvenliği için NATO’da kalması gerektiğini söyleyenler çıkabiliyor ve bunların sayısı halk içinde değil ama Devlet içinde, özellikle de ülke güvenliği ile doğrudan ilgili olanlar içinde hiç de az değil.
GEREKÇELER
Büyük “güvenlik uzmanı” havalarında söylenen gerekçeler şunlardır:
“NATO üyesi olmasaydık İsveç ve Finlandiya gibi ülkelerin üyelikleri konusunda hiçbir söz hakkımız olmayacaktı. Ama bakın NATO üyeliğimiz sayesinde bu konuda Türkiye’nin çıkarlarını koruyabiliyoruz.”
NATO üyeliğinden çıkarsak Kıbrıs Rum kesimi ve İsrail hemen NATO’ya üye olarak alınacaktır. Bu durumda biz Kıbrıs’ta NATO üyesi olan bir devletin topraklarını işgal etmiş konuma düşeriz ve bütün NATO, Kıbrıs konusunda karşımızda olacaktır.”
“Aynı durum Doğu Akdeniz’deki haklarımız için de söz konusudur. NATO üyesi olan ve arkasında diğer bütün NATO üyesi ülkelerin olduğu Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi ve İsrail karşısında Türkiye zor durumda kalacaktır. Ama NATO üyesi olarak böylesine olumsuz bir durumun ortaya çıkmasını engelleyebiliyoruz.”
“ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK”
Söylenenler özetle bunlardır. Böyle düşünenler değişen dünyayı görmemekte, veya başka bir deyişle dünyayı; ABD’nin “”Ali kıran baş kesen” olduğu arkada kalan dönemdeki gibi görmektedirler. Köprülerin altından çok sular aktı. ABD özellikle son 20 yılda işgalci olarak girdiği her yerde utanç verici yenilgiler yaşadı. Irak’ta, Afganistan’da, Suriye’de vb.
Ukrayna’da da yenilen, gerçekte ABD’dir.
ABD Ukrayna’da, yanında bütün bir Atlantik dünyası, Rusya karşısında çaresizliği yaşıyor. Rusya, askeri olarak hedeflediği bütün sınırlara ulaştı. Çin, Hindistan, İran ve Türkiye başta olmak üzere bütün Asya ile bağlarını sağlamlaştırarak cephe gerisini sağlama aldı. Bütün Batı ekonomileri yüksek enflasyonla boğuşurken ve bir resesyona girme tehlikesi içindeyken, Rusya ekonomisi savaşa rağmen oldukça sağlam durumda görünüyor vb. vb. Ruble, dolar karşısında savaş öncesindeki kurdan daha değerli durumda.
“Türkiye, güvenliği açısından NATO’ya mecbur diyenler, kişisel çıkarları emperyalistlerle işbirliği yapmak durumunda olanlar hariç psikolojide “öğrenilmiş çaresizlik” olarak tabir edilen hastalıkla malûldürler. Gözleri NATO dışındaki dünyayı görmemektedir. En başta Türkiye’nin imkân ve kabiliyetlerinden habersizdirler. İkinci olarak değişen dünyada Türkiye’nin tercihleriyle yaratacağı büyük olanaklara ve avantajlara gözlerini kapatmışlardır.
70 yıldır Atlantik ötesinden yapılan propaganda bombardımanı, beyinleri esir almış vaziyette.
BATI ASYA BİRLİĞİ
Oysa, NATO’dan çıkmış; İran, Irak, Suriye, Azerbaycan, KKTC ve Lübnan ile Batı Asya Birliğini kurmuş olan bir Türkiye’ye bugünün dünyasında hangi emperyalist veya emperyalist askeri oluşum yan gözle bakabilir?
Türkiye’nin komşularıyla oluşturacağı Batı Asya Birliği’nin arkasında Rusya ve Çin başta olmak üzere bütün bir Asya ve Müslüman ülkelerle birlikte Afrika da olacaktır. Yıllardır ABD emperyalizmin müdahalelerinin askeri ve ekonomik sonuçlarına katlanan Latin Amerika da bu mücadelede, Türkiye’nin ve Batı Asya Birliği’nin yanında olacaktır.
İşte böyle bir tablonun gerçekleşmesi demek, Türkiye’nin; milli güvenliği için en büyük, en garantili tedbirin alınması anlamına gelecektir.
LAİK DEMOKRATİK CUMHURİYET VE İÇ BARIŞ
Unutulmaması gereken bir başka büyük gerçek şudur: Bugün laik demokratik Cumhuriyeti tehdit eden bütün tarikat ve cemaat örgütlenmelerinin arkasında, hepABD ve NATO oldu. Bugün başımıza musallat olan ve iç barışımızın önündeki en büyük tehlike durumundaki İhvancı zihniyet bir NATO çocuğudur.
Öte yandan, Batı Asya Birliği’nin İhvancı zihniyetle veya başka bir İslamcı anlayışla gerçekleşmeyeceği de açıktır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye; ancak laik bir anlayışla bir araya getirilebilir. Veya ancak laik bir anlayışla oluşacak Batı Asya Birliği, Asya’nın geri kalanının, Afrika’nın ve Latin Amerika’nın desteğini alabilir ve dünyanın geri kalanıyla da barış içinde bir arada yaşayabilir.
Kısacası, NATO’dan çıkmak hem ülke güvenliğini sağlamanın, milli çıkarlarımızı savunmanın hem de laik demokratik cumhuriyeti korumanın biricik yoludur.