Ümit Kayaçelebi

Geçmişten bu güne Van'da futbol esintileri (1)

Ümit Kayaçelebi

Efendim doğunun yıldızı, serhat Şehri Van 1915 Rus ve Ermeni işgalinden kurtulduktan sonra yerleşim alanı eski şehir merkezinden (Kalenin oradan) yukarı çıkılarak yeni bir şehir inşa edilmiştir.

Yıkılmış yakılmış bir şehir yeniden yapılırken elbette ki sosyal hayatta da yapılan değişikler ve yapılanmalar arasında spor dolayısıyla futbol var.

Yıl 1931 olduğunda Van’ın bir kısım Futbola âşık futbolla yatıp kalkan gençleri bir araya gelip diyorlar ki arkadaş gelin bir futbol takımı kuralım! Kuralım mı haydi kuralım bahane üretmeyelim Birlikten kuvvet doğar biz zoru başaracağız 

İnadım inat, bir sürü yokluk, kıtlık, zorluklara rağmen toprak bir ev buluyorlar ve oraya bir tabela asıyorlar ilk futbol takımı kurulmuş oluyor. 

Böylelikle Daha önceleri her ne kadar futbol takımı kurulmuşsa da o Van Spor diye bilinen takım hakkında fazla elimizde kayıt ve bilgi yok. Çünkü takım varsa da ortada amatör lig diye bir şey yok. İşte Van’da amatör ligin kurulmasına vesile olan ve başlatan 193l de kurulan <Van Gençlik> tir. 

İşte Van Gençliğin kuruluşundan ilham alan ve heyecanlanan gençler bir araya gelerek o günlerin şen ve şakrak gençleri < Şen Gençler> takımını kuruyorlar. Akabinde Karayolları personelleri de bir araya gelerek onlar sırf çalışanlarından mükemmel bir takım kuruyorlar ve derken Karayolları çalışanlarının bel kemiğini oluşturduğu <Yol Spor> da kervana katılıyor.

O yıllarda Karayollarında yol yapımı, menfez, sanat duvarları, köprü gibi her yerde çalışmalar yapılmakta ve acayip bir hummalı faaliyet var Van‘da. 

Daha sonra Askeriye de bu işe katılıyor ve <Jandarma Gücü> amatör lige dâhil oluyor. Burada şunu söylemem gerekiyor buraya gelen askerlerin içerisinde o yıllarda Türkiye 1.2.3.liginde hatta kendi şehirlerinde top koşturan usta ayaklar olduğu için Jandarma Gücünde çok klâs futbolcularda vardı. Zaten onlar biraz da sert ve sıkı oynuyorlardı. Jandarma gücü amatörde maçları zevkle seyredilen bir takımdı.

Ne yazık ki 60 lı yılların sonlarına doğru bir Van Gençlik Jandarma gücü maçında sertlikler aşırılıklar olunca zaten sahanın bir tarafı askeriye olması itibariyle asker sahaya indi sivil asker birbirine girdi.

Olay dediğimizde maçta Van Gençlik maçı önde götürüyordu mağlubiyeti kabul edemeyen bazı futbolcular birbirine girince maç bitmeden iptal edildi.

Ve o maçtan sonra Jandarma Gücü maçlara çıkmadı ve ligden çekildi. O günü o anları şimdiki gibi hatırlıyorum.

Ve amatör Lige <Göl spor>, <Akın spor> da amatör lige dâhil olunca şehirde amatör lig takımlar oyuncular konuşulmaya başlandı. Artık toprak sahadaki maçlar halkın ilgilendiği olayların başında gelmeye başladı.

Rekabet derseniz umumiyetle toprak saha kapanıncaya kadar Van Gençlik ile Şen Gençler arasında geçiyordu. Buradaki siyah-Beyaz ve Sarı-Lacivert renklerin rekabeti o zamanlarda ki Beşiktaş-Fenerbahçe rekabeti gibiydi.

Van Gençlik Van da en çok taraftarı olan takımdı dersem yalan olmaz ve ondan sonra gelen takım da Van Şen Gençler oluyordu.

Şampiyonluğa oynayan Van Gençlik ve Şen Gençlerdi fakat arada bir diğer takımlarda çok az da olsa şampiyonluk keyfini yaşıyorlardı.

Çocukluk yıllarımız ki 1950’li ve 1960’lı yıllardan bahsediyorum. Daha ilkokul ve ortaokul sıralarında iken Van’da bizim o her zaman sitayişle heyecanla bahsini ettiğimiz o toprak eski saha. 

Kuzey tarafında Erkek Sanat Enstitüsü, Doğu cihetinde Yüzbaşı oğullarının evi ve devamı askeriye, Güney tarafının bir tarafında yine askeriye ve beri yanda ise Vanlı ailelerin oturduğu bir sıra ev ortada kapı yok ama girişin serbest olduğu bir geçit var.

Ve batı tarafı ise bomboş bir arazi ki bizim mahalle maçlarını oynadığımız bir alan.

Sahanın batı ve kuzey tarafında beton duvarlar var ve maç günleri bu duvarda gezinerek duran inzibatlar var. Mesele kimse duvardan atlamasın gidip kapılarda bilet kesip maça gelsinler. Ama askerde bizden biri ya onlarda o kadar işi sıkı tutmazlardı. Atlayanı da çoğu görmez ve takipte etmezlerdi.

Maç günleri güney tarafına bir masa kurup etrafında durarak elde bilet maça gelenlerden bilet keserlerdi ki öyle fazla bir para değildi lakin çoğu genç ve çocuklar para vermek yerine duvarlardan atlayıp içeri girme düşüncesindeydi. 

Atlama zıplamadan taraf olanlar hep çocuklar ve bizim gibi gençlerdi. Aklı başında olgun insanlar bilet kesip kenarlarda durarak maçı izlerlerdi.

O yıllarda Van’da tek saha var ve maçlar hep bu sahada oynanıyordu. Şehir stadı denilen bu sahanın zemini toprak idi. Hoş o yıllar da İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere Türkiye’nin hiç bir yerinde çim saha zaten yoktu. Bu yeşil sahalar sonradan zuhur etti.

Saha yazın sıcaklarla birlikte toprak adeta sıcaklarla kavrulur ve bıçak sırtı gibi sert olurdu. Düşenin vay haline, Her yanın soyulur yaralanırsın lakin sahada doktor yok. Sadece her maça gelen bir Ali Bey var ki o da sağlık memuru. Kırık çıkık maazallah olursa bildiği kadar gelsin cankurtaran ver elini devlet hastanesi.

Son baharda yağan yağmurla birlikte toprak çamurlaşıp balçık yığını olurdu. Top ağırlaşır sürüp gidenin vay haline.

Kış olur bu kez yağan kar buz keserse de yine maçlar yazın da kışın da karda da buzda da kıran kırana geçerdi. Daha televizyonun bulunmadığı her evde radyonun bile olmadığı hatta komşu da radyo dinlenilmeye gidildiği gazetenin bile kışın zor şartlarda günlük bile gelmediği o günlerde Van’da yaşayan insanların daha doğrusu futbolseverlerin ilgi odağı futbol ve futbolun merkezi de toprak sahamızdı.

Sahamızın bazı kısımları taş duvarlarla çevrilse de sahanın içinde hiç tel örgü olmadı. Sahanın güvenliğini inzibatlarla polisler sağlardı öyle yüzlerce değil. Toplasanız yerde ve duvarlarda kapılarda 10-15 kişiyi geçmezdi. 

Maç esnasında bazen bayrak hakemi ile sohbete dalan olurdu. Yani bayrak hakemleri ile aramızda hiçbir engel yoktu. Ben burada seyrettiğim hiçbir maçta hakeme saldırıya veyahut böyle benzeri vurmaya kırmaya yönelik hiçbir olaya şahit olmadım.

Bu sahada kimler top koşturmadı ki! Daha bir çok Anadolu takımımın birinci ligde yer almadığı o yıllarda Didinin teknik direktör olduğu Fenerbahçe’de Niyazi Gülseven vardı. Ve bu bir ilkti Van’da. Akabinde Nuri Kayseri spora Cemil Diyarbakırspor’a gitti ki. Cemil Kaplanoğlu kornerlerde bir usta ayaktı. 

İşte o yıllarda Niyazi’yi, Cemili ve Nuri’yi 1.lig takımlarında görmek haklı olarak göğsümüzü kabartıyordu. Onlar haklı olarak Van halkı için bir gurur kaynağı futbolcularımızdı. Başka gidenler de oldu tabi ama en önemli isimler bunlardı.

Ve o yıllarda Van Gençlikte lastik kaleci diye anılan kaleci yıldırım var. Yine sert vuruşlarıyla topu bir kaleden bir kaleye değil hatta bazen bir kaleden sahanın dışına kadar gönderen <Lastikçi irfan> var.

Mübarek bazen aut atarken öyle vururdu ki bir kaleden öbür kalenin arkasındaki kaleyi aşar sahanın dışındaki askeriyenin olduğu yere düşer askerler topu sahaya yollardı.

Rahmet olsun derken o yıllarda bu mevkide oynayanlara şimdiki gibi libero stoper denilmiyordu daha bu Terimler yokken en arkada oynayan adama 5 numaraya <Kale beyi> deniliyordu ve Van’ın en iyi kale beyi de Lastikçi İrfandı. Haksızlık etmek istemem onu geçmekle Çanakkale’yi geçmeyi eş tutanlar vardı mecazi anlamda o günlerde. Öyle bir kale beyini de Van hiç görmedi.

Remzi Budak, Fevzi Budak, Yaşar budak, Salih Budak, daha sonraları Recep Budak ta ailece futbol arenasının içinde oldular. Böyle aile boyu bir de <Şen> ler vardı. Onlarda Göl spor (iki nisan) da oynayan, Nizam, Cezmi ve Nazmi Şen’di. 

Şen Gençler de Metin ve Çetin  Saydan da böyle aynı aileden gelen ve sahalarda top koşturan isimler oldular.

Hiç unutmayalım ki <Füze Uçun>  bu gün bile hala namı söylenen dillerden düşmeyen bir usta ayaktı.

Onun voleleri müthişti. O sahalarda Uçun Olgaç kadar topa sert vuran göz açıp kapayıncaya kadar ağların tozunu alan futbolcuyu hiç kimse görmedi.

Füze Uçunun namı Şöhreti artınca ardı sıra söylenen şu ibare hala hatırlardadır;

< Macar Şemonun ortası Füze uçunun volesi> gerçekten biri iyi ortalardı öteki de iyi vurandı. İsmi yazılacak söylenecek çok kişi var ben örnekleme olarak birkaç ismi yazdım.

Hasılı kelam o günkü futbolcuların hepsi de birbirinden değerli idi. Burada ben sadece popülaritesi biraz fazla olanlardan bahsettim o kadar.

Formanın bulunmadığı bir kramponla senelerce çivilerini döğe döğe yaz kış top koşturan maç sonrası bir hamam parasına bir kebaba hasret çaya çorbaya talim ederek topu koşturan futbolculardı onlar.

İşte Füze Uçun abimizle bir gün konuştuğumda bakın bana ne anlattı;

Biz maçtan evvel öyle kebapçı Ğelilde, Çakmakçı eli, saray da serhatta kebap döner yiyerek maça çıkmıyorduk.

Maçtan evvel gidip fırıncı İbodan bir tane çörek alıyorduk. O zaman çörekler çok büyüktü yarım çörekle bile insanlar karnını doyurabiliyordu. Neyse ben çöreği alıyordum ortadan ikiye ayırıp gidip sütçüde bal tereyağı kaymak koyarak yiyor ve o enerji ile maça çıkıyordum. O kebap döner ancak şampiyon olduğumuz zamanlarda olabiliyordu>

Ya şimdi torba dolusu para alanlara bakıp ta hala futbol oynamayanlara baktığımızda o eski futbolcuları daha bir takdir ediyoruz.

Dostlar zaman yolculuğumuz devam edecek ve toprak sahadan iz süre süre ta ki bu günlere kadar gelip çıkacağız inşallah,

Bizim işimiz daha doğrusu benim işim bu ne varsa geçmişte kaldı o yüzden zaman tünelinde gelin şöyle bi dolanalım inşallah.

Devam edecek

Yazarın Diğer Yazıları