Mantıcı kız
Şule Edremit Özen
Dosyalar, mailler arasında kaybolduğum bir anda çalan telefonun zil sesiyle kendime geldim. Ses tonu yumuşak, Türkçesi son derece düzgün bir şekilde konuşmaya başladığında bir an nefessiz kalacak diye korkmadım değil hani… Ben sizin numaranızı İpek abladan aldım, yerinizdeyseniz eğer size mantı yaptım onu getireceğim. Bir an şaşırdım! Ne mantısı? Başladı anlatmaya, ablacım ben ve annem mantı yapıp satarak para kazanıyoruz. İpek ablam sizin de alabileceğinizi söyledi. Tabi ki alırım. Yarın müsaidim gelebilirsin diyerek adresimi verip sonra telefonu kapadım.
Sabah işe geldiğim de misafirim de gelecek diye çayı biraz fazla demledim. Bu arada kendime bir kahve yaparak yeni bir iş günü için hazırdım. Aslın da bugün çok yapacağım bir şey de yok rahat sayılırım. Zaman akmış saat 13.00 olmuştu bile arada kapıya bakıyordum öyle ya tanımıyordum Zeliha'yı.
Tam o esnada akülü sandalyeye oturmuş biri ve yanında bir hanımla kapıya doğru ilerlediklerini gördüğüm. Hemen kapıyı açmak için ayağa kalktığımda gülen bir çift gözün bana ismimle hitap ederek siz misiniz dedi. Evet, benim buyurun dedim. Ben Zeliha dediğinde çok şaşırmıştım. Hemen içeri davet ettim akülü sandalyeyi biraz zor geçirdik ama başardık. Karşım da duran koltuğa annesi oturdu. Kısa bir hal hatır sorduktan sonra Çay doldurmak için mutfağa gittim. Döndüğümde, Zeliha'nın bana gülen gözlerle ve tebessümlü bakışıyla mest oldum.
Ne güzel bir genç kızdı sandalyeye yakışmıyordu diye düşündüm bir an için… Annesinin elinde ki mantı torbasını alarak teşekkür ettim buraya kadar nasıl geldiniz diye sorduğumda biraz yürüyerek biraz da Belediye Otobüsüne binerek geldik dediğin de üzülmüştüm. Yakın değildi evleri, iş yerine uzaktı. Sohbet uzadıkça uzamış, samimi olmuştuk. Zeliha kendiliğinden anlatmaya başladı. Yedi aylık doğduğunu ve doğduğunda kalça çıkıklığı varmış ve on beş yaşına kadar on sekiz ameliyat geçirmiş. Bu arada da MS (emes, yani kas erimesi) hastası olduğu ortaya çıkmış bu yüzden akülü sandalyeye muhtaç olduğunu aynı zamanda maddi durularının çok kötü olduğunu anlattı. Bu yüzden de evde annesi ile birlikte mantı yapıp satarak para kazanıyorlarmış.
Dostluğumuz sürerken anladım ki; ben evde istediğim kadar özen gösterip, emek verip; en güzel mantıyı yapıyorum diye düşünsem de Zeliha'nın yaptığı kadar güzelini yapamıyormuşum.
Ve düşündüm ki hiçbir engel, yüreğinde yaşama ışığı olanı, emeğiyle hayata karşı direnen insanı engelleyemez. Asıl engel hayata tutunamamak ve umutsuzluğa kapılmaktır.
Zeliha hepimize ama hepimize yol gösteren eşsiz bir yıldız gibiydi.