Ümran Öztürk

Ihlamur Çiçeği ve Katkati Gülü

Ümran Öztürk

Çocukluğumun geçtiği o güzel şehir, hatırladıkça içimi titretir. O zamanlar her köşe başında bir hikâye, her sokak arasında bir anı saklıydı. Ancak aklımda en çok Van Gülü(Katkati Gülü) , Misk Gülü ve ıhlamur çiçeklerinin kokusu kaldı. Yaz akşamları, güneş batarken mahalleyi saran o tatlı ve huzur dolu koku, beni adeta bir zaman tünelinde yolculuğa çıkarır.

O yıllarda arkadaşlarımla doludizgin geçirdiğimiz yaz günlerini düşündükçe yüzümde bir tebessüm belirir. Oturduğumuz evin avlusunda, ıhlamur ve meyve ağaçlarıyla bezeli küçücük bahçemiz vardı. Her köşesi bir masal diyarını andırırdı. Annem pencereleri açık bırakır, içerideki havanın bu muhteşem kokularla dolmasını beklerdi. Her nefes alışımda ruhuma işleyen o koku, bana geçmişin saf ve masum zamanlarını hatırlatır. Bir zamanlar kentin kimliğine hâkim olan Van Güllerinin o eşsiz kokusu, ıhlamur çiçekleriyle birlikte havayı sarar ve adeta bizi huzur dolu bir dünyaya taşırdı.

Yaşadığımı  o dar sokakta, bir ıhlamur  ve gül kokuları birbirine karışırdı. Her sabah okula giderken geçtiğim sokak, ıhlamur ağaçlarıyla ve güllerle bezeli bir cennetti adeta. Ihlamur ağaçlarının altında serin bir esintiyle yürürken,  ıhlamur çiçeklerinin güllerle birleşen büyüleyici kokusu ruhumu sarardı. O anlarda, hayatın tüm güzelliklerinin bu sokakta toplandığını düşünürdüm. Ihlamurun huzur veren kokusu,  tutkulu ve güçlü aroması, gülün ise zarafeti ve sevgi dolu dokunuşu, ruhumda silinmez izler bırakırdı.

Sokakta oynadığımız o uzun yaz günleri hala hafızamda dip diri duruyor. Ayakkabılarımızı çıkarır, yalınayak su dolu arkların içinde derilerimiz buruşuncaya kadar saatlerce oynardık. Yorgun düşüp bir ağacın gölgesine oturduğumuzda, etrafımızı saran ıhlamur çiçeklerinin kokusu bize huzur verirdi.  Güllerinin baş döndürücü kokusu da bu anlara ayrı bir güzellik katardı. O anlarda hissettiğim özgürlük ve mutluluğun tarifi imkânsızdı. Şimdi bile, o anları düşündüğümde içim huzurla doluyor.

Annemin demlediği ıhlamur, vücudumuza enerji ve ferahlık verir, bize canlılık katarak taze bir his uyandırırdı. Demliğin içine birkaç karanfil, bir küçük çubuk tarçın ve bir tutam ıhlamur eklerdi. Küçük kupalarda içtiğimiz bu muhteşem karışıma bazen ekmeğimize sürdüğü gül reçeli eşlik ederdi. Bu anlar, evimizin içinde bir huzur bulutu yaratırdı, her yudumda sevgi ve şefkat barındırırdı. Şimdi o kupalar yok, ama o anların bıraktığı tatlı hatıralar hâlâ capcanlı duruyor hafızamda, içimi ısıtarak.

Yıllar geçti, şehrimizde, mahallemizde, sokaklarımız da değişti. Çocukluğumun geçtiği sokakları, oynadığımız su dolu arkları,  meyve bahçelerini ve tabii ki, misk güllerinin, ıhlamur çiçeklerinin kokusunu özledim… O güzelim sokaktaki ağaçlar, çiçekler, güller yerini anlamsız yapay objelere bırakmış. Gri beton binalar, soğuk ve ruhsuz yapılar, gürültülü sokaklar eski huzur dolu günlerin yerini almış durumda.

Şehrin gürültüsü, betona boğulmuş sokaklar ve ruhsuz yapılar, o güzel anıların üstünü örtmeye çalışsa da, ıhlamur çiçeklerinin ve güllerin kokusu beni geçmiş güzel günlere götürmeye yetiyor.

Bugün büyük şehrin karmaşasında, o eski anıları bir hatıra kutusunda saklar gibi özenle koruyorum. Her şeyin hızla değiştiği bu dünyada, o ıhlamur çiçeği kokan şehir, benim için hâlâ bir sığınak, bir huzur köşesi. O kokuyu her hissettiğimde, çocukluğumun o saf ve mutlu anılarına geri dönüyorum.

Ve işte o zaman, annemin sevgisiyle ısınan kalbim, dünyanın tüm karmaşasından bir an olsun uzaklaşıyor. Bir ıhlamur çiçeğinin zarifliğinde, bir gül yaprağının hafifliğinde, bir karanfil kokusunun büyüleyici etkisinde, duygu dünyam coşup taşıyor, içimdeki sevgi seli her şeyi kucaklıyor, her şeye dokunuyor.

Yazarın Diğer Yazıları