Şahin Akçap

İki kentin makûs talihi

Şahin Akçap

İki kent!

Birisi Türkiye'nin dünyaya açılan penceresi Akdeniz'in mavi ve yeşil incisi Antalya…

İkincisi Türkiye'nin en büyük gölüne adını veren Yüksek deniz olarak adlandırılan coğrafi bölgenin mavi ve yeşil gerdanlığı…

Her iki kentte yaptığım basit bir gözlemde anladım ki şehrinde geleceğe dönük kaygıları var.

Van'da Edremit yerleşkesinde yaz aylarında püfür püfür esen mevsim rüzgârları, kent merkezine inildiğinde etkisini yitiriyor. Anlaşılmaz bir acelecilik ve ileriyi görmeyen bir anlayışla konutlaştırılarak Van Gölünün yarattığı ılıman ve nefes veren havası yok edilmiş. Kente girildiği zaman doğal örtünün azaldığını ve yaz sıcaklığını giderek büyüdüğüne tanık oluyorsunuz. Kent içi sokaklar hava sirkülâsyonun (dolaşımının) olmaması yüzünden hamama dönüşüyor. Ve yaşam alanları betonun çembere aldığı bir hapishane görünümü yansıtıyor.

Aynı durum yıllardır Antalya'da da yaşanıyor. Akdeniz'in serinliği yazın kent merkezinde en az on derece yüksek seyrediyor.

Her iki kenti boğan AVM'ler ve kentin korunamayan yeşil örtüsü ileriye dönük ciddi tehditler oluşturuyor.

Her iki büyük kentin imarı yarına dönük çevreci hesapların ne yazık dışında…

İstikballerinde turizm getirisinin olduğu bu iki kentin üretim alanlarında yükselen beton dağları hem şehir karmaşasını, yoğun trafik keşmekeşliği yaratıyor, hem de yaşam alanlarını ciddi biçimde zora sokuyor.

Bugün her iki kentin benzeri başka ülkelerin kentlerini büyüteç altına aldığınız zaman bu sorunların olmadığını görüyorsunuz.

O elin gavuru dediğimiz insanların yaşadığı kentlerde AVM ve benzeri yapılar kentin uzağında, iklimsel ve trafik sorununun uzağında kuruluyor.

Bu yaz Van'a atanan Van valisinin çevre faktörlerine dikkat çeken sosyal grupların haklı çığlıklarına kulak vermesi ve aklın yolunda kararlar alması Van kenti için büyük bir şans olarak değerlendiriliyor.

Aynı şeyi Antalya için de söylemek isterim ki yaptığım gözlemler buna engel oluyor.

Daha geçen gün dikkat çektiğim kent merkezindeki AVM'lere bir yenisinin eklenme çalışmasının hızla devam ettiğini çok ciddi bir kaygı olarak sosyal medyada paylaşmıştım.

Orman Bölge Müdürlüğü ve Tarım İl Müdürlüğü yeşil alanında hummalı bir çalışma var. İş makineleri iki aydan bu yana eski malzeme ofisinin arsasını kazımakla meşgul. Bunun işareti de yeni bir devasa iş merkezinin yükseltilmesine yönelik.

Muratpaşa Belediyesi sınırları içinde yer alan bu inşaatın birkaç kilometre ötesinde zaten Mark Antalya gibi dev bir AVM yükseltilmişti. Çok önceleri de Güllük Anafartalar Caddesinin okullar kavşağındaki AFM adlı büyük bir dershane binası çirkin bir yapı olarak Antalya'nın kent ortasında yapılmıştı. Tüm bu binalarla Antalya hızla dev bir beton hapishanesine dönüşüyor. Antalya'ya sürekli olarak uçakla yolculuk yapanlar Antalya'nın yeşilinin hızla grileştiğini görebilirler.

Peki, bu sorunların çözümü ne diye sorarsanız?

Gayet açık ve basit…

Kent merkezlerindeki yaşam alanlarını yasa ile koruyacaksınız. Tek bir çivi bile çakılmasına tıpkı sit alanlarının korunması gibi yasal yaptırımlar koyacaksınız.

AVM'leri kent merkezlerin dışına çekecek bu yapıların olduğu alanları yeşille buluşturacaksınız.

Hatırlayınız…

Bu yaz (metropol) anakentlerde beklenmedik yağışlar yaşamı olumsuz olarak etkilemişti. Onlarca iş alanı ve konut sular altında kalmıştı. Getirisi ise büyük maddi zararlar olmuştu. Bu hiç hesapta olmayan doğal felaketin tek sorumlusu iklim değişikliğine neden olan doğa katliamlarıdır. Siz tabiat ananın bağrına balta ile, iş makineleri ile girerseniz o da karşılığını böyle verir akılcı yorumlar yapmıştık.

Bakınız…

Dünya hiç de alışagelmiş bir yaz yaşamıyor… Giderek ısınan yer küre, mevsimlerde görülen büyük değişimler tehlikenin boyutunu gösteriyor.

İklim ve hava tahmin uzmanları şimdi şu ortak kaygıda birleşiyor… Diyorlar ki:

"Bu kış sıradan bir kış olmayacak. Dünyamız korku boyutunda fırtınalar ve kasırgalarla karşı karşıya gelecek. Felaket bir kış yaşanacak!"

Eğer biz bu varsayımlara göz yumarsak, söylenenleri duymaz, kulağımız üzerine yatarsak ve:

"Bunlar Allah'ın işine ne karışıyor."Dersek tabiatın dehşetiyle yüz yüze kaldığımızda sakın ola şaşırmayalım.

İlahi gücün emanetlerine ihanet eden insanoğlu elbette bunun bedelini ödeyecektir.

Şöyle durduğunuz yerden etrafınıza lütfen bir bakın. Görüntünüze alabildiğine gri varsa, yeşilinizi kaybetmişseniz o bedeli ödeyeceklerden biri de siz olacaksınız.

Van şu an yöneticisi ve duyarlı Van Platformu üyeleriyle geleceğe dönük çevre sorunlarına önlem alacak gibi görünüyor.

Antalya için ne yazık ki karamsarım…

Yazarın Diğer Yazıları