Van'dan dünyanın dört bir ülkesine
Şahin Akçap
Bir köy Gölyazı köyü… Dün köydü ama şimdi hızla büyüyen ve namı Doğu'nun İzmir'i, Antalya'sı olarak anılan Van kentinin bir mahallesi.
İşte o köyde, sekiz çocuklu bir ailenin ikizi oğlu olarak dünyaya gelen bir köy çocuğu henüz on yaşında Van şehriyle buluşturulur.
İlk ustası Sütçü Ömer'dir.
İlerleyen yıllarda Dört Yol Kahvaltı Salonu sahibi manevi babam dediği rahmetli Sütçü Ali Asker Akçap'ın çırağı olur.
Biz onunla o yaşlarda tanıştık.
Yaşıtımız, yüzü güleç, emmimizin evine günlük ihtiyaçları getirip götürürken selamsız geçmeyen bir iş oldu mu aman bana ne demeden yardımcı olan yürekli bir çocuktu. O uzun kış günlerinde bir türlü hızını kesmeyen kar boranda çoğu zaman evlerin damlarında birlikte kar kürerdik. Biz okula giderken o da kahvaltı salonundaki işine koşardı.
Emmioğluyla kahvaltı salonuna takıldığımızda o sürekli işiyle meşgul olur, ustasının demesine fırsat vermeden her işi anında yapardı.
Bizim ellerde bir söz vardır.
"Cüce sepet altında kalmaz." Derler.
O da öyle yaptı. İlk iş yerinden ve sonraki iş yerinde bir kahvaltı salonunun nasıl çalıştığının sırlarını tecrübe olarak yeteneklerine kattı. Küçük bir kahvaltı salonuyla kendi işini kurdu. Ustalarıyla, ilk iş yerlerindeki çalışma arkadaşlarıyla, müşterileriyle kurduğu kopmaz bağı sağlamlaştırdı. Kendi işinin patronu oldu.
Çalışma alanında büyük değerler vardı. Onların özgeçmişini inceledi. Bir zamanların yoğurtçu Hamit Selen'in kılı kırk yaran titizliğini, Sütçü Ömer Ve Ali Asker'in müşterileriyle olan eşsiz güven bağlarını, Sütçü Fevzi'nin kusursuz iş koşullarını kendi iş yerinde uyguladı.
Terazisine haramı, sunduğu ürünlerine hileyi katmadı. Yoksullara el verdi. Kendisi gibi köyden gelen gençleri kolladı, yol gösterdi.
Artık daha büyük hizmetler vermeliydi. Ülkesinde ünlenmiş Van kahvaltısını başka kentlere taşımalı, ustalarından öğrendiklerini yetkinleştirip markalaşmalıydı.
Özverisi ve girişkenliği Van Ticaret Sanayi Odasının dikkatini çekti. Uzattığı eline el verildi. Yurdun yiyecek ve içecek fuarlarına katılma sorumluluğu üstlendi. Daha çok para kazanma yerine daha çok dost kazanmayı seçti. Çoğu etkinliklerde kendi bütçesinden harcamalar yaparak Van'ın adını kahvaltı sektöründe ilk sıraya çıkardı. Ankara'da bir şube açarak yıldızını parlattı.
Artık o gerek hizmetleri, gerekse ilkeli çalışmalarına uyum sağlayan A takımıyla ve mekânlarında yaptığı içten gösterilerle bir markaydı. Sloganı Bak Hele Bak Yusuf Konak oldu.
Van'a gelen siyasiler, turistler, sanatçılar onun mekânında kahvaltı yaptı. Hafta sonlarını iple çeken çocuklar artık:
"Baba bizi bu hafta sonu Bak Hele Bak Yusuf Konak'a kahvaltı salonuna götür."Demeye başladı.
Yerel ve Ulusal yazılı ve görsel medyanın dikkatini çekti. Söyleşilere konuk, gündeme haber oldu.
Amerika, Almanya, Azerbaycan, Orta Doğu Ülkeleri, Türkî Cumhuriyetlere gerek ülkemizin ve gerekse Van'ın kahvaltı ürünlerini, kültürünü gönüllü bir elçi olarak taşıdı. Van'da yapılan en büyük katılımlı kahvaltı etkinliğinde Van Ticaret ve Sanayi Odası öncülüğünde başrol oynayan Van sevdalılarından oldu.
Asla geldiği yerleri, köklerini unutmadı. Hiçbir zaman insanları sınıfsal, etniksel, inançsal yanlarıyla değerlendirmedi. Kıblesine insan kavramını koyarak güneşle uyandı ve çalışma arkadaşlarıyla omuz omuza görev yaptı.
Özverisi, güven vericiliği ona eğitim kurumlarından davetler sağladı. Başarılı insanların başarısının altında yatan nedenleri davetli olduğu okullarda o sempatik gösterileriyle bugünün çocuk ve gençleri, geleceğin büyüklerine hiç eksilmeyen heyecanıyla sundu.
O bir köy çocuğuydu…
Başarının tesadüf olamadığını sevenlerine, izleyenlerine anlatmayı başardı.
Şimdi bir patron gibi değil bir işçi gibi, bir profesyonel gibi değil bir amatör ruhuyla var gücüyle çalışıyor.
13-16 Eylül 2017 tarihleri arasında bir kez daha Antalya'da eski EXPO şimdi ANFAŞ'da Van Kahvaltısını ve Van'a a özgü yemekleri tanıtmak ve sunmak için geliyor.
Yusuf'la, ekibiyle birlikte olacak, hasret gidereceğiz.
Gözlemlerimizi yine okuyanlarımızla paylaşacağım.