Şükran Akçap Yurtkuran

Oradaydım

Şükran Akçap Yurtkuran

Van Valiliği himayelerinde, Uluslararası Altın Kentler Derneği tarafından düzenlenen "1. Van Kent Ekonomisi ve Yerel Kalkınma Zirvesi"nde, "23 Ekim ve 9 Kasım 2011 Depremleri Sonrası Şehircilik Alanında Van'da Yapılan Çalışmalar, Ekonomik ve Sosyal Kalkınma Süreci" paneli, ardından da "Vansesi Gazetesi 80 Yaşında / Ekonomik ve Sosyal Kalkınmada Yerel Basının Önemi" paneli yapılacaktı. Gazetenin Yazı İşleri Müdürü İkram Kali'nin davetlisi olarak oradaydım.

Konferans salonuna şöyle bir göz attığımda devlet erkânı, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ve ilgili dernek mensupları oradaydı. Deprem ve sonrası yapılanlar, daha çok odak noktası halindeydi. Yerelleşme eğilimi, yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin yanı sıra, yerel sivil toplum kuruluşlarının etkinliğinin artırılması, yerel medyanın desteklenmesi, yerel girişimcilerin önünün açılması, halkın yönetime daha etkin katılımının sağlanmasının öneminden söz ediliyordu. Bu söylevler kulağıma çok hoş geliyordu.

 

Konuşmalar hızla devam ederken;

Van Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı aynı zamanda liseden sınıf arkadaşım olan Necdet Takva'nın konuşmasına pür dikkat kesildim. Van için, "Güneş'in başkentidir", "Van Türkiye'nin, doğuya açılan ve muhteşem fırsatları barındıran yegâne şehridir", söylemlerinin peşi sıra, "az üretip, çok tüketen olmak istemiyoruz" ifadeleri ilgimi çekti. 2023 yılına ramak kala, kümelenmenin vurgusu üzerinde duruyordu. Yani, "sektörel kümelenme meselesini yerel kalkınmada öncelik olarak ele almak, esnafı, taciri, sanayiciyi, yatırımcıyı daha fazla sahiplenmek ve en önemlisi de ortak paydalarda bir araya getirmek gerekir" diyordu.

Sonrasında, neredeyse otuz yılı aşkındır görev yaptığım Van Yüzüncü Yıl Üniversitesinin Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal dikkat çeken anlatımlarda bulundu.

Sayın Rektör geçmişe atıfta bulunurken, gözümde 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 tarihlerinde olan depremler canlandı. Nasıl da terk etmiştik şehrimizi, gittiğimiz yerlerde kendimizi mutsuz ve sığıntı gibi hmiştik. Gözümüzü dikmiştik yaşadığımız, çalıştığımız kurumlara, çağırmalarını bekliyorduk. O kadar ki, şehrin yok olmaması için mücadele sarf etmiş, şehrin ekonomisinin canlanması ve halkın geri dönmesinin tek yolunun eğitim kurumları olduğunu sezmiş ve bunu hemen uygulamaya koymuş ve bizlere "hadi gelin" diyen sesini duyar gibi olmuştum. Üniversitemiz yönetimi hasarlı binalarda, öğrencisini ve çalışanlarını riske atmamak için, yerleşkesinde yaşam alanları oluşturarak barınmalarını sağlamış ve bir an önce eğitim-öğretimi başlatmıştı. Söylevi devam ederken birliktelik ruhuna değiniyor; Üniversitenin alt yapısının, kentin kalkınmasında uygulanacak ortak projelere sahip olduğunu, mevzuatlar çerçevesinde çalışmalar başlatılabileceğini ve en önemlisi kentsel ve yerel kalkınmanın, Üniversitenin haricinde gerçekleşmesinin zor olacağını vurguluyordu. İşte depremin yarattığı kaos günlerinde, memleket sevgisiyle bütünleşen herkes bu hissiyat içinde görev yapmış ve el birliğiyle bu günlere gelinmişti.

 

Bu arada, Vansesi Gazetesi'nin 80. yıldönümü kutlamaları vesilesi ile gazetenin imtiyaz sahibi Erdal Perihan ve Yazı İşleri Müdürü İkram Kali'nin davet ettiği gazeteci ve yazarlarla tanışma fırsatım da oldu. Başka şehirlerde doğup, büyümüş olabilirlerdi.

Tanıştığım ulvi insanlardan biri Karadenizli Hikmet Aksoy'du. "Şu yaşıma geldim, kendi ihmalime sayıp Van'ı göremeden yitirdiğim yıllara üzülüyorum. Bu güzel kenti ve güzel

insanlarını şimdiye değin tanıyamamış olmanın ezikliğini yaşıyorum. Doğuda bulunduğu konum itibariyle 'kilit kent' özelliği taşıyor" diye serzenişte bulunuyordu. Mavi Fularlı ekibimizin ikram ettiği "Van Pastasını" sağlık durumuna rağmen geri çevirmeden yedi ve gıyabımızda şöyle dedi:

Van'dan bir kadın hareketi:

"Mavi Fularlı Hanımlar"

Alkışladım, alkışladım.

Ne olur fırsat verin, kadınlar kurtarsın Türkiye'yi…

Soluklanmak için verilen aralarda, Mavi Fularlı hanımların yaptıkları Van pastalarının misafirler tarafından tercih edildiğini fark ettikçe ayrı bir mutlu olduk. Ulusal basından gazeteci ve yazarların ilgi odağı olmak, gayreti, çabayı fark etmeleri, onca ekonomist ve katılımcının içinde özellikle bizleri kendilerinden biri gibi görmeleri de övünç kaynağımız oldu. Habertürk yazarı Sevilay Yılman'da bunlardan biriydi.

 

Yine Gazeteci-yazar arkadaşım, Ümran Öztürk, hiç yılmadan notlar alıyor, "Van için neler yapılabilir?" diye sürekli birileri ile düşüncelerini paylaşıyor, Vanlı gazeteci ve yazarlarla bir araya gelmenin çabası içine giriyordu.

Birde gönül bağı içerisinde yıllarını bu şehirde geçirmiş, yanı başımda oturan merhum Tayyar Dabbaoğlu'nun muhterem eşi Süheyla Dabbaoğlu, bu şehre yılmadan sahip çıkmaya çalışanlardan. Aynı zamanda, Van'a gelin geldiği günlerdeki heyecanı sanki yeniden hisseder gibiydi. Hatta konuşmacılardan biri, 1976 Çaldıran depremi ile 2011 depremlerinin kıyaslamasını yaparken, O hayretler içinde kaldı. O günlerin imkânsızlıklarını ve insan gücüne dayalı olarak gece gündüz devam eden çalışmaları, kısıtlı sağlık personeli tarafından nasılda özveriyle çalışıldığını üzgün bir ifade ile dillendirdi. Göz göze geldik, bakışlarında derin bir keder htim. Kendisine sadece "sağol doktor hanım, sen çok yaşa!" demekle yetindim.

Siyasetçi Maliye ve Milli Savunma eski bakanlarından ve başbakanlardan Van doğumlu Ferit Melen'in oğlu Türk iktisat profesörü Mithat Melen'de oradaydı. Vanlıydı, tadını unutmadığını umduğum pastamızdan ikram ederken aramızda şöyle bir diyalog geçti: Van pastası demek, eski demekti, annelerin hatırlanması demekti. Ayrıca, tadının değişime uğramadığını, ilk günkü gibi aynı lezzeti verdiğini de ifade etti.

Panelin en keyif verici taraflarından biri de, Vansesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü İkram Kali'nin, gazetenin 21 Temmuz 1937'de "Yeni Yurd Van" adıyla Van'ın ilk gazetesi olarak kurulduğunu, 1939 yılında "Van Gazetesi", 1948 yılında ise "Vansesi Gazetesi" olarak 80 yılı tarafsız gazeteciliklerine gölge düşürmeden geride bıraktıklarını ve geçmişte zor şartlar altında yaptıkları çalışmaları ilginç görseller eşliğinde slayt gösterisi halinde bizlere sunmasıydı.

Vansesi Gazetesi imtiyaz sahibi Erdal Perihan ve Yazı İşleri Müdürü İkram Kali başta olmak üzere tüm çalışanları heyecan ve coşku içinde, 80 yıl öncesinde görev yapan emekçi gazetecilerinin ruhunu htirir derecede, katılımcılara ayrı ayrı ilgi gösteriyor ve sahipleniyorlardı.

Konuşuldu, tartışıldı, çözüm arayışları içine girildi. 2023 tarihine ramak kala büyükşehir statüsünde olan bir kentin vatandaşı olarak, yıllardır dinlediğimiz ve hala uygulamaya konulmasını dört gözle beklediğimiz çevre yolu, hafif raylı sistem, insanların istiflenerek hatta nefes alamayacakları şekilde mecburiyetten bindikleri toplu taşıma araçlarının sürücülerinin ve muavinlerinin eğitimli olmasının sağlandığı ve araç sayılarının hızlı bir şekilde arttırıldığı, ama tarihi dokusunun korunacağı bir kentin özlemi içindeyiz. Yeşil alanların çoğaltılması, kadınlarımızın rahatlıkla dinlenecekleri mekânların oluşturulması, turistik amaçla gelen insanların dinlenebilecekleri özgün ortamların oluşturulması sanırım hepimizin en büyük özlemi. Genç ve kadın girişimcilerin sunacakları projelere öncelik verilmesi ve evlerinde her şeyden bihaber yaşayan kadınlarımıza üretime katkıda bulunmaları için çağrıda bulunulması en büyük beklentimiz.

Biliyorum çoğunuz "biz hala bu sıkıntıları mı yaşıyoruz?" diyorsunuz.

Vanlı, refah içinde ve düzeyli yaşamayı hak ediyor. Bu nedenle, daha iyi yaşam koşulları arayışı ile göçen insanları azat edip, onları çok sevdiğimizi bilmelerini istiyoruz.

Ancak daha fazla göç vermek istemiyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları