Ümran Öztürk

'Daha Bizi Soracak Olursan Burada Her Şey Hiç Bilmediğin Gibi.'

Ümran Öztürk

2025 yılına adım atarken, asgari ücretli ve emekli kesim için daha da zorlaşan bir yaşam mücadelesi görünür hale gelmektedir. Her yıl artan enflasyon, yaşam maliyetlerindeki yükseliş ve maaşlardaki yetersiz artış, emekli ve asgari ücretlilerin her geçen yıl daha da mağdur olmalarına yol açıyor. 2025'te ise bu mağduriyetin daha da derinleşmesi bekleniyor.

Yıllardır aynı seviyede kalan ve enflasyon karşısında eriyen emekli maaşları, artık geçim sağlamaktan çok, hayatta kalmaya dönük bir mücadeleye dönüşmüş durumda. Emeklinin aldığı maaş, onu geçindirmekten uzak, evinin temel ihtiyaçlarını bile karşılamaktan yoksun. Aylık gelirlerinin yetersizliği yüzünden, birçok emekli evde yalnızca yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor, sağlık hizmetlerine erişim güçleşiyor ve sosyal yaşamdan tamamen kopuyorlar. Ne yazık ki, devletin emeklilere sunduğu yaşam standardı, çoğu zaman sadece bir "ev hapsi"ne dönüşüyor. Emeklilerin "sessiz" bir hayatı kabul etmeleri bekleniyor; ancak gerçekte, daha fazla çalışmak ya da ek gelir elde etmek de onlar için bir seçenek değil.

Asgari ücretli çalışanlar için ise tablo daha da iç karartıcı. 2025 yılı itibarıyla, asgari ücretin yüksek enflasyon karşısında reel değeri yine gerileyebilir. "Aldığın maaşı nasıl yettirirsen yettir, o senin maharetindir" denilerek, adeta bir yaşam becerisi olarak sunulan bu durum, asgari ücretlinin yaşam kalitesini daha da düşürüyor. Çalışanlar, günün çoğunu işyerlerinde, kalan zamanlarını evlerinde geçiriyorlar. Aldıkları ücret temel ihtiyaçlarına yetmiyor. Borçlar, kira ödemeleri, sağlık, ulaşım, çocukların eğitimi gibi zorunlu ödemelerle karşı karşıya kalıyorlar. Geçim mücadelesi, sadece geçici bir sorun olmaktan çıkıp, uzun vadeli bir kriz halini alıyor. Asgari ücretli, yaptığı işin karşılığında yaşamını sürdürmeye çalışırken, çoğu zaman sadece hayatta kalmaya yetebilecek kadar bir gelir elde edebiliyor.

İşte bu noktada, emekli ve asgari ücretli kesimlerin yaşadığı bu derin sıkıntılar, toplumun büyük bir kesimi için daha fazla dayanılmaz hale geliyor. Sadece temel ihtiyaçlarını karşılamak için savaşan, yaşamak için çaba gösteren bu bireyler, aynı zamanda toplumun en çalışkan ve üretken kesimlerinden birini oluşturuyorlar. Ancak, hükümetin ekonomik politikaları ve ücret politikaları, bu kesimlerin yaşam kalitesini arttırmaya yönelik değil, aksine onları daha da zorlaştırmaya devam ediyor.

2025 yılı, emekli ve asgari ücretliler için daha fazla sabır ve direncin gerektiği bir yıl olacak. Bu durum, sadece ekonomik bir kriz değil, aynı zamanda toplumsal adaletsizlik ve eşitsizliğin de derinleşmesine neden oluyor. 

Bu insanların, hem ekonomik hem de sosyal haklar bakımından daha fazla saygı ve destek görmesi, toplumun en temel ihtiyaçlarından biri haline gelmelidir. Aksi takdirde, bu kesimlerin yaşadığı mağduriyet sadece bireysel bir sorun olmaktan çıkıp, toplumsal bir yara halini alacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları