Ümran Öztürk

Kimlikli Şehirler ve Akıllı Kentler

Ümran Öztürk

Ülkemiz bir deprem bölgesidir. Son yıllarda 4 ve 5 şiddetinde depremlere sık sık tanık olmaya başladık. 21 Haziran günü Bursa ‘da Kestel'e bağlı Dudaklı, Narlıdere, Aksu ve Kayacık mahallelerinde etkili olan kuvvetli sağanak, sele yol açtı. Evleri su bastı, araçlar sürüklendi, insanlar sele kapılarak yaşamlarını yitirdi. Taşkınlar can ve mal kaybına neden oldu. Tüm ülke bu haberle sarsıldı.  Binaların dere yataklarına yapılmasının nasıl büyük felaketlere, can ve mal kayıplarına neden olduğuna üzülerek tanık oluyoruz.  Tüm bu olumsuzluklar aklımıza, ister istemez  insan odaklı yaşanabilir kimlikli şehirleri getiriyor.

Ülkemizde yakın zamanda şehircilik bilincini artırmak üzere çalışmalar başlatıldı. Şehircilik ve Çevre Bakanlığı’nın yanı sıra bazı dernekler, STK lar bu işi ciddiye alarak yeni çalışmalara yöneliyorlar.  Türkiye'de kimlikli özgün şehirlerin oluşmasına ve uluslararası arenada tanınmasına katkı sunmak amacıyla çalışmalar yapan Uluslararası Altın Kentler Derneği bunlardan bir tanesidir. Derneğin başkanı Cenap Tuncer’i ve dernek çalışmalarını Van’da katıldığım bir programda tanıdım. Derneğin asıl amacının ticari kaygı ve kar amacı gütmeden kentin gelişmesine ivme kazandıran projeler hazırlamak. Hazırlanan projeleri ve uygulayıcıları desteklemek, örnek göstermek,  bu konuda sempozyumlar, paneller düzenleyerek toplum bilincini oluşturmada etkin çalışmalar yapmak olduğunu gördüm. İlgimi çeken bu konu üzerinde kendisinden aldığım bilgiler ışığında kimlikli şehirlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha kavradım.

Nasıl her şehrin kendine göre ruhu, hafızası varsa kimliği de vardır elbette.

Kimlikli şehirler: Toplumun günlük yaşam kalitesini arttırırken doğal kaynakları, tarihi ve kültürel varlıkları koruyup, gözeten, kendi öz kimliğini yansıtan, diğer tüm canlılara ve doğaya saygılı olan, toplumun her kesimi özellikle dezavantajlı grupları da kapsayan, kentlerdeki dönüşüm fırsatını değerlendirirken aynı zamanda kentleri afetlere hazırlayan şehirlerdir.

Kimlikli Şehirler; Geçmişten kopuk, çevreye duyarsız bir şehirleşmeyi reddederken kendine özgü varlıkların korunmasını, geleneksellikten kopmadan, özünden ayrılmadan, yenilikçi, şeffaf, çözüm odaklı şehirleri ifade eder. Örneğin Safranbolu evleri, Beypazarı evleri, Odunpazarı  evleri, Bodrum  evleri mimarisiyle özünü kaybetmeden yenilenmiş ve o kentlerin kimliklerini oluşturmuşlardır.

Her insanın bir kimliği olduğu gibi her kentin de bir kimliği vardır. Mimarisiyle, meydanlarıyla, markalaşmış ürünleriyle tanınan şehirlere gitmesek de kafamızda o şehrin bir imajı bir fotoğrafı oluşmuştur.

İstanbul diyince aklımıza neler gelmez ki. O başlı başına bir kimlikli kenttir zaten. Mimarisiyle dünya kentleri arasında önemli bir sırada olan sarayları, camileri, kuleleri, zindanları, hanları, hamamları, surları, meydanları ve niceleriyle bir tarihtir. İstanbul dışında mimarisi , tarihi örgüsü ve markalaşmış ürünleriyle; kimlikli şehirler arasında yerini alan kentlerimiz de mevcuttur. 

Akıllı Kentleri Biz mi Yanlış Anladık?

Günümüzde geleneksellikten ayrılarak rekabeti daha fazla güçlendirmek için teknolojik yatırımlara yönelen işletmeler akıllı ürünler ile piyasaya hızlı bir giriş yaparak geniş bir pazar yaratmayı başardılar. Akıllı telefonlarla başlayıp akıllı tabletler, akıllı buzdolapları, akıllı saatler, akıllı otomobiller, akıllı eveler,akıllı duraklar, akıllı bina güvenlik  sistemleri ile birlikte nice ürünler geliştirdiler.

Son zamanlarda dünyada olduğu gibi ülkemizde de akıllı şehirler önem kazandı. Belediyelerdeki Şehircilik anlayışı da değişti. Kentler birbirleriyle yenilik ve teknoloji alanında kıyasıya yarış içine girdi.

Bazen sanayiye kurban giden kimlikli şehirler de oldu. Doğasına, tarihi dokusuna zarar vererek bilinçsizce teknoloji kullanılmaya başlandı. Bunun ölçüsünü kaçırdığımız takdirde kimlikli şehirler bundan olumsuz etkilenmeye başlar işte asıl facia o zaman yaşanır. O şehrin tarihini, kültürünü, gelenekselliğini değişim uğruna yok etmek katliam olur. Mekanları yeniden inşa ederken yok olan insan ilişkilerini görmezden gelemeyiz. Örneğin gecekondu kültürünün şehrin kimliğine yansımasını yadsıyamayız.  Zira gecekonduların avlusuyla, bahçesiyle komşuluk ilişkileriyle bir ruhu vardı. Bu ruhu çok katlı beton yığını apartmanlarda bulabilir misiniz?  Bu gecekondularda kentin hafızasını oluşturan önemli bir kültür bir kimlik vardır.

Akıllı kentleri tam manasıyla kavrayamazsanız yaptığınız her değişikliğe akıllı kent uygulaması dersiniz. 

Bazı kentlerin sokakları caddeleri o kadar birbirine benzer ki biran hangi kentte olduğunuzu unutursunuz. Birbirinin taklidi olan bu kentler kendi öz benliğinden sıyrılmış bir görünümdedir. Bunun nedeni tamamen bir başka şehirde gördüğü modeli burada kötü bir kopya ile uygulamaktır. Kentin dokusuna uyup uymadığına bakmadan sanki ödünç alınmışta geri verilecek kadar uyuşmayan bir değişiklikle çevre düzenlemesi yapmış sayılmazsınız. Bu değişim  sıradanlıktan kurtarmaz şehrinizi sadece kasadaki parayı harcamakla kalmaz, şehrin kimliğine, dokusuna, ruhuna da zarar vermiş olursunuz.

Akıllı şehirler akıllı yatırımlarla yerini bulur. Peki nedir bu akıllı şehirler?

Akıllı Şehir kavramına ilişkin ortak tek bir tanımlama bulunmadığı gibi  2020-2023 Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı hazırlama çalışmalarında bu ihtiyaca yönelik farklı çalışmalarda yer alan Akıllı Şehir tanımlarına rastlarsınız.

Avrupa Parlamentosu;  “Akıllı Şehir, çok paydaşlı, belediye odaklı ortaklık temelinde BİT tabanlı çözümler ile kamu sorunlarını çözme yaklaşımını benimseyen şehirdir” derken,

 ITU; “Akıllı ve sürdürülebilir şehir, mevcut ve gelecek nesillerin ekonomik, sosyal, çevresel ve kültürel ihtiyaçlarını gözetirken; yaşam kalitesini, şehircilik hizmet sunumunun verimliliğini ve rekabet gücünü artırmak için bilgi ve iletişim teknolojilerini ve diğer araçları kullanan yenilikçi bir şehirdir” tanımını yapmıştır.

T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise  “Paydaşlar arası işbirliği ile hayata geçirilen, yeni teknolojileri ve yenilikçi yaklaşımları kullanan, veri ve uzmanlığa dayalı olarak gerekçelendirilen ve gelecekteki problem ve ihtiyaçları öngörerek hayata değer katan çözümler üreten daha yaşanabilir ve sürdürülebilir şehirler” tanımını yapmıştır.

Tüm tanımlara bakıldığında Akıllı Şehirler, insanlara ve doğaya zarar veren bozuk kentleşme, gürültü kirliliği, çevre kirliliği,  gibi faktörlerden kurtulmak amacıyla yapılan teknolojik ve çevre dostu projelere verilen isimdir.

Akıllı Şehirlere ulaşmak için olması gerekenler;

*Kamu kaynaklarının doğru kullanılması ve hizmetlerin verimliliği

*Şehri geliştirmek büyütmek için sürdürülebilirlik,

*Vatandaşın ulaşım araçlarından bağımsız olarak hareket kabiliyetini kolaylaştırmak

*Günlük hayatta, acil durumlarda, felaketlerde en iyi şekilde kamu emniyeti ve güvenliğini sağlamak

*işletmeleri, yatırımcıları, vatandaşları ve turistleri çekmek için Ekonomik büyümeyi  hep diri tutmak

*Şehrin itibarını ve imajını sürekli olarak iyileştirmek. Ana hedef  “Yaşanabilirlik” düzeyini iyileştirmektir.

Akıllı şehirlerin ortak noktaları; Açık kaynak veri merkezleri oluşturarak yeni yöntemler kullanmaya başlamaktır. Yani özel sektörlerin inovasyon yapmasına izin vermeleridir.

Belediyeler kaynaklarını yerinde ve doğru bir şekilde kullanarak içme suyundan ,alt yapısına, çöpten, hava kirliliğine, trafikten nüfus artışına hatta  göçlere kadar vatandaşlarına en iyi konforu sunabilmek için vardır.

Akıllı kentlerde akıllı alt yapı bir şehrin en gerekli ihtiyacı, belediyenin ise en güçlü yatırımıdır.

Yazarın Diğer Yazıları