Ümit Kayaçelebi

Nerde kaldı o rız, krt koyun, heştik, mirav, kör ebe, üşüdüm, kutu kutu pense, oynadığımız günler!

Ümit Kayaçelebi

 Çocukluk yıllarımızda Sokak arasında bir lastik top bulduk mu peşine verirdik annemiz çağırıncaya kadar top oynardık.

Sokakta saklambaç oynar, Kupa oynar, Rız oynar, Kurt kuyun oynar böylece eğlenirdik.

Yine erkek çocukları olarak Güvercin taklası, Birdirbir, uzuneşek oynar çember çevirir, bilye oynar,  fırfıra çevirirdik. Yani parasız ve malzemesiz kendi kendimize oynadığımız alabildiğine çocukça oyunlarımız vardı.

O zamanın çocukları olarak mahallemizden, sokağımızdan kolay kolay ayrılmaz ve günümüz hep orada geçerdi.

Bir tarafta da kız çocukları da kendi aralarında, körebe oynar, saklambaç oynar, beştaş, istop, dokuztaş, al satarım bal satarım, yakan top, el el epenek oynar ip atlarlardı. Bunun yanı sıra, aç kapıyı değirmen başı, mendil kapmaca gibi oyunlarda oynanırdı.

 Çoğu zaman kızlar kendi aralarında erkek çocuklarda kendi aralarında oynarlardı. Bazen de birlikte oyun oynarlardı. Bizler komşu çocuğu değil de akraba çocukları gibi birbirimiz sever ve korurduk.

Şimdi artık ne o sokaklar var ne de o oyunları oynayan çocuklar var ama biz yi,nede o günleri unutmadık ve aklıma gelen birkaç çocuk oyunumuzu size burada arz etmek istedim;

RIZ OYUNU:

Bir mukavva veya düz bir zemin üzerinde 25-30 Cm. Boyutlu bir kare çizildikten sonra. Karenin köşeleri ve kenar çizgileri orta kısımlarından birer çizgi ile birleştirilir.

Karşılıklı ilki kişi tarafından bu kare üzerinde 3 er adet taş, tahta vs. ile oynanırdı.

Taraflar birbirinin yollarını kapamak suretiyle taşlarının çizgiler üzerinden sürdürerek oynamaya devam ederler.

Hangi taraf üçtaşını bir hizaya getirdiği zaman o oyunu galip bitirirdi.

Biz çocukluğumuzda bu oyunu özellikle Atatürk İlkokulunda okurken hemen hemen bütün teneffüslerde oynardık.

**

KURT KOYUN OYUNU:

Kurt koyun oyunu özellikle çocukların, gençlerin bazense büyüklerin bire bir oynadıkları bireysel bir oyundu.

Ancak en çok mahallede ve okula gittiğimiz zaman teneffüste hemen toprak, beton üzerine çizilen küçük kerelerin üzerine bir tarafın 2 kurdu temsil eden iki büyük taş parçası diğer taraftan koyunları temsil eden 20 küçük taş ile oynanırdı.

Buradaki marifet kurdun açıkgöz davranıp koyunları yemesi, diğer taraftan da koyunların akıllıca ilerleyerek iki kurdun yollarının bağlayarak elini kolunu bağlamasıydı.

Bu zekâ geliştirici oyunda yapılan hamleler oyunun belirleyicisi olabiliyordu. Kurtla koyunun her ikisinin de yarı yarıya Kazanma şansı vardı.

HEŞTİK OYUNU:

Beştaş gibi dikkatli ve refleksi geliştiren iki Kişilik bir oyundur. Bu oyun fındık büyüklüğünde 30-35 taşla oynanır. Taşların tümü sağ elle havaya alınıp, el üstünde tutulur. El üstündeki taşlar düşürülmeden avuç içine alınır. Bu taşlar daha sonra birer birer atılır.

Taşlar havada iken yerdeki taşlar alınır. Bu işlem sırasında elin diğer taşlara değmemesine özen gösterilir.

Değdiğinde zaten oyun sırası karşıya geçer.

Havaya atılan taşlarla yerden birer ikişer üçer taş alınır. Yerden taşlar alındıktan sonra havadaki taşın avuç içinde düz tutulmasına ‘LOP’ havadaki taşın avuç içiyle tersten alınmasına ‘KIRÇ’ denir.

KIRÇ edildiğinde yerden alınana taşlar kadar ikinci kez yerden taş alınır. Böylece yerdeki taşlar bittiğinde rakibe bir taş verilir buna ‘CÜCE’ denir. Her sette bir taş verilerek taşlar azalır ve biter. Taşlar bittiğinde Cüce olarak verildiğinde oyun bitmiş olur.

**

MİRAV OYUNU:

Mirav oyunu geçmiş yıllarda hem çocukların ve hatta zaman zaman büyüklerinde Ramazan ve Kurban bayramlarında bireysel olarak oynanan ve bu şehirde yaşayan herkesin mutlaka oynadığı bir oyundu.

Bu oyun iri fındık taneleriyle oynanan bir oyundu. Eskiden duvar diplerinde az eğilimli bir yere küçük avuç içi büyüklüğünde bir çukurumsu yer açılırdı ve buna Mirav denirdi.

Bir kişi miravın başında beklerken avucunda belli sayıda fındık olan biri de takriben 1 veya 1.5. metre gibi bir yerden elindeki fındıkları mirava atardı.

Atanın attığı fındıklardan Hepsi içeri girdiği zaman buna ‘lekkoz’ derlerdi. Milava kaç fındık atmış ise o kadarının bekleyenden alır ve kazandığı için bu kez o miravin başına geçerdi.

Mirava lekkoz atamadığınız zaman atılan fındığın diyelim ki dışarıda kalanı çift ise yine siz kazanırdınız. Ama dışarıda kalan tek olduğu zaman miravın başında bekleyen sizin attığız fındığı alırdı.

Bu oyun böylece tekrarlanıp giderdi. Dini bayramlarda herkesin en keyif aldığı ve hoşça zaman geçirdiği bir oyundu.

Çocukken annemiz bayramın ilk günü elimize bir avuç fındık verirdi ve biz bu bir avuç fındığı hiç yemezdik. Kaybettiğimizde ‘Uduzdum’ der annemize yalvar yakar olur zor bela bir miktar daha verirdi.

Miravda fındık oynamak ve sermayeyi artırmak için yakın komşu akrabalara gider bayramlarını kutlar ve aldığımız fındıklarla bayramı geçirirdik.

Denilebilir ki özellikle Ramanazan bayramlarında günümüzün en büyük bölümü mirav başında fındık oynamakla geçerdi. Bu oyuna büyüklerde katıldığı zaman ortalık daha bir keyifli olurdu.

Körebe oyunu

Körebe oyununda öncelikle oynayacaklar arasından bir ebe seçilir. Bu ebeyi istediğiniz gibi seçebilirsiniz. Seçilen ebenin gözü bir bezle bağlanır ve oynanacak meydana salınır. Ebenin amacı etrafında olan arkadaşlarından birisi yakalayarak ebelikten kurtulmasıdır. Tabiki bu anlatıldığı kadar kolay değildir.

Arkadaşları, ebenin etrafında sesli şekilde dolaşarak dalga geçerler. Ellerini ebeye sürterek “körebe sesime gel.” şeklinde ebeyi kızdırırlar. Daha sonra ebe birini yakaladığı an gözündeki eşarpı çözerek ebelikten kurtulur. Yerine yakalanan kişi geçer.

Körebe"oyunu, 10-12 çocukla oynanır. Önce ebe belirlenir ve ebenin gözleri bir bezle bağlanır. Oyun adını, ebenin gözlerinin bağlanmasından alır. Ebe ortada kalacak biçimde oyuncular bir halka oluştururlar.

Türkü söyler döneriz

Bil bakalım biz kimiz

Elindeki değnekle

Göster bizi körebe

Sözlerini yinelerken halkayı bozmadan el çırparak ebenin çevresinde dönerler. Ebe bu sırada kollarını öne doğru uzatarak dokunduğu kişinin başını, yüzünü ve üstünü elleriyle yoklar. Kim olduğunu anlayabilirse adını söyler. Eğer tanırsa, dokunduğu oyuncu ebe olur. Tanıyamazsa, oyun aynı ebeyle sürer. Körebe evin içinde oynandığı gibi dışarıda da oynanır.

Üşüdüm Oyunu

:Oyun iki kişiyle oynanır.

Kızlar el ele tutuşarak iki sıra oluşturur. İki grup karşı karşıya sıralanır. Sırayla karşılıklı şarkı söylerler.

1-Grup- Üşüdüm üşüdüm a benim canım üşüdüm

2- Grup- Kürkünü gey kürkünü gey a benim canım kürkünü gey

1-Grup- Kürküm yok kürküm yok a benim canım kürküm yok

2-Grup- Alsan ya alsan ya a benim alsan ya

1-Grup- Param yok param yok a benim canım param yok

2-Grup- Çalansa ya çalsan ya a benim canım çalsan ya

1-Grup- Asarlar basarlar en güzelini seçerler

söyleyen taraf diğer tarafa doğru ilerler son söyleyen grup diğer gruptan birini asılıp almaya çalışırlar. Alabilirlerse alınan kişi diğer gruba geçer.

Alınamadığı zaman oyun diğer gruba geçer. Sonuçta hangi taraf çok oyuncu almışsa o taraf kazanmış olur.

Kutu Kutu Pense Oyunu

 İstenen sayıda oyuncuyla oynanan tekerlemeli bir oyundur.

Malzemeler: Malzeme yoktur.

Nasıl oynanır: Oyuncular el ele tutuşarak daire olurlar ve melodisiyle

“kutu kutu pense

Elmamı yense

Arkadaşım -bir isim-

Arkasını dönse”

Tekerlemesini söylerler.

Adı söylenen oyuncu arkasını döner. Sırayla herkes arkasını döndükten sonra aynı tekerlemeyle önlerine dönerler.

İsim - Bitki - Şehir Oyunu

Grup oyunudur. Herkes eline kâğıt kalem alır. Kâğıtlara İsim-Bitki-Şehir-Hayvan-Ünlü-Ülke vs başlıklarını yazarlar. Oyunculardan biri içinden alfabeyi saymaya başlar. Diğerleri dur deyince hangi harfi söylerse o harfle başlayanları yellerindeki kâğıda yazarlar. İlk tamamlayan 10'a kadar saymaya başlar. 10 deyince herkes kalemleri bırakır. Her başlık 10 puan değerindedir. Aynı şeyleri yazanlar puanın yarısını alır. En çok puan toplayan oyunu kazanır.

Yazarın Diğer Yazıları