Mustafa M. Atilla

Bilimden bahsediyorum

Mustafa M. Atilla

Dün Filistin, bugün Suriye, yarın bir başkası,

öbür gün bir başka ülke.Bitmeyecek zalimlik

yapılanması haince gerçekleşiyor. bugün için

bu yapılanmanın altında yatan gerçeklik,

Hitlerle başlayan,Yahudi halkının fırınlarda yakılması.Ben bugünkü fotoğrafı bu şekilde okuyorum.Diri diri fırınlarda yakılmasından kaynaklı kızgınlıklar ve öfke..“ders almadan”

bugünkü acımasız,zalim düşünceleri  doğurdu.Yok edilmemek,ezilmemek,ezilece

ğimiz yerde ezmek,öleceğimiz yerde öldürmek,

esaret içinde yaşayacağımız yerde özgürce yaşamak, fırınlarda yakılacağımıza yakmak fikrinin akli düşünceleri bugünkü fotoğrafın her bir karesini oluşturuyor.

Peki bunu nasıl gerçekleştirecek lerdi;Acımasız olarak,çok çalışarak,güçlü olarak,iktisadi bağımsızlığı yakalayarak…Ekonomide lokomotif olacak liderlik seviyesine çıkmak için engel tanımamazlık içinde ufaktan ufaktan bilim ağırlıklı yoğun çalışmaları yıllarca ilerleyecekleri yolda dizili taşlar olarak döşemek.Geçen bu yılların başında,bizim gibi uykusu ağır ülkelerin gerisindeyken, önüne geçip yol aldılar.Biz ne yaptık onlardan ithalat denen dışa bağımlılığı; çalışmadan, üretmeden rahat ulaşım mallarının tüketimi ile taşların bir kısmını döşemelerine usulca yardımcı olduk.

Çalıştılar, ürettiler, bizim gibi ülkelerin AVM lerinin içini doldurup taşırdılar,Başta fide olmak üzere tarım ürünleri üretiminde ilk sıralarda yer aldılar.Güçlü bir eğitim ağı kurdular,birlik ve beraberliği oluşturdular,dünyanın neresinde olurlarsa olsun teknolojiyi ve beyin takımını 

kapıp getirdiler.

İnsan fıtratında tetikleyici unsurların..daima başarıyı,hedefi yakalamayı getirdiğini biliyor olmalıyız.Siyonist toplumun tümü geçmişte yaşadıkları tutsaklığı bir daha yaşamamak için,aklın tüm domuz bağlarını kullanmaları gerektiği düşüncesinde birleşmiş olmalılar ki

birkaç cılız ses hariç gayet memnun gözüküyor

lar.

Bugün dünya, parayı,zenginliği ve gücü elde

etmişlerin ayrı bir kuralı ile işliyor.Ver burayı bana,al orası senin olsun.Sen onları silahlandır,

ben bunları.Sen o ülkelerin zenginliğini alt üst et,ben de bu ülkelerin zenginliklerini,Sen bunları kap,ben bunları,Sen onları cehaletle boğuştur,ben bunları..Aralarında da her zaman birbirlerine karşı bir hıyanet,bir kuyu kazmaca var.bir bakıyorsun ateş topu,bir bakıyorsun kol kola.Karakterlerinin özelliklerini sergiliyorlar  fakat hepsi ayrı ayrı bilimin ışığında koşarak yürüdüler.

 

Ah be anla artık heyya molla,biz yıllarca molla

lara abandık,mollalar da..Allah'ın  bilimini kuran’ın arapça okunmasında arattırdılar,bizde

harıl harıl sürekli anlamadan sevap niyetiyle

arapça okuduk durduk,korktuk,korkutulduk.

 

Halbuki: Allah'ın bilimi ve ilimi okumada veya güzel okumada değil her yerde,gök de,ay da

kuşun uçuşunda,canlının bedeninde,bitkide,

bitkinin ölümü ve sonrası yeniden canlan

masında,gazlarda,eriyen demirde,bakırda

petrolde,sıcaklıkta,sıcaklığı ve ışığı yayan güneşte,metallerde,bakteride,virüs de,enerjide toprakta,madende Vs…geriye kalan Allah'ın kuralları,insanlara nasihatleri,olacaklar,olmuş

geçmişten haberler,girilecek varılacak yerler,

cezalar,mükafatlar,geliş gidiş sebepleri,kudreti hakkında bilgiler ağırlıklı olarak da insana kendini anlatma,uyarılar,ikazlar ve bunun gibi 

akıl sahipleri için güzel ve faydalı olabilme haberleridir.

Kıymetli kutsal kitabımız kuran tüm insanlığa gönderilen “anlayabilene” yol gösterici Allah'ın aydınlatma kelamıdır.

 

Biz asıl Allah'ın kudretine delalet eden en kıymetli tarafı olan bilimini önemsemedik,

ilgilenmedik yanlış anladığımız kendimizce ilim dediğimiz, “tekrarlıyorum” Güzel okuma ve ezberleme cihetine gittik.o nedenle bugün bilimle güce kavuşmuş güçlü,zengin ülkelerin köşeye sıkıştırılmış,iktisadi bağımsızlığı elinden alınmış,tersanelerine (Altın dahil yeraltı kaynakları) na girilmiş,karşı koyamaz hale getirilmiş, bağımlı bir ülke haline geldiğimizi görememek hiçte zor değil.Nedeni ne? bilimden uzak bırakılışımız,azıcık kapıp getirdiğimiz bilim ürünleriyle oynaşmalarımız.

Bugün için ne yapıyoruz, sürekli dua ediyoruz,

Müslümanlar olarak Allaha yalvarmaktan başka bir çaremizin kalmadığını anlıyoruz.

Allah'ın bilimine sarılmadığımız için küçümse

niyoruz,siyonist üstümüze gülüyor,topraklarımız elimizden bir bir alınıyor,kutsal mabedimize sokulmuyor tartaklanıyoruz,çoluk çocuk,yaşlı demeden katlediliyoruz,projeleri havada uçuşuyor,bu nedenle de  geleceğin şamar oğlanı olma kaçınılmaz gözüküyor.

Bir yandan bilim insanımızı kaçırıyor,araştırma çalışmaları yapması gereken üniversite görevlisi yüzlerce bilim insanını desteklemiyor,

ARGE çalışmalarına destek vermiyoruz,ama

ülkeye ve kendilerine faydası olmayan vasıfsız cemaatleri,tarikatları, çıkar çevrelerini olanca

gücümüzle destekleyerek kendi kendimize yazık ediyor,bindiğimiz dalı kesiyoruz.

Görüyorum,duyuyorum ki bir çok akademisyen branşında araştırma çalışmaları için, kendi para ve çabaları ile Avrupa ülkelerinin kapılarını çalıyorlar.

Anlatılıyor anlatılıyor anlayan yok,kapılıp gitme de kolaylık çok,görmekte idrak yok,neme lazım cılıkta akıl ve önde giden çok…fakat algıda atıp tutma da önder çok.

Konumuzun bir kısmı cennetten kovulmuş İsrail'iken,biraz araştırma yapayım dedim, bugünkü güce nasıl olurda bu kadar kısa zamanda ulaşmışlar diye, anladım ki geçmişte ve bugün bizim yönetimlerin yaptıklarının tam tersi bir politik düşünceyle geldiklerini gördüm

Her şey apaçık ortadayken söyleyecek başka sözüm yok.

Günün sözü:

Her kasabada ışık saçan bir öğretmen,ve bu

ışığı söndürmeye çalışan bir papaz vardır.

Bunu söyleyende yabancı bir düşünür.

 

Yazarın Diğer Yazıları