Ümit Kayaçelebi

Nerde kaldı o mendil kapmaca, körebe, yağ satarım ve  aç kapıyı bezirganbaşılı günler

Ümit Kayaçelebi

Çocukluk yıllarımızda Sokak arasında bir lastik top bulduk mu peşine verirdik annemiz çağırıncaya kadar top oynardık.

Sokakta saklambaç oynar, Kupa oynar, Rız oynar, Kurt kuyun oynar böylece eğlenirdik.

Yine erkek çocukları olarak Güvercin taklası, Birdirbir, uzuneşek oynar çember çevirir, bilye oynar,  fırfıra çevirirdik. Yani parasız ve malzemesiz kendi kendimize oynadığımız alabildiğine çocukça oyunlarımız vardı.

O zamanın çocukları olarak mahallemizden, sokağımızdan kolay kolay ayrılmaz ve günümüz hep orada geçerdi.

Bir tarafta da kız çocukları da kendi aralarında, körebe oynar, saklambaç oynar, beştaş, istop, dokuztaş, al satarım bal satarım, yakan top, el el epenek oynar ip atlarlardı. Bunun yanı sıra, aç kapıyı değirmen başı, mendil kapmaca gibi oyunlarda oynanırdı.

 Çoğu zaman kızlar kendi aralarında erkek çocuklarda kendi aralarında oynarlardı. Bazen de birlikte oyun oynarlardı. Bizler komşu çocuğu değil de akraba çocukları gibi birbirimiz sever ve korurduk.

Şimdi artık ne o sokaklar var ne de o oyunları oynayan çocuklar var ama biz yi,nede o günleri unutmadık ve aklıma gelen birkaç çocuk oyunumuzu size burada arz etmek istedim;

Mendil kapmaca

Mendil Kapmaca Oyununu, eşit sayıda oyuncudan oluşan iki takım arasında oynanır. Takımlar, aralarında 20-25 metre aralık bırakacak biçimde, karşılıklı birer sıra halinde dizilir. İki sıranın ortasındaki alanın tam orta yerine, yarım metre çapında bir daire çizilir ve ortasına mendil ya da başka bir nesne koyulur. Oyunu yöneten bir hakem ya da kaptan seçilir. Bu hakem dairenin ortasında durarak mendili de elinde tutabilir. Hakem "5'ler!" diye bağırınca, her iki takımdan beşinci oyuncular koşarak mendili kapıp kaçar. Mendili kapanı kovalayan öbür oyuncu onu yakalamaya çalışır. Mendili alan oyuncu yakalanmadan eski yerine dönebilirse, takımına bir sayı kazandırır. Yakalanıp mendili kaptırırsa, takımı bir sayı kaybeder. Mendili alan oyuncunun yakalanmadan yerine dönmesi üzerine, hakem yeniden her iki takıma seslenir ve oyun sürer. Oyunu, daha çok sayı alan takım kazanmış olur.

KÖREBE:

Grup oyunlarındandır. Karma oynanır. Oyuna başlamadan önce tekerleme ya da sayı ile “ebe” belirlenir. Ebenin gözü eşarpla bağlanır. Sonra bir meydanda ebe tarafında serbestçe dolaşır. Ebenin görevi arkadaşlarından birini eliyle yakalayıp ebelikten kurtulmaktır. Oyuncular, oyun esnasında “körebe sesime gel” diye seslenip elleriyle ebeye dokunarak eğlenirler. Ebe bu seslenmelerden ve oyuncuların kendisine dokunmalarından yararlanarak oyunculardan birini yakalamaya çalışır.

Ebe ortada kalacak biçimde oyuncular bir halka oluştururlar.

Türkü söyler döneriz

Bil bakalım biz kimiz

Elindeki değnekle

Göster bizi körebe

Sözlerini yinelerken halkayı bozmadan el çırparak ebenin çevresinde dönerler. Ebe bu sırada kollarını öne doğru uzatarak dokunduğu kişinin başını, yüzünü ve üstünü elleriyle yoklar. Kim olduğunu anlayabilirse adını söyler. Eğer tanırsa, dokunduğu oyuncu ebe olur. Tanıyamazsa, oyun aynı ebeyle sürer. Körebe evin içinde oynandığı gibi dışarıda da oynanır.

YAĞ SATARIM:

Karma olarak oynanır. Yere bir daire çizilir. Oynayacak kişiler bu daire etrafında toplanırlar. Bir kişi ebe seçilir. Ebe “yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım” diye mani söyleyerek daire etrafındaki çömelen oyunculardan herhangi birinin arkasına elindeki mendili bırakır.

Arkasına mendil bırakılan kişi mendili görürse alıp ebeyi kovalamaya başlar. Ebe yakalanmamak için onun kalktığı yere doğru koşarak çömelir.

Bu oyun genellikle, İlkokullarda beden derslerinde öğretmen nezaretinde oynanan bir oyundu.

 Sınıfta ki kişiler, yere çömelir ve bir daire oluşturulurdu, elinde mendil olan ve mendilin bir ucuna da düğüm atılırdı.

 Daire olmuş kişilerin etrafında, yağ satarım, bal satarım, ustam ölmüş ben satarım diyerek gezerdi ve birisinin arkasına mendili bırakırdı, arkasında mendil olduğunu fark etmeyen kişi mendil ile dairenin etrafında kovalanır ve yerine oturuncaya kadar, kendisine mendil ile vurulurdu.

Yağ satarım, bal satarım

Ustam ölmüş ben satarım

Ustamın kürkü sarıdır

Satsam on beş liradır

Zam-bak, zum-bak

Dön arkana iyi bak

Yağ satarım bal satarım

Ustam ölmüş ben satarım

Alacağına, bulacağına

Bir kaşık ayran

AÇ KAPIYI BEZİRGÂNBAŞI

Genelde kız çocuklarının tercih ettiği bir oyundu.

Oyuncular içinden iki elebaşı seçilir. Elebaşılar bir kenara çekilerek kendilerine birer isim alırlar. Ancak diğer oyuncular elebaşı olan arkadaşlarının aldıkları isimleri bilmeyeceklerdir. Diyelim ki elebaşlarından birisi "ayva" diğeri "nar" adlarını almış olsun.

"Ayva" ile "nar" karşılıklı durarak elele tutuşurlar ve kollarını kaldırarak bir köprü oluştururlar. Diğer oyuncular bu dizilişi bozmadan aşağıdaki tekerlemeyi söyleyerek köprü altından geçerler:

"Aç kapıyı bezirgânbaşı, bezirgânbaşı..."

"Kapı hakkı ne verirsin? Ne verirsin?"

"Arkamdaki yadigâr olsun, yadigâr olsun."

Tekerlemede yer alan "Kapı hakkı ne verirsin?" sorusu elebaşılar tarafından sorulmaktadır. Kapı, dizideki ilk oyuncu tarafından açtırılır. Ancak dizinin en arkasında yer alan oyuncu yadigâr edilmiştir. Bunun için en arkada yer alan oyuncu köprü altından geçerken köprü indirilir ve kendisi halkaya alınır. Bu oyuncuya ancak onun duyabileceği bir sesle:

- Ayva mı? Nar mı? Diye sorulur.

O da aynı sessizlikte bu isimlerden birini söyler. Hangi ismi söylemişse onun arkasına geçer. Oyuna dizi bitinceye kadar devam edilir. Daha sonra ortaya bir çizgi çekilir. Elebaşılar karşı karşıya geçerler. Birbirlerini çekmeye başlarlar. Hangisi diğerini kendi tarafına çekerse, oyunu o taraf kazanmış olur.

Geçti o günler ama bu gün anması da güzel

Yazarın Diğer Yazıları