Ümit Kayaçelebi

Bir zamanlar yere düşen ekmeği öpüp başımıza koyardık şimdi!

Ümit Kayaçelebi

Çocukluk yıllarımda çok iyi hatırlarım. Ekmek tam kilo idi Francala derdik somun ekmeğe.

Alıp gelirken yere kırıntı düşmemesine ortalığa saçılmamsına ne kadar çok özen gösterirdik.

Çünkü ekmek nimetti kutsaldı bizim için. Yere ekmeği kazara düşürsek içimiz yanar vicdan azabı çekerdik. Yere düşen ekmeği tazimle üç kere öper başımıza koyar adeta ekmekten nimetten özür dilerdik.

Ne yazık bu gün ekmeği öpüp koklamak bir yana kalsın ekmekler artık çöplüklerde yerlerde sürünüyor., 

Fırıncılar Federasyonundan derlenen bilgilere göre, Türkiye'de günlük üretilen 130 milyon ekmeğin 77 milyon 340 bini tüketilirken 13 milyon 600 bini çeşitli nedenlerle israf edilerek çöpe atılıyor. Türkiye'de israf edilen ekmek adedi ülkelerin nüfuslarıyla karşılaştırıldığında ortaya ilginç sonuçlar çıkıyor. Türkiye'de israf edilen ekmek miktarı, nüfusları beş milyon civarında olan   Hırvatistan, Gürcistan, Moldova gibi ülkelerden daha yüksek. 5 milyon ekmeğin yaklaşık 2 milyonu fırınlarımızda israf oluyor.

Verilen rakamlara göre, çöpe atılan ekmeğin önemli bir kısmı plansız üretimden kaynaklanmakta ve fırıncılar tarafından çöpe atılmaktadır, hem de ekmekler hiç parçalanmadan. Bu sorunun çözümü ise cami cemaatinden ziyade, yetkilileri ve konunun taraflarını ilgilendiriyor. Yetkililer bu konuda daha düzenli bir şekilde fırıncıları denetlemeli, ihtiyaç fazlası fırının açılmasına izin vermemeli, onları bilinçlendirmelidir. Nitekim bazı belediyelerin fazla ekmek toplama araçları var. İhtiyaç fazlası ekmekler bu şekilde toplanıp değerlendirilebilir. Sözgelimi az da olsa bu sorunu kendi imkânlarıyla çözen, bir önceki günden kalmış ekmekleri ihtiyaç sahiplerine dağıtan yahut yarı fiyatına satan fırıncılarımız vardır.

Öte yandan yapılan ekmek israfının önemli bir kısmı da içkili lüks oteller, lokantalar, toplu yemek verilen yurtlar ve iş yerlerinde yapılıyor. Yine bu konuda yetkililere düşen uzun ömürlü ve küçük gramajlı ekmekler üretmek, ekmek poşetlerinin üzerine uyarıcı bilgiler yazmaktır. Ancak bunların önemli bir kısmı da yine cami cemaatini ilgilendirmiyor.

Biz hedef kitlemizi iyi tanımazsak, onların birebir sorunlarına inemezsek, okunan vaaz ve hutbeler, karşılıksız kalacaktır. Çünkü bizim insanımız kolay kolay ekmek israfı yapmaz. Her Müslüman, ekmeği çöpe atmak şöyle dursun, çöpte yahut yol kenarında bir ekmek parçası görse hemen onu alır, bir duvar üstüne koyar. Yine bizim insanımız yemediği ve bayatlamaya yüz tutan ekmek artıklarını bir kenarda kurutur, sonra onu köfte harcı yapar, tost yapar ama değerlendirir. Belki nadiren kurumuş, bayatlamış ekmekler sokaklardaki ve parklardaki hayvanlara verilir.

Elbette cami cemaati içerisinde ekmek israfına doğrudan yahut dolaylı katılanlar vardır. Ancak cami cemaatinin çok daha başka israf alanları vardır. Hutbelerimizde hedef kitlemizin sorunlarını çok iyi tespit etmeliyiz. Sözgelimi elektrik-su israfı, lüzumsuz eşya israfı, zaman israfı ve benzeri konular cami cemaatini çok daha yakından ilgilendirmektedir. Taharetlendikten yahut abdest aldıktan sonra, kurulanmak üzere, neredeyse metre boyunda kâğıtla kurulanan insanımız var mesela. Evinde olsa o kâğıdın belki dörtte biri ona yeter, ama kamuya açık yerlerde beleş lan kâğıt kullanımının sınırı yok! Hani bir parça kâğıt bir ağaç demekti?

Hele bir de çöp kültürümüz hiç mi hiç gelişmemiz bizim, öncelikle üzerinde durulması gereken husus bu. Geri dönüşüm namına doğru dürüst hiçbir tedbir yok. Bilinçsiz tüketicilerde, bilinçsiz bir çöp dağları üretimi var.

Otuz yıl kadar önce bir süre yaşadığımız Avrupa'da insanların büyük ölçüde çöp sorununu çözdüğünü bizzat müşahede etmiştik. Belediyelerin vergilendirerek sattığı doğaya dönüşümlü yeşil çöp torbalarına yalnızca çevreye zarar vermeyecek ve kısa zamanda toprağa dönüşecek yiyecek artıkları konulabiliyordu. Yine belediyeden satın alınan siyah çöp torbalarına diğer çöpler konuluyordu.   Bu poşetler iyi paraya satıldığı için, hiç kimse bunları vara yoğa kullanmıyor, kolay kolay çöp üretmeye kalkmıyor; metal, cam, kâğıt, plastik eşya gibi artıkları-çöp değil- mutlaka her yerde rahatlıkla ulaşabileceği çöp kutularına atıyordu. Orada çöp karıştıran, ekmeğini çöpten çıkaran insanlar da yoktu. Zira bu kutuları belediler sahiplenip değerlendiriyordu.

Demek ki rakamlarla sunulan bilgiler dikkat çekici olabilir, ancak bu bilgilerin aktardığımız kesimi ne kadar ilgilendiriyor, bunu çok iyi tespit etmemiz gerekiyor. Ekmek, Türk toplumunun en önde gelen ve en çok tüketilen besin maddelerinin başında gelmektedir.

Öyle ki her yemeğin yanında mutlaka ekmek olmalıdır. Buğday ekmeği, kepekli ekmek, diyet ekmeği, yufka ekmek, pide ekmek... Velhasıl çeşitli tahıllardan yapılan bin bir çeşit ekmekle karnımızı doyuruyoruz.

Sonra da kilo alınca başlıyoruz diyet yapmaya..

Zayıflayayım diye spor yapıyoruz, kilolarımızı vermek için bin bir çeşit yol deniyoruz.

Bin bir zahmetle kazandığımız alın terimizin karşılığında alıp sofralarımıza koyduğumuz ekmeğin fazlasını çöpe atıyoruz.

Bu yaptığımız doğru mu?

Elbette hayır.. Ben birçok yazımda ekmek savurganlığına son verilmesi için öneriler getirmiş, bayat ekmeklerinde değerlendirilmesi için yine bazı öneriler sunmuştum.

Bu kampanyanın amacına ulaşması ve ekmek israfının en aza indirilmesi için Sivil toplum kuruluşlarının desteğine ihtiyacımız var. Bu ekmek israfı parasal olarak ifade edildiğinde, yılda 1,5 milyar liralık bir kaynak resmen çöpe atılmış oluyor. Ekmek israfının önlenmesi için bireylerden başlamak üzere, özellikle lokanta, restaurant gibi işletmelerin gerekli tedbirleri alması gerekiyor.

Netice başta da dediğim gibi bir zamanlar yere düşürdüğümüzde tekrar alıp öperek başımıza koyduğumuz ekmeği artık kaldırmak bir yana kalsın.

Ekmeğin yeri çöplük olmuş maalesef.

Yazarın Diğer Yazıları