NEBAHAT ABLA VE ERZAK PAKETLERİ
Şule Edremit Özen
Bazen bir kişiyi özellikleri ile tarif etmek istersiniz, istersiniz de onu anlatmak için uygun bir kelime bulamazsınız. Ben dilimin döndüğünce biraz anlatmaya çalışayım, sizler de Nebahat abla için o kelimeyi bulun lütfen…
Nebahat abla, 1943 doğumlu kendisinden üç yaş büyük eşi ile Ankara da, Güvenpark ta tanışırlar ve kısa bir süre sonra da evlenirler. Aşk evliliği anlayacağınız. Hatta öyle ki eşi okuduğu, Hukuk Fakültesini ikinci sınıfındayken evlenmek için bırakır. Çorlu’da işe girer. Üç çocukları olur, ikisi kız, biri erkektir. Okul hayatları boyunca çocuklar için mecburi şehir değiştirmek zorunda kalırlar. Eşinin, iş konumundan dolayı en son emekli olacakları yer olan Bursa ya taşınırlar. Nebahat ablayı tanımam Vakıf sayesinde oldu. Hayatım da iyi ki var diyebileceğim nadir insanlardan biridir. Bu arada, üç çocukları da üniversite bitirmiş, iş hayatlarına atılmış ve evlenmişlerdir iki tane de torunu var. Emekli maaşları ile geçinip giderler. Ev kendine ait sadece, onu da kooperatife girerek, çok zorlanarak almışlar. Bu arada akraba çocuklarından da başka şehir de yaşayanlar, yanına okumak için gelip gidenler oluyormuş. O dönem daha da zorlanıyorduk ama çocuklar çok güzel okuyorlardı, biri Doktor oldu der gurur duyarak. İnsana has olan yükümlülükleri yerine getirmek için çabalar durur. Sadece insan için mi? Elbette hayır hayvan dostudur aynı zaman da. İnanması zor gelebilir sizlere, sokakta gördüğü hamile Kediyi evine getirip doğum yapması için günlerce balkonunda bakar. Sahipsiz Köpek gördüğün de alır barınağa götürür arada uğrar ne yapıyorlar diye, “Direniş Parkı” olaylarını hatırlarsınız, Nebahat abla o dönem de sokakta sabahlayan gençlerin yanına iner, onlara bütçesinin yettiğince yiyecekler, içecekler götür o yetmiyormuş gibi hadi siz çok terlemişsiniz, üstünüzü verin yıkayayım der giysileri alır evine götürür yıkar ütüler tekrar geri getirirdi… Otellerde yaptığımız etkinliklerde, tabaklarda kalan atık yemekleri, sokak hayvanlarına dağıtmak için alırdı. Vakıfa gelen ikinci el giysileri, üşenmeden ayıklar, kirlimi, temiz mi yırtığı söküğü var mı diye ayırır tadilatını kendi yapar ihtiyaç sahiplerine bu şekilde ulaştırır. Tabi ki Ramazan da dağıtılan erzaklarda ona teslim edilir. Biliriz ki tam yerine ulaştıracaktır…
Nebahat abla, bu evlerden birin de yaşadıklarını bana aktarması ile neye uğradığımı şaşırmıştım. Sizlere aktarıyorum aramızda ki bu diyalogu…
Kadın, sadece bir Ramazan da hatırlanıyoruz, sanki sadece ramazan da yemek yiyoruz…
Kadın, benim çocuklarım da herkes gibi kahvaltı da peynir, yumurta, zeytin, süt istiyor. Çok mu şey istiyoruz…
Erzak Paketin de ne var biliyor musunuz, çoğunluğu makarna gene de Allah razı olsun…
Kadın, çocuklar artık bıktı makarna, bulgur yemekten der.
Nebahat ablam, çok üzülür ve düşünür, aklından geçirdiği, evet ya biz sadece Ramazan ayında, yardım yapıyoruz… O gün bugündür “erzak paketini” kendi hazırlar ve bize de uygulamamızı rica eder…
Erzak paketlerini, Ramazan’ın sonuna kadar beklemeyelim derim, yapacağım hayırları ilk günlerin de yapalım. Erzak paketlerine koyacağımız on paket makarna yerine onlara lüks gelen pirinç koyalım, almaları neredeyse imkansız olan, zeytinyağını ilave edelim, çocukları mutlu etmek için, bisküvi ve gofret koyalım, küçük tenekelerde 500. Gr peynirler var onlardan bırakalım. Bir gün az yemekle kimse ölmez. Evinize davet edeceğiniz, akrabalar, eş, dost zaten yeterince yiyordur. Demek istediğim davette yapacağınız yemek çeşitlerini çok abartmayın, fazladan bir ihtiyaç sahibini doyurmak daha güzel olmaz mı? Önerimdir sadece, Allah herkesin hayrını kabul etsin, gönüllerine göre versin…
Hayırlı Ramazanlar dilerim sizlere ve tüm İslam alemine…