Şahbettin Uluat

Şanlıurfa türküleri biraz hüzün biraz coşku

Şahbettin Uluat

Sabahın ilk saatlerinde ya da gün içinde, o gençliğimizde dinlediğimiz, öğrendiğimiz, etkisinde kaldığımız bir şarkı ya da türkü takılır aklıma, uzun süre bozuk plak gibi döner durur.

Bu sabah da öyle oldu. Önce usulca “Ocağım Söndü Nasıl Beladır,” türküsü teslim aldı beni; arkasından rahmetli Kazancı Bedih’in yüzü belirdi gözlerimin önünde. 

Bari kahvaltı yaparken türküyü sahibinden dinleyeyim diye düşünüp elimdeki akıllı telefonu açtım,” Urfa sıra geceleri,” yazıp aradım ve bir sosyal medya uygulamasında hemen buldum.

İlk sırada büyük ustanın siyah beyaz resmi ile sunulmuş klipte aradığım parça vardı.

O türküyü ve ötekilerini Şanlıurfa’nın usta sanatçılarından bir kez daha ve büyük bir keyifle dinlerken adeta uzun süre susuz kalmış birinin su bulmuş halini yaşadım.

Urfa türkülerini de, Kerkük türkülerini de çoktandır dinlememiştim, çok ara vermiştim. Farkında değildim ve bir şeyler ciddi anlamda eksik kalmıştı. Birbirini izleyen videolar da keyif vericiydi.

O ilk türküyü dinlerken bir ara ister istemez gözüm hemen görselin altında bulunan, bir genç kız tarafından ve bir yıl önce yazılmış yoruma kaydı; okuyunca yüreğim cız etti.

Yazılanlar tam olarak şöyleydi:

 "Yaşım 17 bi 17 yıl daha yaşarmıyım bilmiyorum ama bana bu yaşta bu kadar derdi veren rabbim her gece dinledim şu şarkıyı derman verdiğinde de dinlemeye devam edicem. 2 yıl sonra tekrar geldiğimde bir şeyler değişmiş olsun lütfen rabbim ..."

Kısa bir şok hali yaşadım.

O satırların yazarı aklından geçenleri en saf ve samimi bir şekilde dile getirmişti. Korktuğu ve ciddi kabul ettiği bir rahatsızlığı vardı ve her gece bu türküyü dinliyordu. İki yıl sonra yine bu sayfaya geldiğinde bir şeylerin değişmesini  (Büyük olasılıkla Rabbinden sağlığına kavuşmuş olmayı,) diliyordu. Türküyü sağlıklıyken de dinleyeceğini belirtiyor, bir tür söz veriyordu.

 Anlayabildiğim kadarıyla ilginç bir şekilde bu türküyü baş konulacak bir omuz gibi algılıyordu.

Onun bu farklı bakış açısı ister istemez bana her biri ayrı bir dünya olan ve her anlamda sonsuz çeşitlilikle yaşayan insan türünü düşündürdü. Düşündüm ki, her insan fiziksel özellikleri gibi fiziksel olmadan özellikleri ile de diğerlerinden ayrılır. Farklı durumlar ya da olaylar karşısında aynı ya da farklı duyguları farklı yoğunluklarda yaşar. Duygular düşünceleri, düşünceler duyguları her insanda farklı şekilde etkiler; duruma göre farklı şekilde değiştirir, dönüştürürler. Herkesin farklı tepkiler vermesine neden olurlar.

Birinde coşku ya da hüzün uyandıran şeylerin herkeste aynı etkiyi yapması beklenemez. Her müzik eseri dinleyicisinin yüreğinin bir yerinde bulunan akortları sağlam ya da bozuk enstrümanlarda farklı seslere dönüşür. O seslerin kimisi eğlendirir, kimisi hüzünlendirir, kimisi yukarıdaki örnekteki gibi bağımlı kılar; kimisi de rahatsız eder.

*

Konu Urfa Sıra Geceleri ve bağımlılık olunca hemen aklıma gelen bir anımı da sizinle paylaşmadan geçemeyeceğim.

1980’li yıllardı. Van’da özel bir bankada çalışıyordum. Şubemize Şanlıurfalı, İbrahim Halil adında bir müdür atanmıştı ve o müdürümüz gerçek bir Urfa Sıra Geceleri türküleri dinleyicisiydi. Her sabah koltuğuna oturduğunda yaptığı ilk işi masasındaki teyp cihazının düğmesine basıp bu türküleri başlatmak olurdu.

Günlerce aynı müziği dinlemek biz personeli yormuştu ama çaresizdik; itirazlarımızı gülümseyerek savmayı çok iyi biliyordu.

Sonunda mesai arkadaşımız Fehmi söz arasında durumu bankanın iyi müşterilerinden İsmet’e anlatınca pratik zekalı müşterimiz “Tamam, canınızı sıkmayın, o iş bende,” dedi ve kalkıp müdürümüzün yanına gitti. Bir süre sonra da teyp sustu.

Müşteri bankadan çıkmadan önce yanımıza uğradı, müdürümüzden çok beğendiğini, dinlemek istediğini söyleyerek kaseti aldığını, geri getirme niyetinin de olmadığını söyledi.

Kasetten kurtulmuştuk!

Gelin görün ki, iş o kadar kolay değildi. O her gün bankada dinlemeye alışık olduğumuz müzik ortadan kalkınca, biz de eksikliğini duymaya, yoksunluk sendromu yaşamaya başladık.

Diğer arkadaşlar ne yaptılar bilmem ama ben sonradan evde dinlemek üzere üç farklı Urfa Sıra Geceleri kaseti satın aldım.

Bizzat, yaşayarak gördüm anladım ki Şanlıurfa türküleri de Şanlıurfa isot biberi gibidirler. Bir kere tadınca vazgeçmek kolay olmuyor.

Müşterilerinin çok olmasının nedeni de budur.

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları