Mustafa M. Atilla

Çocuğunuz sizinle zekalanır…

Mustafa M. Atilla

Kıymetli okurlar bugünkü yazıma biraz olsun dikkat çekmek için o başlığı koydum,birazda uzun oldu.Umarım sıkılmadan okursunuz.

Okumalı,paylaşılmalı,akıllara zerk edilmeli ki..

çocuklarımızın tamamı zeki,akıllı,verimli olarak

dünyaya gözlerini açsınlar.Bu konuda Google girip önce biraz araştırma yapmak isteyen herkesin önüne çıkacak bilgi notun da şunlar

yazar.

Başta genetik faktörler,daha sonra çevresel

etmenler,eğitim ve kişisel gelişim adımları,

beyin egzersizleri (Kapasite artırıcı olarak),

yeni bir dil öğrenme,mantık soruları çözmek,

satranç oynamak,strateji oyunları oynamak,

sağlıklı gıda tûketimi,fiziksel aktiviteler vs bunun gibi bir sürü önerileri birçok site veya kişisel anlatımların mecralarında uzun uzadıya

okur veya dinleyebilirsiniz.

Biraz araştırma ve tecrübeye dayalı yukarıdaki bilgi notlarında bulduklarımız zeka oluşumu ve sonraki gelişme de etki fonksiyonu yaratacak

önemli donelerdir.Bunun aksi ispatlanmadığı

sürece elimizdeki bu verilerin doğruluğu

bizlere kanıt niteliğindedir.

Buraya kadar hiç bir itirazım yok.Bunlar önemli bulgulardır elbette fakat zeka konusunu sadece bu gibi keşiflerle sınırlamak bilgide eksiklik diye tanımlarım.Çünkü açıklayıcı ve örnekleyici  bilgi yetersiz ise örneğin; sadece genetik faktörler der tam manası ile anlaşılmasına katkıda bulunmamış oluruz.

Bu yazıyı yazarken kendi öz düşüncelerimde biriktirdiğim tecrübeye de dayalı zekaya dair bilgilerimin zihinlerde ön plana alınmasını,

ayrıca oluşturulan yaşam felsefesine katkısını,

diğer bulgular kadar dikkate alınmasını çok isterim.

Önce zekayı kısaca tanımlamam gerekirse, şöyle diyebilirim...

Sadece testlerle ölçülen bir özellik değil,çok boyutlu ve sürekli gelişmeye açık bir sürecin

insan beynine yüklediği veri kaynaklı birikimleridir.

İki kısıma ayırdığım zeka ile ilgili oluşum ve gelişim konusu; doğum öncesi verilmiş ve doğumdan sonrasında geliştirilmiş bir yapının iki zamanla sınırlı döneminde şekillenip işlev kazanması da diyebiliriz.

BİRİNCİ EVRE..

Doğum öncesi evre.., bize; iki kısımdan bahseder.Birinci kısım Yaratıcı vergisi,..ikinci kısım ise bir değil iki değil….yedi nesil öncesine gitmemizi anlatır.Zihinsel temizlik ve duruluk,nesiller arası intikalle doğacak çocuğun doğum öncesi zeka kazanımı ile ilgili kısım.

İKİNCİ EVRE..

Doğum öncesi Allah vergisi ve genetik miras sonrası,helal ve haram süt emme ile başlatılan bebeklik evresi;..aile ve çevre yapısındaki bozukluklar la  iyi ve doğruluk donanımlı özellikleri kapsayan yine aile ve çevre ortamların içinde büyümeye çalışan çocukluk dönemi,sonrasında gelişecek bedensel yapıya kazandırılan artı eksiler zekanın yoğunluğuna

düşük veya yüksek voltaj kazandırır.

Yediğimiz her helal,haram lokma,sinsi düşünce,

kazancımızdaki helallik,içki,sigara,kumar kazancı,haksız miras,zina,kul hakkı gaspı, haksız fahiş fiyattan elde edilen gelir,yetkiyi çıkara aracı kullanarak elde edilen paralar,

zekat vermek,aile içi şiddet,düşkünü fakiri gözetmek,çalıştırılan insanın hakkını alın teri kurumadan  zamanında vermek veya vermemek, vs,zeka dediğimiz ruhsal kavramı, bana göre etkileyici unsurlardır.

Zekayı azaltan veya yoğunlaştıran,gelecek nesile aktarılmasına doğrudan etki edebilen

bu unsurlar üzerinde biraz çalıştığımız takdirde

yanılgılardan doğan çarpıcı mesajlarla asla

karşılaşmaz insanoğlu,hem yaşamımız hemde nesiller üzerinde zeka seviyesinde etkili oluruz.

 

Zeka üzerindeki bu öz ayrıntıları,yaşanmış bir hikaye ile örneklendirdim. Siz değerli ve düşünen okuyucularıma. Farkında olduğunuz gibi, bir defa daha güncelleme adına kısaltarak yazdım.

Şemseddin-i Sivasi'nin Menakıh-i İmam-ı a’zam isimli eserinde şöyle yazılıdır:

 

İmam-ı a’zamın babası Sabit (rahmetullahi aleyh) küçük yaştan beri ahlakı temiz, takva ve vera sahibi idi. Yüzü gayet nurlu olup zühdü, salahı ve ilmi pek çok idi.

 

Bir gün bir dere kenarında abdest alıyordu. Suda bir elma gördü. Abdestten sonra suda çürüyüp gidecek olan bu elmayı alıp yedi. Fakat tükrüğünde kan gördü. Şimdiye kadar böyle bir hâl görmediği için tükrükteki kanın bu elmadan ileri geldiğini tahmin etti. Yediğine pişman oldu. Elmanın sahibini bulup helalleşmek için dere boyunca gitti. Nihayet yediği elmaya benzeyen bir meyve bahçesi gördü. Sahibini sordu. Bu zatın gayet cömert ve ihsan sahibi olduğunu, hatta ağaçta bulunan bütün elmaları toplayıp götürülse yine bir şey demeyeceğini, bir elmanın ne ehemmiyeti olacağını söylediler. Buna rağmen elmanın sahibini buldu, meseleyi anlattı, ya parasını almasını veya helal etmesini istedi.

 

Bahçe sahibi gencin bu halini görünce takva ve verasının doğru olup olmadığını öğrenmek için şöyle dedi:

- Yediğin elmam için ne vereceksin?

- Altın gümüş neyim olsa veririm.

- Ben altın gümüş istemem ama, eğer kıyamette senden davacı olmamı istemezsen bir teklifim var, onu kabul etmen gerekir.

- Teklifin nedir?

- Yapacaksan söyliyeyim...

- İslamiyete uygunsa yapabilirim.

- Kör, sağır, dilsiz ve kötürüm bir kızım var, bununla evlenmeye razı olursan o zaman elmayı sana helal edebilirim.

 

Sabit hazretleri ahirete kul hakkıyla gitmemek için bu teklifi kabul etti. Düğün hazırlığı yapıldı. Sabit hazretlerinin ilk gece odaya girmesiyle çıkması bir oldu. Hemen kayınpederine koşup, (Efendim, bir yanlışlık var galiba, içeride sizin bahsettiğiniz vasıflarda bir kız yok, tam tersi!) Kayınpederi tebessüm ederek, (Evladım o benim kızımdır, senin de helalindir. Ben sana kör dediysem, o hiç haram bakmamıştır. Sağır dediysem, o hiç haram duymamıştır. Dilsiz dediysem, o hiç haram konuşmamıştır. Kötürüm dediysem, o hiç harama gitmemiştir. Var git helalinin yanına, Allahü teâlâ mübarek ve mesut etsin.)

İşte bu evlilikten, yani böyle ana babadan imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretleri dünyaya gelir.Bu çocuk,hakka koşanların babası olarak bilinen, İslam dininin fıkıh mezheplerinden birisi

olan Hanefi mezhebinin kurucusu ve hadis bilir

kişisi olan imam,İmamı azamdır…7 günde Kur’an’ı hıfz eden imam hakkında annesi şöyle

der:” Eğer baban o elmayı ısırmasaydı, Kur’an’ı

yedi değil bu zekayla üç günde ezberler din”

Helal olmayan bir elma ısırığının bile zekada ne kadar tahribata yol açtığı anlatılıyor.

 

Buradan çıkarmamız gereken zeka ile ilgili yaşanmışlığı inançsızlığa boğmadan kendinize

çıkarımda bulunmak ümidiyle,bir daha ki yazımda buluşmak üzere vaktinizi hoşça geçirin.

Kıymetli VANSESİ gazetesi abone ve takipçilerim.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları