Ümit Kayaçelebi

Çanakkale anıları (2)

Ümit Kayaçelebi

ALBAY MUSTAFA KEMAL

Yaklaşık beş yüz yıl boyunca, üç kıtaya hükmederek birçok ulus ve ülkeyi yönetimi altında toplamış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşadığı zor günlerinde, onun egemen olduğu topraklardan pay almak isteyen emperyalist devletlerin, İstanbul’a ulaşmak için birleşerek yüklendikleri Çanakkale Boğazı’nda verilen savaş gerek Türk tarihinde gerekse de dünya tarihinde önemli bir yer tutar. Türk kuvvetlerinin başında, önceleri Alman subaylarının oluşundan ve birlikler arasındaki irtibatsızlıktan kaynaklanan yönetim yetersizliği sebebiyle, emperyalist devletler çıkarma sırasında bazı mevzilerde ilerlemeler kaydettiler. Daha sonra 19’uncu Tümen Komutanlığı görevi ile Çanakkale’ye gönderilen Yarbay Mustafa Kemal, hem bu tümenin hem de diğer birliklerin komutasını üzerine alınca durumda belirgin bir değişikliğin olacağı hemen ortaya çıkmıştır. İşte tarihe Çanakkale Savaşları diye geçen bu zorlu mücadelede, karaya asker çıkarma girişimlerinin en önemlisi; İngiliz ve Fransız kuvvetlerinin Seddülbahir’e, Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusunun Arıburnu bölgesine yaptıkları 25 Nisan 1915 tarihli çıkarmadır. Bu çıkarma, Çanakkale Savaşlarının en önemli günü olarak tarihe geçmiştir. Türklerin, Seddülbahir Cephesi’ne kuzeyden kuvvet kaydırmalarına engel olmak amacıyla, günlük hedef Kocaçimentepe’yi ele geçirmek üzere donanma desteğinde 25 Nisan günü başlatılan çıkarma, hem çıkarmayı yapan İngilizler hem de savunmayı gerçekleştiren Türk birlikleri için çok zor ve kanlı geçmiş; her iki tarafta da ağır kayıplara sebep olmuştur. 9’uncu Tümenin 27’nci Alayı, Kanlısırt bölgesinde düşmanı durdururken 5’inci Türk Ordusunun genel ihtiyatını oluşturan 19’uncu Tümenin Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal, kendi inisiyatifiyle hareket edip sürekli taarruzlarla düşmanı dar bir kıyı şeridinde durdurmayı başarmıştır. Mustafa Kemal, 19’uncu Tümen ve emrine verilen öteki birliklerle, 17 Mayıs 1915 tarihine kadar Arıburnu Cephesi’ndeki savaşları, sevk ve idaredeki üstün yeteneğiyle başarılı bir şekilde yönetti. Beş ay boyunca Seddülbahir, Kirte ve Arıburnu cephelerinde başarı elde edemeyen General Hamilton, Türk ordusunun gerilerine sarkmak ve onu çember içine alarak yok etmek için Anafartalar (Suvla) sahillerinde yeni bir cephe açmaya karar verdi. Bunu gerçekleştirmek için Arıburnu’na Anzak Kolordusu, Suvla sahillerine ise 9’uncu İngiliz Kolordusu tahsis edildi. Harekât 6 Ağustos 1915 gecesi baskın şeklinde başladı. Bu muharebeler devam ederken 8 Ağustos 1915’te, 19’uncu Tümen Komutanı Albay Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı ve bölgedeki bütün kuvvetler onun emrine verildi. İngilizler, Anafartalar bölgesine yapılan çıkarmayla birlikte iki tümenle Kocaçimentepe ve Conkbayırı’na taarruz ederek çok kritik yeni bir durum daha yaratmışlardı. Mustafa Kemal, 10 Ağustos 1915 sabahı, yalnız 8’inci Tümen ile İngiliz kuvvetlerine karşı süngü hücumu yaptırarak düşmana ağır kayıplar verdirip bu kritik durumu düzeltmiştir. Muharebelerin en önemli anısı, şiddetli ateşe rağmen gözetleme yerinden ayrılmayarak muharebeleri sevk ve idare eden Albay Mustafa Kemal’in sağ göğsüne düşman mermilerinden saçılan misketlerden birinin isabet etmesidir. Bu misket sadece saatini parçalamış, parçalanmış bu saati Albay Mustafa Kemal daha sonra, Ordu Komutanı Liman Paşa’ya takdim etmiş, Liman Paşa da ona aile asalet unvanını taşıyan kol saatini hediye etmiştir.

İngiliz birliklerinin Komutanı General Hamilton, Anafartalar’daki başarısızlıklarını İngiliz Harbiye Nezaretine sunduğu 17 Ağustos 1915 tarihli raporunda şöyle belirtiyordu: “Çok cesur bir şekilde savaşan ve iyi sevk ve idare olunan asil Türk ordusunun karşısında bulunuyoruz.” Çanakkale Savaşlarında askerî dehasını ispatlayan Mustafa Kemal’e bu sebeple birçok madalya ve nişan verilmiştir.

SEYİT ONBAŞI

Çanakkale Boğaz Muharebesi’nin en önemli isimlerden birisi hiç şüphesiz Rumeli Mecidiye Tabyası’ndan görevli Seyit Onbaşı’dır. Görev yaptığı topun vinç kolunun bozulması nedeniyle, tabyasındaki ağır toplardan kaldırarak işlemez hale gelen topunun atışını devam ettirmişti. Seyit Onbaşı, 1936 yılında kendisi ile yapılan mülakatta 18 Mart 1915 tarihini şöyle anlatmıştır:

“Düşman gemileri güdük ayın (şubat) son günlerinde bir yol Boğaz’ı zorlamış ve boyunun ölçüsünü almıştı. 5 Mart (18 Mart 1915) günü idi. Ben Kilitbahir Mecidiyesindeki uzun 24’lüklerin üçüncü topunda idim. Ortalık yeni ağarıyordu. Tarassutlar boğazın ağzında düşman gemilerinin bugün fazlalaşmakta olduğunu kumandana bildiriyordu. Bizim her şeyimiz tekmildi. Tam saat sekizde boğaz tarafından doğru bir gümbürtü koptu amma bu evvelkilerine benzemiyordu. Düşman bu sefer çok şiddetli ateş açmıştı. Biz de mukabele ediyorduk. Bir aralık toz duman içinde kaldık. Ortalık azıcık yatışınca ne oldu ki diye bakındım. 38‘lik bir düşman mermisi bizi biraz körlemiş. Büyük bir çukur açarak sağa sola zarar yapmıştı. Topun mataforası kırılmış, ihtiyat mermi yolunu da bozmuştu. Asıl yol sağlamdı. Yalnız toprak altında kalmıştı. Topumuza çok şükür bir zarar olmamıştı.  Hemen yolu temizledik. Toprak altında kalan çavuşumuzu kurtardık amma ondan ümit kalmamıştı. Sade soluyordu o kadar. Onu hemen geriye gönderdik. Bu sırada kumandan bir kırılan matafora koluna, bir de boğaza doğru bakıyordu. Bende baktım. Boğaza doğru. Ne göreyim, düşman gemileri ağır ağır içeriye girmiyor mu? Hemen geriye fırlayarak araba üzerinde duran koca merminin başında boyunlarını bükmüş bakmakta olan arkadaşları araladım. Bir kere mermiyi kucaklayacak oldum, yağlı olduğundan elimden kaydı.  Elimi biraz toplayarak bir dizimi yere koydum ve mermiyi sırtladım. Kendimi topun ağzında buldum. Merdivenleri ilk defa nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Gene aşağıya atlayarak 2., 3., 4., mermileri sıra ile taşımaya başladım. Kısa bir zaman sustuktan sonra aslan topumuz gene gürlemeye başlamıştı. 4. Mermiyi attıktan sonra idi.

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi

(Devam edecek)

 

Yazarın Diğer Yazıları