SEÇİME GİDERKEN DEMOKRASİ VE HUKUK-1
Prof. Dr. Ahmet Özer
Giriş
Bir süreden beridir artık seçim sathı mahalline girmiş bulunuyoruz. Seçim 2023 Haziranında yapılsa bile bir sene gibi bir süre kaldı. Tabi bu noktadan sonra önemli olan iki mesele var: Biri ülkenin karşı karşıya bulunduğu can alıcı sorunların tespitidir. Diğeri de siyasi partilerin ve cumhurbaşkanı adaylarının bunlara dair ileri süreceği çözümlerdir. Seçmen de hem oy verdiği partinin adaylarına hem bu sorunlara ilişkin önerdiği çözümlere, verdiği vaatlere ve bu vaatleri yerine getirip getirmeyeceğinin inandırıcılığına bakacak. Güven vermek ve tabi umut olmak bu noktada çok ama çok önemli.
Maalesef sistemdeki tıkanıklık, siyasetteki kirlilik ve iktidar kaymaları siyasete ve siyasilere güvensizliği artırıyor. Oysa kötü olan bir yönetim bilimi olarak siyaset kurumu değil onu kötü emellerine alet eden kişilerdir. Bu ikisini ayırmak ve güvenilir insanları iş başına getirmek bu sürecin önemli hususlarından biri olarak karşımızda duruyor. Sözü ile özü bir olan, verdiği sözleri unutmayan, vaatlerini gerçekleştirmek için azami dikkat gösteren, siyaseten nemalanmak için değil değer katmak için giren insanlarla diğerlerini birbirinden ayırmak gerekecektir. Toplumun da artık doğruyu yanlışı birbirinden ayırarak böyle insanlara yer ve değer vermesinin zamanıdır.
Sorunlar
Hiç kuşkusuz Türkiye’nin birikmiş ve çözülmeyi bekleyen birçok sorunu var. Bunları çok sayıda başlık altında toplamak mümkün. Ama ezcümle beş başlık altında toplanabilir bu sorunlar.
1)Hukuk ve demokrasi sorunu
2) Ekonomi sorunu
3) Eğitim sorunu
4) Toplumsal barış sorunu
5) Dış politika sorunu.
Sırasıyla bu sorunları irdelemek, bugünü ve gelecek beklentileri üzerinde durmak istiyorum. Bu günkü yazıda “Hukuk ve Demokrasi Sorunu” ile başlayalım.
HUKUK VE DEMOKRASİ
A. Hukuk
Neden önce hukuk diyorum? Çünkü hiç kuşkusuz hukuk, bir toplumun vazgeçilmez temel çimentosudur. Hukuk bir ülkenin birleştirici ve bir arada tutucu gücüdür. Hukuk, demokrasinin de olmazsa olmazlarındandır. İnsanın eskiden beri temel iki sorunu vardır: Biri eşitsizlik meselesidir, diğeri de yaşamın anlamına dair beklentidir.
Uzun tarihi süreçte insan aklı eşitsizliği gidermek için hukuku bulmuş. Ama egemen güç bu ilkeyi toplum yararından ziyade kendi yararına kullandığı için bu ilke çoğu zaman tam olarak hayata geçmemiştir. Türkiye’de (bugün) olduğu gibi birçok yerde bu temel ilke ya tam işletilmemiş ya da hukukun üstünlüğü ilkesi adı altında üstünlerin hukukunu hâkim kılmıştır.
Bu anlamda yargı tarafsız ve bağımsız olmak yerine taraflı ve bağımlı olmuş; adalet mekanizması tam işletilememiş; bu da halkın adalet duygularının zedelenmesine yol açmıştır. İnsanlar hukuk ile adalet bulacakları yerde adaletsizlikten yakınır olmuştur. Temel hak ve özgürlüklerin güvencesi olması gereken hukuk, aksine hak özgürlükler üstünde Demokles’in kılıcı gibi sallandırılmaktadır. Bu listeyi uzatmak mümkün. Bunun yerine bu konuda ne yapılması gerektiği üzerinde durmak bu safhada daha anlamlı geliyor bana.
Yapılması gerekenler
Peki, ne yapılabilir? İşte demokratik bir iktidarda hızla yapılması gerekenler;
1.Üstünlerin hukuku yerine hukukun üstünlüğü ilkesi mutlaka korunmalı; insanlar sürekli bir takım eften püften gerekçelerle gözaltına alınmamalı, tutuklanmamalıdır. Düşünce ve ifade özgürlüğünün önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır. (Ör, Cumhurbaşkanına hakaret suç olmaktan çıkarılmalı, ileri demokrasilerdeki gibi bir uygulamaya geçilmeli. CB halkın hakaretinden korkmak yerine onların sevgisini kazanmalıdır. Cumhurun başı kendi halkı ile davalı olmamalı.) Baskı ortamına son verilmelidir.
2.Anayasa Mahkemesi gerçek işlevine dönmeli ve yapması gerekenleri yaparak toplumun temel şemsiyesi olduğunu ortaya koymalıdır. Çünkü hukuk herkesin güvencesidir, hukukun da dayandığı güvence Anayasadır. Demokratik ve özgürlükçü bir anayasa evrensel hukuk kaidelerine ve insan haklarına dayalı olmalıdır. Bu çerçevede hak ve özgürlüklere vurgu yapan, etnik yapılara ve inançlara eşit mesafede duran parlamenter demokrasiyi yeniden ihya edecek bir anayasanın yapılması elzem görünmektedir.
3.Tek adam rejimine son vererek demokrasiyi rayına oturtmak için tarafsız ve bağımsız bir yargıya ihtiyaç vardır. Bu açıdan yetkin ve tarafsız yargıçlar en az bunun kadar gereklidir. Bu çerçevede HSYK yeniden yapılandırılmalı ki adalet mekanizması adalet dağıtabilsin. Söylendiği gibi “kurunun yanında yaş yanmasın.” Uyduruk gerekçelerle insanlar artık tutuklanmamalı; henüz hüküm giyememiş insanlar üstünde tutukluluk zulme dönüşmemelidir.
4.İnsanlar yarın başıma ne gelir kaygısı ile yaşamamalıdır, gönül rahatlığı içinde işlerine güçlerine gidebilmelidir. Yaratılan korku sarmalı kırılmalı; yaratıcılığın anası özgürlükler hukuki güvenceye alınmalıdır. Bireyler anayasa ve yasalardan doğan temel hak ve özgürlüklerini serbestçe diledikleri gibi kullanabilmelidir.
5.Böylece toplumsal felç durumu son bulmalı. Hukuk bütün kurum ve kuruluşları ile demokrasinin tam işlediği hukuk devletlerindeki gibi işlemelidir.
Ben böyle bir ülke ve böyle bir hukuk istiyorum, ya siz? Eminim sizler de aynısını istiyorsunuz. Bütün ülke, bütün toplum bunu istiyor, insanımız bunu hak ediyor. Bütün mesele bunu yapabilme becerisi, basireti ve cesaretini gösterecek bir yapıyı işbaşına getirmek.. ve devamında bu bilinçle halkın özlemini duyduğu demokrasi ile taçlanmış iktidarı kurabilmektir. Gelelim demokrasiye..
B. Demokrasi
Elbette cumhuriyet vazgeçilmez; ama tek başına cumhuriyet yetmez. Cumhuriyetin içini demokrasi ile doldurmak gerekir. Aksi takdirde etrafınıza bakın, İran da cumhuriyettir, Irakta da cumhuriyet var, bilmem nerde de...? Peki, bunun için iktidara gelindiğinde ne yapılmalı?
1.Güvenlikçi politikalar terkedilerek, huzur ve barış ortamı sağlanmalı. “Çılgın projemiz” huzur olmalı. Çünkü politikanın en temel işlevi öncelikle üretimi artırmak (ki sonra ekonomi konusunda bunu işleyeceğim), ardından adil bölüşümü sağlamak ve nihayet üçüncü olarak da bunları huzur ve güven içinde gerçekleştirebilmektir. Bir düşünsenize, eğer bir yerde huzur ve barış ortamı yoksa bütün bunlar ne işe yarar?
2.Kuvvetler ayrılığı ilkesi demokrasinin en temel koşuludur, o nedenle yeniden ihya edilmelidir. Yani bugün gitmekte olduğumuz ve dünyada hiç bir benzeri ve karşılığı olmayan sistem yerine parlamenter demokrasiye dönülmelidir.
3.Fikir ve ifade özgürlüğü mutlaka sağlanmalı. Şiddet ve hakaret olmadığı takdirde insanlar özgürce düşündüklerini ifade edebilmelidir. Gerçek demokrasilerde düşünce, ifade, inanç ve teşebbüs özgürlüğü son derece önemlidir.
4.Kayyuma son verilmelidir. Milletvekilleri ve belediye başkanları siyasi mülahazalar ve isteklerle apar toplar tutuklanmamalıdır. Seçilmiş insanlar seçimle gelip seçimle gitmelidirler. Bir yerde suç varsa orda siyasiler değil mahkemeler devreye girmelidir.
5.Her alanda katılımcılık olmalıdır. Toplumun bütün kesimleri sadece seçme seçilme ile değil; üretime, yaratılan katma değere ve yönetime katılabilmeli, fikirlerini söyleyebilmeli, denetim görevini yerine getirebilmelidir. Yani birlikte yönetim olmalıdır.
6.Çoğulculuk esas alınmalıdır. Toplumdaki çoğulculuk, çok seslilik, çok renklilikten korkulmamalı; bunlar birer zaaf noktası olarak değil toplumun zenginliği olarak görülmelidir. Çoğunluk olanın azınlığı baskı altına aldığı, hayat tarzına müdahale ettiği bir toplumsal yapı yerine azınlığın da haklarının korunduğu, söz hakkının olduğu bir yapıya gerçekleştirilmelidir.
7.Katı merkeziyetçi yapıdan vazgeçilmeli. Bu çerçevede “âdemi merkeziyetçi” bir yönetim anlayışı esas alınmalı ve bu esas temelinde yerel yönetimler güçlendirilmelidir.
8.Yasaklara, yolsuzluklara ve yoksulluğa (3 Y’e)son verilmelidir. Türkiye bu niteliğe sahip insanların da olduğu ve bu nitelikte kaynaklara sahip bir ülkedir.
9.Anayasa 2. maddede yazıldığı gibi, insan haklarına saygılı, laik, demokratik, sosyal, hukuk devletinin altı doldurulmalıdır. Laik eğitimin (eğitim konusunda ayrıca ele alınacak) ne kadar önemli olduğunu anlamak için çevremizdeki ülkelere bakmak yeterlidir.
10.Bu çerçevede şeffaf ve hesap verebilir yönetim olmalıdır. Yapanın yanına kar kalmamalı. Demokratik devleti otokratik olandan şeffaflık ve hesap verilebilirlik ayırır. Otokrasilerde yapanın yanına kar kalır, demokrasilerde ise kötü işlerin hesabı sorulur.
11.Kamuda liyakat esas alınmalı. Her kim olursa olsun devlette görev alanlarda yetki ile birlikte sorumluluk olmalı.
Bu benim özlediğim demokrasi, bu bizim özlediğimiz hukuk devleti.
(Ekonomi ile devam edeceğim)