Son kitabım Berber Hasan'ın Çırağı
Şahbettin Uluat
Nobel ödüllü romancımız Orhan Pamuk Yeni Hayat adlı yapıtına “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti,” diye başlar.
Kitap fuarlarına akın eden kalabalıkların tamamı olmasa da hatırı sayılır bir bölümü kendilerine bir şeyler katacak kitaplar satın almaya giderler.
Doğru kitaplar insanları çoğaltır, ufuklarını genişletirler. Doğru kitaplar yazıldıkları ya da konu edindikleri zamanlara ve zeminlere kapıları aralarlar. Doğru kitaplar yazarın kendi yaşamını, ya da onun dünyasındaki insanların yaşamlarını, duygu, düşünce ve davranışlarını okurun dünyasına taşıyarak onu çoğaltır; duruma göre empati becerisini geliştirir.
Kitap okuyan insanlardan oluşan bir toplulukta, dokunulunca gürültü çıkaran boş tenekeler olmaz.
Bütün bunların farkında olan Van Valimiz Sayın Dr. Ozan Balcı şehrimize adım attığı ilk günden beri elindeki bütün olanaklar ile her yol ve yöntemi kullanarak yöre gençlerini kitap okumaya teşvik etmiştir. Van görevinin ilk günlerinde ilimizin yazar, şair ve her türlü sanat insanını toplayıp bu konuda yol haritası belirlemiş, aktif kılmıştır.
Yerel yazarlar ve şairler tarafından yazılmış çok sayıda kitabın basılmasına destek verdiği gibi, seçilmiş yararlı kitapların okul kütüphaneleri ile öğrencilere dağıtılmasına da destek olmuş, zemin hazırlamış, okuyan öğrenciler bakımından kendisinin bizzat katıldığı ödüllü yarışmalar yaparak okur oranının artmasına gözle görülür bir katkı sağlamıştır.
“Bir kitap yazayım ki, okuyanın (gençlerin) hayatı değişsin,” fikrinden yola çıkarak yazdığım sekizinci kitabım “Berber Hasan’ın Çırağı, Okul Programlarında Olmayan Yaşam Dersleri” böyle bir zamanın ve ortamın ürünüdür.
Önceden ikisi hikâye, üçü şiir, biri deneme, biri de gençlik – kişisel gelişim türlerinde 7 kitap yazmış biri olarak benim de öncelikli hedef kitlem öğrenme çağındaki gençlerdir.
Onlara ışık tutacak kitaplar geleceklerini aydınlatacaktır.
*
On beş bölümden oluşan “Berber Hasan’ın Çırağı, Okul Programlarında Olmayan Yaşam Dersleri” kitabımın içeriğinin anlaşılması bakımından paylaşılmasının uygun olacağını düşündüğüm bölüm başlıkları şu şekildedir:
Bölüm 1 : Gelir Ne Demek Anne?
Bölüm 2: Berber Hasan’ın Çırağı
Bölüm 3: Üretim İçin Emek, Emek İçin Ücret
Bölüm 4: Büyük Patronla Pazar Pikniği
Bölüm 5: Geçim Dünyası
Bölüm 6: İyi Ki Devlet Var
Bölüm 7: Bir Sendika Yemeği
Bölüm 8: Dersimiz Para
Bölüm 9: Kitap Sevinci
Bölüm 10: Ali Amca’nın Hikâyesi
Bölüm 11: Bir Bankacı Konuğumuz Var
Bölüm 12: Bir Zamanlar Bankacılık
Bölüm 13: Her Şey Para Değil!
Bölüm 14: Boş Ders Dolu Öğretmenler
Bölüm 15: Artık Köyde Her Şey Var
*
Sözü fazla uzatmadan kitabın farklı bölümlerinden kısa alıntılarla takdiri siz kıymetli okurlarıma bırakayım.
…
“Süleyman babası işe dalmışken Çetin’in kulağına eğildi. ‘Yine zenginlik hikâyesini anlatacak! Belki yüz kez dinledim.’
“Adam sözlerini sürdürdü: ‘Ben de memleketteki pek çok kişi gibi orta sınıftan bir aileden geliyorum. Babamın küçük bir bakkal dükkânı vardı. Lisedeyken sabahları dükkânı ben açar, öğlenden sonra da okula giderdim. Orası da benim için adeta ikinci bir okuldu.’
“İşleri biraz öğrendikten sonra babama da çok yararım oldu ama tek bir kere çok kötü kandırıldım. Bunu anlatmadan her ne anlatsam yarım kalır. En büyük dersim o oldu. Ticarette ve bu hayatta insan düşe kalka var olur, o zaman öğrendim. Hiç kimse her zaman kazanmaz, bazen de kaybeder.” (Sayfa 39 – 40)
...
“Bildiğin gibi. İlyas işe, Çetin de okula gidip geliyor.”
Sevgi söze girdi. ‘Abim berbere de gidiyor anne.”
Kadın gülümsedi. “Evet, Berber Hasan’ın yanında çıraklık da yapıyor.”
“Yapsın valla, bu zamanda insanın ekmeğinin nereden geleceği hiç belli değil!”
“Haklısın, hem öyle hem de babası ‘Biraz insan içine çıksın. İnsanları tanısın,’ diyor. Çocuğun gelişmesine faydası da oluyor. Fark ediyoruz. Oturması, kalkması değişti.” (Sayfa 50)
…
On dakika sonra Çetin kendisi babasının yanına geldi.
“Baba, ben bu kitaptan çok şey öğrendim. Bazı insanlar ücretli çalışıyorlarmış, bazı insanlar kendi işlerinde çalışıyorlarmış. Bazı insanlar iş adamı olarak başka kişileri çalıştırıyorlarmış, bazı insanlar da yatırım yapıyorlarmış. Böylece onlar para için değil, para onlar için çalışıyormuş. Bugün dükkânda Nalân Teyze doğru söylemiş. Doktorlardan, avukatlardan bile daha zenginleri varmış.” (Sayfa 96)
…
Olup biteni dikkatle dinleyen Nermin parmak kaldırdı.
“Öğretmenim, demek ki Şahap’ın anlattığı adam da, Filiz öğretmenimizin babası da şanssızlık yaşamışlar. Benim babam uzun yıllar Van’da ticaret işi ile uğraştı. Önceleri küçük bir dükkânımız varken zamanla büyüttü. Hayvancılık, yüncülük, peynircilik, cevizcilik yaptı.”
“Babamın dediğine göre o dönemde memleketimiz Siirt’ten Van’a gelenler köylere çerçiliğe gitmek de olsa kendi işlerini kurup kendi ticaretlerini yaptılar. Bu arada birbirleri ile dayanışma içinde oldular. Aralarında maddi durumu kötü olanlar varsa yardım ettiler, destek verdiler. Hep birlikte güçlendiler. (Sayfa 147 -148)