Ümran Öztürk

Kadim Şehir Van

Ümran Öztürk

Kadim şehir Van... Dört bir yanından geçmişin izleri, yüzyılların tanıklığıyla bezenmiş bir coğrafya. Her köşesi bir sanat eseri gibi işlenmiş, her nefesi geçmişin dokusunu taşır.

Van’ın kilimlerinde, ellerin sabrını görürsün. Her düğümde bir hikaye saklıdır; annelerin sabırla, sessizce işlediği desenler, yılların sabrı, toprağın rüzgarla dansı gibi nakış nakış örülür. O kilimlerde, gökyüzünün mavisi, dağların kar beyazı, yaylaların yeşili var.

Savat sanatında ise gümüş, adeta siyah bir gölge gibi şekil bulur. Oymaların derinliğinde Van’ın asırlık çınarları, kervanların izleri saklanır. Gümüş işlenir, siyahıyla konuşur; toprakla suyun birleşiminden doğan bir ahenk, bir sırdır savat.

Ve kahvaltı... Van’ın sabahları bir başka doğar. Koyunların sütünden yapılan o peynirlere, taze balın tatlı dokunuşu eklenir. Sıcacık tandır ekmeğiyle birlikte, her lokma insanın ruhuna işler, eski kış gecelerinden kalma bir ateşin sıcaklığıyla.

Van mutfağıysa, dağlardan, göllerden, toprakların derinlerinden kopup gelen bir şölendir. Ayran aşının buğusu, kurutun sertliğiyle birleşirken, tandırda Van balığı eşlik eder bu lezzete. Otlu peynirin özgün tadı her dilde yankılanır. Her tabakta bir mevsim, her tattığında bir anı yeniden canlanır.

Norduz koyunları... Sanki Van’ın zirvelerinde özgürlüğü koklar gibi dolaşırlar. Yünleri rüzgarla savrulur, başlarında bin yıllık bilgelik. O koyunların eti, dağların tadını taşır; her lokmada o yükseklerin, soğuk rüzgarların izini hissedersin.

Van Denizi... Aslında bir deniz değil, ama ruhu deniz kadar geniştir. Akdamar Adası’na baktığında, o deniz mavisiyle sarılır yüreğin. Adanın ortasında, Ermeni taş ustalarının ellerinden çıkma Akdamar Kilisesi yükselir, duvarlarında tarih canlanır. O kızıl taşlar, gökyüzünün maviliğiyle, suyun tuzuyla birleşir. Her motifte bir dua, her detayda bir inanç saklıdır.

Badem ve iğde ağaçları... Van’ın meltemiyle sallanır. Çiçek açtığında badem ağaçları, kokusu baharı çağırır. İğde  sarı çiçekleriyle geçmişi anımsatır; hüzünlü bir sonbahar akşamında dallarına yaslanan bir çocuğun düşleri gibi.

Ve semaverde demlenen çay... Kıraç toprakların ortasında, bir sabırla kaynayan semaverin dumanı yükselir. Kıvrılan çay dumanı, dağların eteklerinde, gölün serinliğinde dolaşır. Her bardakta, toprak kokusunu, dağların serinliğini, göğün maviliğini bulursun. Bir bardak çayda, Van’ın özlemi saklıdır; her yudumda uzaklardan gelen bir hatıra.

Van, kadim bir rüya gibi... Hem geçmişin, hem geleceğin izleriyle örülmüş bir şehir. Gözlerinde dağların gölgesi, dilinde gölün tuzu, yüreğinde bin yıllık bir özlem. 6/11/2024

Yazarın Diğer Yazıları