Mustafa M. Atilla

Zor demek çok zor

Mustafa M. Atilla

Her yaratılan önce varlıktır,biliniyor değil mi? Bazen varlıkları sorgular,bazen niçin,hangi

görevle ve nedenle yaratıldığını düşünür anlamaya,idrak etmeye çalışırız.

Yaratanla,yaratılan arasındaki bağın hangi maksatla çeşitlendiğini, yeryüzü,su altı,kanatlı

gökyüzü varlıklar ve görünmez varlık olarak tanımlandığı,bu tanımlananların tür olarak neye

göre sınıflandığını, düşünen varlıklar olarak mı? dünyaya geldiğini anlamaya çalışırız.

Bunları anlamayı,sadece insana verildiği gerçeğiyle,..özel bir yaratılış sonucu gök kubbe

altına teşrif edilen canlı varlıklar içinde en önemli vasfı,..düşünme ve beyin yetisini izinsiz

kullanabilen,bir nutfe ile eti kemiğe giydirilmiş olan insanı,kudretiyle yarattığını da biliyoruz..

Yarattığı varlık; bir varlıkken ona paha biçilmez

bir değeri, yani! insan ismiyle insanı yaratarak önce planlanmış ebediyet diyarı kutsal bir

yerden,yeryüzüne indirdi.Artık ismi değişmemek kaydıyla bir“İnsandı”..Karmaşık ve çok

boyutlu yaratılmıştı.

İnsanoğlu bu özel yaratılışın hikmetine vardığı anda ki zaman diliminden itibaren de kendisi

ve yaratıcısı hakkında nedenli niçinli sorgulamaları başlatmış,bu sorgulamaların karşılığını

da o bilince vardığı andan itibaren “vahiyle’... de ki cevaplar şeklinde kutsal kitaptan

öğrenmiştir.

Her şey göz önüne seriliyken, insanın yaratılış gayesine göre kendini insan yapması kolay

gözüksede çakıllı yolda çıplak ayakla yürümek kadar zordur.Hayatın içinde yaşamaya

başlamasından itibaren,başta! ruhani varlıklar

olmak üzere,nefse bağlı her türlüsünü hasılat

saydığı,kendini kendine kırdırdığı veya o taşlı

yollarda ki azmin ve sabrın zaferi saydığı peygamber nasihatleriyle insan olma yolunda

kulluğunun gereğini yerine getiren canlı oldu.

İnsanın anatomisinden bahsetmiyorum,insan

olmadan bahsediyorum, insanlığını koruyup korumadığı dan,yitirip yitirmediği den

bahsediyorum.Biraz da insanlığını fark edip etmediğinden bahsediyorum.

Şöyle düşünelim mi saygıdeğer okurlarım,dış dünyamız içinde bu, şu vesileyle tanıştığımız,

tanıdığımız insanlar ve çevremizde ki bireyler arasında gıpta duyulacak,idol edinilecek,sevgi

saygı bağı üst seviyede,kalbindeki güzellikleri gönüllere nakşeden,yüz hatları gülümsemeyle

ipeksi bir cilde bürünmüş insanlar var, ayrıca yüzlercesi geldi geçti,Hani yufka yürekli deriz

ya işte onlar,hani nur yüzlü nineler,dedeler var

ya işte onlar,hani kırılan kalbini unutup,kırılan kalpleri onarmaya çalışan aranan insanlar var

ya işte onlar insanın;özünde ki insan varlığını anlatır bize.

“Düşünmek” zor bir şey değil,nimet sayabileceğimiz aklın çalışma modlarından sadece biri,o

nedenle çalıştıra bildiğimiz

kadarıyla insanlığımızı,yaratılışta ki insan

varlığının olması gereken konumunu unutmadan aranan insan olma yolunda özel

bir çaba gösterebiliriz “pekala” hepimiz.sadece

bize mahsus bir şey demek değil,“BAZI” batı ve doğu toplumları içinde örnek göstermekte

hiçbir beis görmediğim mükemmeliyet zincirinin halkalarını oluşturacak insanlar da var,

çünkü yakalamışlar veya anlamışlar insan olmayı,

insan olmadaki gerekliliği,..bahsettiğim bu gibi insanlara denk gelirseniz kolayca anlarsınız

zaten:hallerinden, konuşmalarından,oturup kalkmalarından,davranışlarından,iletişimlerin

den.Buna mukabil yeryüzün de insanlığını kaybetmiş,arayıp bulma çabasında olmayan

yığınla insan,hayatın içinde dolaşıyor ve bizde

sorgulamadan selam verip,güler yüz gösterme

çabasına bile girebiliyoruz.

İnsan olmak çok zor,onu zor yapan o kadar neden var ki,Çünkü hayatın bize sunduklarıyla

yetinmiyor daha fazlasını istiyoruz.Elde etmek

istediklerimiz için sürekli bir savaş veriyoruz,

ruhumuz bazen yorgun düşüyor ama yinede bir

hırsla devam ediyoruz.Bazen yanlış insanları

seviyoruz,peşinden koşuyoruz,bazen kırılıyor,

bazen de farkında olmadan başkalarını

kırıyoruz,bazen insanların başarısızlıklarının

arkasında duruyoruz.Bilmiyorum ama bazen insan olmanın gereği bu mu?diye de kendime

telkinde bulunuyorum.. fakat zor olmasının

anlamını çözemiyorum bir türlü.

Bir çiftçi yargıca yakınacak olur.

“Benim boğa,efendim Allah size sıhhat versin,

kırda sizin boğalardan biriyle ölümcül bir kavgaya tutuşmuş, nasıl desem?sizin boğa ölmüş.

Bunun için çok özür dilerim ve bunu nasıl telafi edeceği mi? sormak istedim.

“Bana boğanı verirsin der hakim,yada parasını ödersin olur biter”

“Aman efendim heyecandan olacak ben yanlış

anlattım,sizin boğa benim boğamı öldürmüş”

Yargıç ciddi bir yüz ifadesiyle yanıt vermiş.

Öyleyse bu bir kazadır,dava düşmüştür.iyi dürüst insan olma örneği ile..

Yaratılış için de,kişiye özgü insan olmak içinde her şeyde bir hayır olduğunu düşünen biriyim,

her şeye rağmen bir umutla diyorum, çünkü her gün yeniden başlama şansı var.Bazı zaman

mucizevi bir şeyler olur,insana dair her şey rayına oturabilir diyorum zor ihtimalle de olsa.

Doğruluk, dürüstlük,ahlak,kayrımcılık,adalet,

en çok da insanlık kalmayınca,Gençlerimiz denize düşen yılana sarılır misali belki de

yaratılış gayelerinin gereğini aramak için Avrupa yolunu tutmaya başladılar.Durdurun

diyeceğim,sanki bu ülkede birçok insan gibi,

bende de; akıllı insanlar istenmiyor düşüncesi

beliriyor. Misaller bize insanlığın yavaş yavaş kangren halini aldığını gösteriyor,tedavisi olur

mu?Zor.Küçük bir tebessüm bile insan olmaya yeterde artarken, ZOR DEMEK ÇOK ZOR.

Yazarın Diğer Yazıları