Şarkıların hikayeleri 2
Ümit Kayaçelebi
Bir Kendi Gibi Zalimi Sevmiş
Bir kendi gibi zalimi sevmiş yanıyormuş
Duydum ki beni şimdi vefasız anıyormuş
Kalbim gibi feryat ediyor sızlanıyormuş
Duydum ki beni şimdi vefasız anıyormuş
Üç evlilik yaşayan ve bu evliliklerinde hiç mutlu olmayan Lemi Atlı, üçüncü eşinin kendisini terk edip gitmesinden sonra çok acı çeker ve eşinin evlendiği kişi ile mutlu olmadığını duyunca da bu şarkıyı besteler.
Unutmadım Seni Ben
Unutmadım seni ben unutmadım,
Her zaman kalbimdesin
Aylar, yıllar geçti, söyle sen neredesin
Anlaşıldı, sen geri dönülmeyen yerdesin
Unutmadım, unutamadım seni ben,
Her zaman bendesin
Müzehher Güyer ve Ekrem Güyer’in birlikteliği ne yazık ki çok uzun sürmez. Geçirdiği mide kanaması sonunda Ekrem Güyer hayata gözlerini yumar. Müzehher oğlu Metin ile yalnız kalmıştır. Ayaklarının üstünde durmaya çalışır ama sevdiği eşini unutamaz. Günlerden bir gün Müzehher Hanım radyo evinin koridorunda elinde bir kâğıtla beklerken bestekâr Şekip Ayhan Özışık ile karşılaşır. Elindeki kâğıtta o unutulmayan ve unutulmayacak aşkının güftesi vardır.
Unutturamaz Seni Hiçbir Şey
Unutturamaz seni hiçbir şey, unutulsam da ben
Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem
Bir sisli hazan kesilir ruhum eğer görmezsem
Her yerde sen, her şeyde sen, bilmem ki nasıl söylesem
Müzehher Özerinç ile Ekrem Güyer Ankara Radyosu’nda çalışırken tanışırlar. Arkadaşlıkları önce aşka, sonra da evliliğe dönüşür. Ekrem Güyer bir gün udunun tellerine vururken sadece sevdiği kadını düşünür ve onun için bu besteyi hazırlar.
Ben Gamlı Hazan
Ben gamlı hazan sense bahar dinle de vazgeç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Olmaz meleğim böyle bir aşk bende vakit geç
Sen kendine kendin gibi bir taze bahar seç
Şarkının bestecisi Melahat Pars, söz yazarı Sıtkı Angınbaş’tan musîki dersleri almaktadır. Birlikte geçirdikleri vakitler arttıkça Melahat Hanım’ın gönlü Sıtkı Bey’e doğru engellenemez biçimde kayar. Bir müddet sonra hocası bu ilginin farkına varır. Ancak aralarında büyük yaş farkı vardır. Sıtkı Bey bu aşkın imkansızlığını daha sonra Melahat Pars’ın bestelediği dizelerle dile getirir.
Ağlar Gezerim Sahili
Ağlar gezerim sahili sanki benimlesin
Ay’da yüzün geceyi öpen sularda sesin
Bilmek istemem, şimdi nerede nasıl kiminlesin
Dünya gözümde değil, çünkü sen gönlümdesin
Selim Aru her sabah Samatya sahilinde yürüyüşe çıkar ve bu yürüyüşler sırasında karşılaştığı çok güzel bir genç kız dikkatini çeker. Önceleri tazeliğine hayran olduğu bu kız daha sonraları hayallerini süslemeye başlar. Günler akıp giderken bir delikanlı belirir kızın yanında. Selim Aru bu delikanlıyı için için kıskanır. Yanlarından geçerken Rumca konuştuklarını ve kızın adının Eleni olduğunu öğrenir. Selim Aru buna rağmen her gün kızı görebilmek için sahildeki yürüyüşlerine devam eder ama bir süre sonra artık Eleni görünmez. Bir gün, bir hafta, bir geçer. Kızı görebilmek için her gün sahile gider ama nafile, artık o güzel kız yoktur. (Beste: Alâeddin Yavaşça)
Gençliğe Veda
Elveda, elveda gençliğim, elveda, ey hatıralar
Elveda mesut günlerim, ümit dolu sayfalar.
Yine mevsimler dönecek, yine yapraklar düşecek
Giden gençliğimiz geri gelmeyecek.
Ellerim semaya doğru yalvardım yıllarca
Dursun zaman dönmesin mevsimler
Tanrım, tanrım, bana ümit ver, heyhat…
Elveda, elveda, elveda ah, elveda.
Yıldırım Gürses bir akşam geç vakit evine dönerken sokakta yaşayan yaşlı bir adama rastlar. Üstünde kendisini ısıtacak bir giysisi bile bulunmayan bu yaşlı adam çöplerden yaktığı ateşle ısınmaya çalışmaktadır. Yaşlı adamın yüzündeki çizgileri o an savrulan bir çınar yaprağındaki çizgilere benzeten sanatçı gençliğin insanın elinden nasıl da hızla kayıp gittiğini ve zamanın asla geri gelmeyecek bir kıymet olduğunu fark eder. İşte bu duygularla bu dizeleri yazar ve daha sonra da besteler.
Bir Bahar Akşamı Rastladım Size
Bir bahar akşamı rastladım size
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz?
İçimde uyanan eski bir arzu
Dedi ki yıllardır aradığın bu
Şimdi soruyorum büküp boynumu
Daha önceleri neredeydiniz?
Şarkının hikayesini güfte yazarı Fuat Edip Baskı şöyle dile getirmektedir. ” Gençlik yıllarım. Yaş Cahit Sıtkı’nın mim koyduğu 35. Bekarım. Bir gün efkar dağıtmak için sinemaya gittim. Tam oturacaktım ki arkamda iç gıcıklayıcı bir hareket ve fısıltı hissettim. Arkama döndüğümde genç kızlardan biri telaşla bana bakıyordu. Göz göze geliverdik birden. Kız mahcup bir biçimde başını öne eğdi. İşte hepsi o kadar. Adını bilmem, sanını bilmem. Şimdi kalk ta ona ‘sen’ diye hitap et bakalım. ” Beste Selahattin Pınar.
Ada Sahillerinde Bekliyorum
Ada sahillerinde bekliyorum
Her zaman yollarını gözlüyorum
Yârim seni seviyor istiyorum
Beni şâd et Şadiye’m başın için
Nerede o mis gibi leylaklar
Sararıp solmak üzere yapraklar
Bana mesken olunca topraklar
Beni şad et Şadiye’m başın için
Neşeli ortamlarda hep el çırparak söylenen bu türküde aslında Suat Bey ve Şadiye Hanım’ın hüzünlü aşkı anlatılır. Şadiye zengin bir ailenin kızıdır. Suat ise fakir bir gençtir. Kader ikisini bir yaz Ada’da buluşturur ve birbirlerine aşık olurlar. Fakat babası, kızını Suat’a vermek istemez. Kış geldiğinde Şadiye ve ailesi Ada’dan ayrılır. Suat ise Ada’da kalır ve sahilde hep Şadiye’nin ona geleceği günü bekler. Bu arada mektuplarla haberleşmeye devam ederler. Fırtınalı bir akşam Suat bu özleme dayanamaz ve kendini denizin azgın sularına bırakır. Ertesi sabah fırtına nedeni ile gelemeyen tekneden Suat’a bir mektup gelir. Bu Şadiye’nin mektubudur. Mektupta Şadiye “Suat, babamı nihayet evlenmemize ikna ettim, gelip beni ailemden isteyebilirsiniz.” yazıyordur.
Kaynak: Prof. Dr. Hazım Gökçen