Ümran Öztürk

İnci Taneleri: Hikâyeye Can Veren Türküler

Ümran Öztürk

Yılmaz Erdoğan’ın yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı İnci Taneleri, yalnızca hikâyesiyle değil, sahnelerinde yer verdiği türkülerle de izleyiciyi derinden etkiliyor. Dizi, pavyon sahneleriyle dinamizmini korurken, Erdoğan’ın şair ve ozan kimliği sayesinde bambaşka bir derinlik kazanıyor. Seçilen türküler, karakterlerin ruh halini, hikâyenin kırılma anlarını ve izleyicinin duygularını en keskin şekilde yansıtıyor.

Türküler, halkın ortak hafızasıdır; sevinci, hüznü, aşkı ve kaybı dile getirir. Ancak İnci Taneleri dizisinde türkülerin rolü bundan çok daha fazlası. Onlar yalnızca bir fon müziği değil, hikâyeyi tamamlayan şiirler gibi. Seçilen her türkü, sahnenin atmosferini derinleştirirken izleyicinin ruhuna dokunuyor.

Bu türkülerden bazılarını belki çoğumuz ilk kez bu dizide dinledik. Son bölümde, Fuzuli'nin gazelini Kazancı Bedih’in eşsiz sesiyle duymak izleyiciyi adeta büyüledi. Özellikle şu dizeler, sahnenin duygusal etkisini katbekat artırdı:

"Öyle ser-mestem ki idrak edemezem dünya nedir?

Ben kimim saki olan kimdir, mey ü sahba nedir?"

Bu gazel, edebiyatımızın en güzel örneklerinden biri olarak izleyicinin kalbine derin bir iz bıraktı. Dizinin duygu yükünü artıran en önemli unsurlardan biri de Yılmaz Erdoğan’ın son bölümde seslendirdiği türküydü:

"Susunca dünyayı duyamadığım

Göğnüm yettiğince doyamadığım

Benim koklamaya kıyamadığım

Elin bağında çürüyor gördün mü?"

Bu dizeler, kaybedilen bir sevdanın, çaresizliğin ve kabullenilmiş bir kaderin ifadesiydi. Adeta dizinin hikâyesini anlatır gibiydi. Sevdiğine doyamamış birinin yüreğinde taşıdığı acıyı en sade ama en etkileyici şekilde dile getiren bu türkü, dizinin atmosferine kusursuz bir şekilde oturdu. Özellikle “Benim koklamaya kıyamadığım, elin bağında çürüyor gördün mü?” dizesi, kıymet verilenin başkasının ellerinde yitip gitmesine duyulan sitemi ve çaresizliği yansıtıyordu.

İşte tam da bu yüzden İnci Taneleri, yalnızca bir dizi değil, izleyicinin kalbinde iz bırakan bir duygu yolculuğuna dönüşüyor. Yılmaz Erdoğan’ın türkülere kattığı anlam, sahneleri sadece izlenen değil, hissedilen anlara çeviriyor. Dizinin her sahnesinde, her ezgisinde, her sözünde bir şiir gizli. Belki de en çok bu yüzden İnci Taneleri, izleyicinin yüreğinde bu kadar derin bir yer ediniyor. Beni de diziye çeken en önemli şey işte tam olarak bu.

Yazarın Diğer Yazıları