Giderem Van'a doğru
Ümit Kayaçelebi
Vanlıların güzel bir türküsü var, der ki;
Giderem Van'a doğru
Yolum İran'a Doğru
Kes başım kanım aksın
Kıymet bilene doğru
Ben de şimdi kıymet bilenlere doğru yollardayım ("Giderem Van'a Doğru" adında bir kitap yazdım, çıktı, bu ay raflardaki yerini alacak).
Hozat Belediyesi beni Bingöl'e bırakmıştı. Bingöl'den Van'a dostum Aslan Bayramın Best Van Firması ile keyifli bir yolculuktan sonra Van'a geldim.
Yıllardır bu karayolunu kullanmamıştım. Bir kez daha bu engin coğrafyadan geçmek eski anılarımın tazelenmesine neden oldu.
Van'da en başta taziyeleri dolaştım. İnsanların buralarda çok önem verdiği, acıları azaltan taziye geleneği hem çok köklü hem de ilk günkü tazeliğini koruyarak sürüyor hala.
Gençlik arkadaşım Naci Bilici’yi daha genç sayılacak bir yaşta yitirdik. Ben de Van'a gider gitmez hala süren Balaklı köyündeki taziyesine gittim.
Bu köye en son Muradiye Ortaokulu'ndayken gelmiştim. O zaman ortaokul bitirme sınavları vardı. Mezun olmak için bu sınavları vermek gerekiyordu.
Ben de sınıf arkadaşım Hüsnü ile sınavları üstün bir başarıyla vermek için çalışmaya başladım. Sınava son bir ay kala bir planlama yaptık, çalışma ayını 15'er günden ikiye ayırdık.
İlk 15 günü Muradiye'de bizim evde anamın güzel yemekleri eşliğinde çalıştık. İkinci 15 günü de Hüsnülerin köyü olan Balaklı'ya gelmiştik.
Balaklı deyince köyün içinden geçen Bendimahi çayı akla gelir.
Güzel Muradiye ve Balıklı Köyü
Tendürek Dağı'nın göğsünden ve vadilerinden kopup gelen, yöre için bir velinimet olan Bendimahi, ilçenin hemen yanından geçip gider Van Gölü'ne dökülür.
Meşhur Muradiye şelalesi de bu çay üzerindedir. Van gölünün nevi şahsına münhasır inci kefali balıkları bahara doğru gölün sığ sularından koparak suyun ters yönünden yüzerek buralara kadar gelir, şeleklerden çıkmak için büyük bir gayret sarf ederek fırlayarak çıkmaya çalışırlar.
Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bu ilginç manzaralar turistlerin dikkatini çeker, yerli yabancı turistler balıkların bu olağanüstü dansını ve çabasını seyretmeye gelir.
İşte bu hünerlere sahip Bendimahi, adını gittiğimiz köye balık üzerinden vermiş. İsmi, balığın çok olduğu bir belde anlamında Balıklı olan köy zamanla Balaklı'ya dönüşmüş.
İşte biz Hüsnü ile sınava bir ay kala ikinci 15'inde bu köye gelmiş, hemen her gün balık yemiştik, hem de balıkların en büyüğü olan koğortları.
Van Gölü'nün sodalı sularına karışan çayın bu kısmı tatlı su membaıdır. Tatlı suda avlanan koğort denilen balıkların ağzından bir çubuk geçirilerek alevi sönmüş tandırın közünde pişirilir, balıklar ayran aşı eşliğinde önünüze gelirdi ve biz bu lezzetli balıkları büyük bir iştahla yerdik.
Bu köyü ziyaretim bu anılarımın canlanmasına yol açtı. Tatil bitip sınavlara girmiş okulu birincilikle bitirmiştim. Şimdi düşünüyorum da bunda o balıkların payı büyük olsa gerek.
Bir de her sonbahar babamın dayımgillere getirdiği bir torba ceviz, bir teneke bal ve de kuru üzümlerin payını da unutmamak lazım.
Balaklı'an benim doğduğum köy olan Ute'yi selamlayıp Erciş'e geçtik.
Yeşil Erciş
Evet, Muradiye'den sonra Erciş'e geçtik. Erciş Van Gölü'nün kenarında yeşillikler içinde şavkıyordu. O yeşillikler içinde Ali ve Baran Kalçık'la Zeynel Abidin'in misafiri olduk.
Epeydir davet edip duruyordu, bugüne nasip oldu. Bizi güzelim has bahçelerinde geleneksel "keliser yemeği" eşliğinde ağırladılar.
Keliser kelle etten sacın içinde kendi yağında pişirildikten sonra üstüne sarımsaklı yoğurt dökülen bir yemek. Tavsiye ederim çok lezzetli.
Ayrıca Norveç'ten gelen Zeynel'in ağabeyi Mehmet ve Bodrumdan gelen Mir Diyaddin'le de tanıştık.
Zeynel'e ve kıymetli eşine kadirbilir misafirperverliklerinden ötürü teşekkür ederek
Kaynak: Prof. Dr. Ahmet Özer - İndependent