Mustafa M. Atilla

Bir başka bahara…

Mustafa M. Atilla

Elde olmadan,zamana dur diyemeden çok hızlı

olmasa da yıl yıl yaşlanıyoruz.Kimimize göre hızlı geçen,

kimimize göre dura kalka geçen hayatımız,bize

düşüşe geçtiğimizi,tabiri caizse eskidiğimizi,

filmin son sahnelerinin oynandığını ara ara anlatır gibi.

Bu son sahnenin konusu ise emeklilik,..yani,

muhtaçlık.Dualarda Allah elden ayaktan düşürmesin dense de en önemlisi akıldan düşürmesin olsa gerek.

 

Önemli bir devlet büyüğü uzunca bir görevin ardından emekli olur.

Emekliliğe alışmaya çalışırken bir konferans

konuşmacısı olarak davet edilir.İlginçtir,Geçen

yıl aktif görevdeyken de bu konferansata

konuşmacı olmuştur.Konferansa gider,lobide kahvesini yudumlarken katılımcılardan biri

yaklaşır,tanışır ve bir soru sormak istediğini söyler.Soru şöyledir:

Artık emekli olduğunuza göre bu hayattan

edindiğiniz en büyük ders nedir?..Emekli devlet adamı önündeki plastik bardağı işaret eder,

bana en büyük dersi bu bardak verdi der.

Soruyu soran genç şaşkınlık içindeyken emekli devlet adamı;

Geçen sene buraya gelirken bir görevli

karşılamış ilgilenmişti,Business uçak biletimi konferansı organize edenler almıştı.lüks bir araçla havaalanından alıp,lüks otele getirmişti.

Bana konuşma yapacağım salona kadar refakat eden,içecek birşeyler sorduğumda,

bana porselen fincan

içinde kahve getiren başka birilerinin hizmeti dikkatimi çekmişti.

Bu yıl yine aynı organizasyona davet edildim,

ama geçen sene ki makamda olmadığım için,

bu kez kendi paramla

ekonomi sınıfında uçtum,havaalanında beni kimse karşılamadı.Bir taksi tutup otele gittim.

etrafımda refakat edenler yoktu,içecek bir şeyler sorduğumda görevlinin biri koridordaki

otomatı işaret etti ve şimdi o kahve makinasından plastik bardakla aldığım

kahvemi içiyorum.

Soruyorsun ya, hayattan aldığın en büyük ders ne diye,işte bu porselen bardaklar,aslında bizim mevkiimize,

makamımıza ikram ediliyormuş,bizim hakkımız plastik bardak mış meğer.

 

Bu sözler kalıcı olmayan mevki ve makam sahiplerine gelsin istiyorum, fakat bunu bugün

söyleyemiyorum, çünkü hiç mi hiç uymuyor,

bizim mevki ve makamdaşlara.

Mevki ve makamı ele geçirmiş daha sonra zamanı geldiğinde tekavut olmuş birçok siyasi insanlar görevleri süresince helal haram demeden, o kadar tıka basa yiyip,ceplerini dolduruyorlar ki porselen kahve

fincanların da aynı kahveyi, aynı huzurla, aynı telvenin kokusuyla mutluluğun huzuru içinde emeklilikte de yaşıyorlar.

Brezilya’nın Sumatra, Java adasından

gelen en kaliteli kahveleri ayaklarını uzatarak

hey gidi günler söylemiyle içmeye devam eden, azımsanmayacak kadar kravatlı insanlar var ve

her geçen gün çoğaldıkça çoğalmak ta.

 

O plastik bardak, bugünün mevkidaşlarına hiç bir şeyi,hiçbir zaman anımsatmayacak, kahvelerini yudumladıkarı porselen fincanlarla nesillerine anlatacakları bir sürü su üstüne çıkarılmayacak,deşifre olmayacak,fırsatçılık hikayeleri olacaktır.

 

Bir emekli olarak biri gelse bana aynı soruyu yöneltse,ben bu konu da şu dersi aldım,

iyide aldım derdim.

DİYORUM Kİ ülke yönetimi veya belediye yönetimi değiştiği zaman gelecekler işin başına,giden yönetimlere hesap soracaklar.

Kahveni nasıl hangi fincanda içtin,nerede bu kahvenin bolluğu,

bu kahvenin bolluğu nereden geliyor,niçin plastik bardak kullanmadın diyeceklerini sanıyorsun,..bakıyorsun ki

cılız bir ses çıkıyor sonra arkası gelmiyor.

 

Tekrar bakıyorsun,gelenlerin fincanları, İngiliz Kraliyet ailesinin kullandığı fincanlara taş

çıkarırcasına daha pahalı ve orjinal.

 

Dönüyorsun başka bir ses çıkarmaya çalışırken,gelen gideni aratmıyor,giden geleni aratmıyor.Hepsi aynı kaseden çorba içmiş,aynı şarkı türkü söylemiş,aynı sıra gecelerinin müptelaları olmuş gibiler.

Yarın için umut beslediğim bir siyasi ismin özel

Jet kiralayıp ülkenin içinde bulunduğu durumu

görmezden gelerek, etrafıyla,efradıyla maça gitmesi çok üzücü. İster belediyenin parasıyla,

ister kendi parasıyla gitsin hiç farketmez egoist kişilikleriyle bugünkü zihniyetle aynı çorbaya kaşık daldırdıkları,aynı porselen kahve fincanı ile telve falı baktıkları ortadayken,benim ve benim gibi düşünenlerin yanıldıkları hazin bir vaka.

Halkın elinde kullanılmış plastik bardak, içinde kahve yok,olur ya birileri,aşağı yukarı kırk milyon insan,bir çay poşeti atılır da kapıp demler içer diye beklerken,özel jetler,onlarca uçak havadan yeryüzündeki bu ülkenin halkına

umursamazca neredeyse akrobatik hareketler

sergileyecekler.

Porselen fincanından kahve yudumlayanların keyfi,...züğürdün çenesini yorarmış,zenginin zenginliğinde olduğu gibi.

Ümidim bir başka bahara kaldı..

Kıymetli okurlar.

Yazarın Diğer Yazıları