CEREN kız ve Evrensel zorunluluk doktrini
Yalçın Ünver
Nereden başlayayım bilemiyorum?
Ülkemiz bir akıl tutulması yaşarken, bu arada ortak akıl yürütememenin sancılarını da çekiyor.
Ve yine bu arada, ülkemiz adeta kendi yarattığı çok bilinmeyenli problemleri çözmek yerine, problem üstüne çözümsüz problemlerle de boşu boşuna uğraşıyor.
Seçimin güvenliğini sağlayıp, sandıktan çıkan Başkanlara güvenmeyerek yerinden alıp, kimini sorgulayıp kimini de içeri tıkıp, yerine Kayyum atayan bir devlet; suç makinesine dönüşen bir adamı açık cezaevine gönderiyor, adam kaçıyor masum bir kızı öldürdükten sonra Yüksek Güvenlikli Cezaevine gönderiliyor.
Bakınız hep güvenlikten bahsettim.
Ya sonra?
Nasıl oluyorsa oluyor bu suç makinesi bulunduğu hücrede fayansları kırarak intihara kalkışıyor.
***
İşte burada Antik filozof Aristoteles'in tarihe damgasını vuran sözü aklıma geliyor.
Şöyle der!
"Her şey, evet her şey imkan halinde olandan etkinlik halinde olana doğru değişir"
Daha ne desin?
İşte suç makinesine dönüşen ve başka türlü davranma olanağı da bulunmayan bu adam; kaçması imkan dahilinde olan halden kurtulup, Ceren kızın etkin katili olarak değişiyor...
Oysa akıllı devlet, bir yandan suçluyu cezalandırırken, bir yandan da insanların suç işlemesi zorunlu koşulları ortadan kaldırması gerekmez mi?
İşte burada deha filozof Spinoza'nın (evrensel zorunluluk doktrini) devreye girmeli.
O ne mi?
O şu demek; "Bir köpek tarafından ısıtılıp kuduran biri mazur görülebilir ama yine de onu öldürmeye ya da ölüme terk etmeye hakkımız vardır"
Yani bu sözü şöyle de tercüme edebiliriz;
İşlediği seri suçlarla kuduza dönüşen birisi hep kötülük üreterek ve başka türlü davranma olanağı bulamıyorsa bunu toplum vicdanı adına ölüme terk edebiliriz.
Yoksa daha nice Ceren'lerin cinayeti ile uğraşır dururuz.