HAZRETİ MUHAMMED'İN BİZANS İMPARATORU HERAKLİYUS'A GÖNDERDİĞİ MEKTUP VE HERAKLİYUS'UN ARAŞTIRMASI
Nimetullah Arvas
Efendimiz İslamiyet’i tebliğ etmek üzere Bizans, Habeşistan krallarına, Mısır, İran devlet yöneticilerine, değişik kabile ve reislerine İslamiyet’i tebliğ maksadıyla mektuplar gönderdiği bilinmektedir. Bu mektupların bazıları Topkapı Sarayı Müzesi’nde muhafaza altındadır. Peygamber Efendimizin gönderdiği mektupların bir kısmı İslam’a davet mektupları olup, diğerleri ise sosyal içerikli mektuplar yazdığı ilk kaynak siyer ve İslam Tarihini konu alan eserler vasıtasıyla günümüze kadar bize intikal etmiştir. Bunlardan bir tanesi Roma kralı Herakliyus’a gönderdiği mektuptur.
Mektubun metni şöyledir.
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!
Allah’ın kulu ve elçisi Muhammed’den Rum’ların Büyüğü Heraklius’a:
Selam, hidayet yoluna girmiş bulunanlara olsun!
Buna göre; Seni İslam’a davet ediyorum. İslam’a gir ki emniyet ve selamete eresin ve Allah sana iki kat mükafat versin. Eğer bundan kaçacak olursan, halkının bütün günahları da senin üzerinde olacaktır.
Ve “(Siz) ey kitap! Gelin, sizinle bizim aramızda ortak olan bir tek kelimede, (yani) Allah’tan başka bir tanrıya tapmamak, O’na hiçbir şeyi şerik ve ortak koşmamak, Allah’tan başka aramızdan hiçbir kimseyi Rab yapmamak (konusunda) birleşelim. Şayet onlar sırtlarını dönüp (bundan) kaçınacak olurlarsa şöyle deyiniz: “-Siz şahit olun ki kesinlikle bizler, (Allah’a) itaat edip teslim olan Müslümanlarız”
Mektubu doğrudan Bizans İmparatoruna ulaştırmak üzere çok sevilen, temsil kabiliyeti yüksek Dıhyetülkelbi isimli sahabevazifelendirilmiştir. Mektubu alan Herakliyus Peygamber Efendimiz hakkında bilgi almak için ticaret için Şam’a giden Ebu Süfyan ve beraberindekilerini huzuruna getirmek için talimat verir. Ebu Süfyan ve yanındakilerini huzuruna getirdiler. Bu olay, İbni Abbas naklettiğine göre Ebu Süfyan’ın diliyle bizatihi şöyle demiştir.
Tercüman: Peygamberim diyen bu adama hanginiz soy olarak daha yakındır? Diye sordu.
Ebu Süfyan: “Benim” dedim.
Bunun üzerine Herakliyus: “Onu yanıma, arkadaşlarını da yakınıma getirin. Onun arkasında dursunlar” dedi. Sonra tercümanına dönüp dedi ki:
“Bunlara de ki. Ben bu zat hakkında bu adama bazı şeyler soracağım. Bana yalan söylerse onu yalanlasınlar,”
Ebu Süfyan dedi ki: “Vallahi arkadaşlarım yalan söylediğimi etrafta yayarlar diye utanmasaydım onun (peygamberin) hakkında yalan söylerdim.”
Herakliyus’un ilk sorusu şu oldu:
“İçinizde soyu nasıldır?”
“Onun içimizde soyu pek büyüktür,” dedim.
İçinizden daha önce peygamberlik iddiasında bulunan kimse var mıydı?” diye sordu.
“Yoktu” dedim.
“Babaları içinde hiçbir melik(kral) var mıdır?” dedi.
“Hayır,” dedim.
“Ona uyanlar, halkın önde gelenleri mi, yoksa güçsüzleri mi?”
“Halkın zayıf olanlarıdır.”
“Ona uyanların sayısı artıyor mu, azalıyor mu?”
“Artıyorlar,”
“Onun dinine girdikten sonra beğenmeyerek dininden dönenler var mıdır?”
“Yoktur.”
“Kendisinin peygamber olduğunu söylemeden önce onu yalan ile itham ettiğiniz olmuş mudur?”
“Hayır.”
“Hiç anlaşmalarını bozar mı?”
“Hayır bozmaz. Ancak biz şimdi onunla bir süreliğine ateşkes yaptık. Bu süre içinde ne yapacağını bilmiyoruz. (Ebu Süfyan dedi ki “Peygamber’i kötülemek adına araya katacak bundan başka bir söz bulamadım.)”
“Onunla hiç savaş yaptınız mı?”
“Evet yaptık.”
“Bu savaşlar nasıl sonuçlanıyor?”
“Karşılıklıdır, bazen o yener, bazen biz yeneriz.”
“Size neyi emrediyor?”
“Bize; yalnızca Allah’a kulluk edin, hiçbir şeyi O’na ortak koşmayın, atalarınızın inanıp söyledikleri şeyleri terk edin, diyor. Namazı, doğruluğu, iffeti ve akraba ile ilişkiyi sıkı tutmayı emrediyor.”
Bunun üzerine Herakliyus tercümanına dedi ki:
“Ona söyle: Soyunu sordum, İçinizde yüksek bir soya sahip olduğunu söyledin. Peygamberlerde zaten böyle toplumlarının yüksek soya sahip olanlarından gönderilirler. Aranızda daha önce peygamberlik iddiasında bulunan olup olmadığın sordum, olmadığını söyledin. Daha önce böyle birisi olsaydı, bu adam da kendisinden önceki bir söze uymuş kimsedir, derdim.
Babaları içinden hükümdar gelip gelmediğini sordum, gelmediğini söyledin. Babaları içinden bir hükümdar gelmiş olsaydı, bu da babasının krallığını geri almaya çalışıyor, derdim.
“Peygamberlik iddia etmeden önce onun yalan söylediğini duydunuz mu?” diye sordum, duymadığınızı söyledin. Ben ise biliyorum ki önceden halka yalan söylememiş bir kimse sonradan Allah’a yalan söylemeye cüret etmez.
“Ona tabi olanlar önde gelenler, güçlüler midir, zayıflar mıdır?” diye sordum. Zayıfların ona bağlandığını söyledin. Peygamberlerin bağlıları da zaten zayıf kimselerdir.
Ona uyanlar artıyor mu, azalıyor mu? Diye sordum, arttığını söyledin. İman işi tamamlanıncaya kadar hep bu şekilde artarak gider.
Onun dinine girenlerden, bu dini beğenmeyerek dönenler olup olmadığını sordum, yoktur dedin. İman da kalplere karışıp kökleşinceye kadar böyledir.
“Hiç anlaşmalarını bozar mı?” diye sordum, bozmadığını söyledin. Peygamberler de böyledir, anlaşmalarını bozmazlar.
Size ne emrediyor diye sordum. Yalnız Allah’a kulluk edip ona hiçbir şeyi ortak koşmamayı emrettiğini, putlara kulluğu yasakladığını, namaz, doğruluk ve iffeti emrettiğini söyledin. Bu söylediklerin doğruysa şu ayaklarımın bastığı yerlere yakında O zat sahip olacaktır. Ben zaten bir peygamberin yakında çıkacağını biliyordum. Ancak sizin içinizden olacağını tahmin etmezdim. Onun yanına varabileceğimi bilsem, onunla buluşmak için her türlü zahmete katlanırdım. Yanında olsaydım ayaklarına yıkardım!”
Peygamber Efendimizin mektuplarını meşhur kaynaklar bize nakletmektedir. Ayrıca posta ve telgraf teşkilatı(PTT), Hazreti Muhammed’in mektuplarını 2017 yılında kitap olarak bastırmıştır. Kitap sayın İBRAHİM HALİL ER tarafından yazılmıştır. İbrahim Halil Er ve PTT teşkilatına teşekkür ederiz.