Çok yemek öldürüyor
Prof. Dr. Mehmet Bingöl
Van'ın 82 yıllık ilk gazetesi, bağımsız, özgür ve objektif gazetecilik anlayışıyla bugünlere gelen Vansesi Gazetesi'nin değerli okurları bu köşede sizlerle birlikte olacağız. Kimi zaman bilgi vereceğiz kimi zaman öneride bulunacağız, kimi zaman da sizden gelen soruları yanıtlayacağım.
Tarihte ilk kez çok yemekten ölenlerin sayısı, gıdasızlıktan ölenlerin sayısından fazladır. Enfeksiyona bağlı ölümler azalırken, yaşlılığa bağlı ölümler giderek artıyor; Teröristler ve suçlular tarafından katledilenlerin toplamından fazlası kendi canına kıyıyor. 21. yy'ın başında ortalama bir insanın Mc Donald's menüleriyle tıkınmaktan ölme ihtimali, kuraklık, Ebola virüsü ya da terörist saldırılardan hayatını kaybetme ihtimalinden daha yüksektir. Sıradan bir Amerikalı veya Avrupalı için Coca-Cola, El-Kaide'den çok daha ciddi bir tehdittir.
2010'da kıtlık ve yetersiz beslenme 1 milyon insanın ölümüne sebep olurken obeziteden 3 milyon insan ölmüştür. 1.5 milyon insan da şeker hastalığından yaşamını yitirmiştir. Görünen o ki şeker artık baruttan daha tehlikelidir
Taş Devrinde ortalama bir insan günlük 4000 kaloriye ihtiyaç duyuyorken bugün ortalama 1 ABD'li karnını doyurmanın dışında, otomobili, bilgisayarı, buzdolabı ve televizyonu dâhil günde yaklaşık 228 bin kalori kullanıyor.
1500 yılında Dünya nüfusu yaklaşık 500 milyon iken bugün 7.2 milyardır. Nüfusun 14 kat artmasına karşılık üretim 240 kat enerji tüketimi ise 115 kat artmıştır.
Tarım devrimi toplam gıda miktarını arttırdı ancak daha iyi beslenme veya daha keyifli zaman geçirmeyi sağlayamadı. Daha çok nüfus patlamasına yol açarak şımarık seçkinler yarattı. Ortalama bir çiftçi, ortalama bir avcı toplayıcıdan daha çok çalışırken karşılığında daha kötü besinlerle beslenmek durumunda kaldı.
Yüksek refah, güven ve huzura rağmen gelişmiş ülkelerdeki intihar oranları geleneksel toplumlarla kıyaslandığında çok daha yüksektir.
Eşitsizlik uçurumu dünyada her geçen gün derinleşiyor. Günümüzde en zengin ülke olan Katar'da kişi başına düşen gelir en fakir ülke olan Zimbabve'dekinin 428 katıdır. Ayrıca dünyanın en zengin 46 insanının sahip olduğu mal varlığı dünya nüfusunun yarısının sahip olduğu kaynaklara eşittir. 'Eşitsizlik uçurumunun derinleşmesinin başlıca kurbanının demokrasi olacağı ' konusunda dikkatli olmamız gerekmektedir.
Her yıl ABD nüfusu diyetlere dünyanın geri kalanının tamamındaki aç insanları beslemeye yetecek miktardan daha fazla para harcıyor.
Günümüzde zenginler kendi yatırımlarına ve varlıklarına dikkat ederek yaşarken, daha az varlıklılar (fakirler) borca girerek hiç ihtiyaçları olmayan arabalar ve televizyonlar satın almaktadırlar.
İnsanların sanayi ne üretirse üretsin almalarını sağlamak için yeni bir etik ortaya çıktı: tüketimcilik. Tüketim ürünleri aile üyeleri, eşler ve arkadaşlar arasındaki ilişkileri belirleyen temel şeye dönüştü.
Piyasa insanların duygusal ve cinsel hayatlarını nasıl yaşayacağına bile giderek daha fazla karışmaktadır.
Modernite insanları daha fazlasını istemeye özendirdi, böylece nefsine gem vurmaya dair binlerce yıllık öğreti yerle bir oldu.
Maalesef karşılaştığımız tüm sorunların çözümünü mağazalarda arıyoruz. Mağazalar ve alışveriş gerçek anlamıyla uhrevi bir boyut kazanıyor.' Süpermarketler bizim tapınağımızdır.' Diyen Goerge Ritzer, taşı tam gediğine koyuyor. Zygmunt Bauman bu konuda ' Dua kitaplarımız olan alışveriş listelerimizle mağazalarda gezinerek de haç görevimizi yerine getiriyoruz 'demektedir
Mutluluğa giden yol rekabet ya da madalyalardan ziyade, heyecan ve sukunet dengesini korumaktan geçer.
İnsanlar mutlu olmak için haz arayışlarını hızlandırmak yerine yavaşlatmalıdırlar. Maddi kazançların tatmini uzun soluklu değildir. Para, ün ve keyif peşinden koşmak bizi daha da aciz kılacaktır. Ölçülü yemeyi ve içmeyi, cinsel dürtülere gem vurmayı öğrenmeliyiz. Derin bir dostluk çılgın eğlencelerden uzun vadede daha fazla mutluluk verir.
Etrafımızı şekillendirdik, gıda üretimini artırdık, şehirler yaptık, imparatorluklar kurduk, çok uzak ve geniş ticaret ağları kurduk ama dünyada acıyı azaltabildik mi? Her zamankinden daha güçlüyüz, ama bu güçle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Daha kötüsü insanoğlu her zamankinden daha sorumsuz davranıyor.
Etrafımızdaki ekosistemi sürekli mahvediyoruz ve bunun karşılığında sürekli kendi konforumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatminde olmuyoruz. Ne istediğini bilmeyen tatminsiz ve sorumsuz bir canlıdan daha tehlikeli şey ne olabilir?
Modernite adına yuttuğunuz her şeyi kusun (Nietzsch)
Dünyada 1 milyardan fazla insan açlıkla mücadele etmekte ve asıl gözlerden kaçırılan ise yaklaşık 4 milyar insanın da yoksul olduğudur. Dünyada bu kadar insanın aç ve yoksul olma nedenleri ise ticaret politikaları, adalet, merhamet ve sevgi noksanlığıdır. Aslında ticaret politikaları denen şey dünyada kurulu olan gözünü kar bürümüş uluslar arası sömürü düzenidir. Adalet yoksunluğu ise aslında dünya düzeninin her zaman güçlüden yana işlemesidir.
Ya bütün kültürel çeşitliliklerimizle zenginleşecek bir uygarlık yaratırız ya da ortaklaşa bir barbarlığın içinde yok olur gideriz.
Hepimizin hayatından sevgi, hoş görü, adalet, empati ve merhametin eksik olmaması dileğiyle saygılar sunarım.