Dibe Vurmanın Gücü
Ümran Öztürk
Hayat, bazen okyanusun derinliklerine doğru çekermiş gibi hissettirir. Dibe vurduğun an, nefesinin kesildiği, umutlarının karardığı, yolunu kaybettiğin bir an gibidir. Ama işte tam da o an, asıl dönüşüm başlar. Çünkü dibe vurmak, yeniden yükselmenin ilk adımıdır.
Dibe vurmak, insanın kendi sınırlarıyla yüzleşmesidir. Hata yaptığın, yorulduğun, belki de artık hiçbir şeyin yoluna girmeyeceğine inandığın o an… İşte o an, içinde saklı gücü fark ettiğin andır. Bütün yüklerin, maskelerin, sahte güvenlerin çöktüğünde geriye sadece sen kalırsın. Ve o çıplak halinle, kendine en yakın olduğun noktadasındır.
Bir kaya dipten yukarı fırlamak için suya ne kadar sert çarparsa, insan da o kadar derinlerden çıkar. Çünkü dibe vurmanın bir avantajı vardır: Daha aşağıya gidecek yer yoktur. Bu yüzden, her şeyin kaybolduğunu düşündüğün o yerde, aslında yeni bir başlangıç vardır.
Belki en büyük dersleri, en derin acılardan öğreniriz. Hayatta hiçbir şeyin bizi kırmadığını sandığımız günlerde, aslında öğrenmekten de uzakta oluruz. Ama düştüğümüz yerlerde, tekrar kalkmayı öğreniriz. Her yara birer madalya gibi taşınır; çünkü o yaralar bizi biz yapan hikâyelerdir.
Dibe vurduğun an, yukarı çıkmanın hayalini kurduğun andır. Karanlığın içinde bir ışık ararsın, o ışık bazen bir dostun eli, bazen kendi içindeki cesarettir. Bu yolculuk kolay değildir; ama yeniden yukarı çıktığında, eskisinden çok daha güçlü bir insan olursun.
Unutma, denizin dibindeki inciler bile bir mücadeleyle bulunur. Hayat da böyle işte: Dibe vurduğunda, orada kalmamak için çırpınır, kendi inci tanelerini aramaya başlarsın. Çünkü her düşüş, aslında yükselişin başlangıcıdır. Ve her dibe vurma, kendini yeniden yaratmanın en saf halidir.