Kimse neden yazdığını inanın açıklayamıyor
Yalçın Ünver
Merhaba,
Bu sözcüğü çok severim; evet benden zarar gelmez anlamındadır. Ancak bir başka yazımda bu farsça sözcüğün daha güzel bir yorumunu sunacağım.
Bu arada
Tek gayem yazılarımın içinde Yalçın olarak ve özgün bir parmak izi gibi kalabilmek.
Her insan kendi içinde bir dünya olurken ve koskocaman bir evreni taşırken ,düşünce boyutunda minicik bir kum tanesi olarak nasıl kalabilir?..
İnsan tabiatına en aykırı olan şey, insanın eşiti olarak gördüğünün hakimiyeti altına girmesi ve ona neyin doğru olduğunu söyliyememesidir.
Bu nedenle, insanların bir şey düşünüp başka bir şey söylemek ( yahut) yazmak zorunda kaldıkları yönetimler insan tabiatına en aykırı rejimlerdir derken, yine bizlerin tek gayesi bu sayfalara değişik bir soluk getirmek ve ses olabilmektir.
Yani bazı ezberleri insanın gelişimi adına bozmak ve yine doğru adına katkı yapmaktır.
Yani Şerif Mardin hocanın dediği gibi çevre ( mahalle) baskısı altında kalmaksızın özgünce ve özgürce yazabilmek.
Yani aklın odağında kalarak ve kırmadan ,dökmeden gönüllere girebilmek.
" Eğer bu göz sana yaramıyor, fazlaysa çıkar onu at.!" der İncil.
Gayemiz; bu güzel gözlere anlamlı yazılar sunarken, hiç bir manevi baskı altında kalmaksızın , kendi iç dünyasıyla barışık , kendisi olabilmesini sağlayarak, güzel gören gözlerin kendi değerini bilmesine yardımcı olabilmek ,hepsi bu inanın.
Sizlerin gözleri bizler için çok önemlidir.
Aman onların değerini bilelim de yerinde dursunlar…
Bizim gibi yazının içinde olanların tek amacı; okuyucuya yazılarımızla güzel bir sofra kurup, onları düşünceye sevk etmek olmalı.
Yoksa çalakalem yazmanın ne değeri olabilir ki? İlkem budur arkadaşlar, düşündürmek ve fikir sahibi yapmak.
Merhaba dostlar.
Belli bir yaştan sonra, eğer ki yaşımıza mütenasip bilgi seviyemiz varsa ve okumayı da seviyorsak, inanın bunlar belli bir yaştan sonra yazı olarak yüreğinizden taşmadan edemiyor.
Kimse neden yazdığını inanın açıklayamıyor.
Yazmak böyle bir duygu yani.
Düşünce kafesimizde tutsak kelimeleri cümle haline getirerek, onları paragraf halinde meraklı gözlerle sunarken, okuyucunun gözlerinde kanatlanmak.
Ve diğer gelecek yazıya merak uyandırmak.
Bir başka deyişle de manâ alemimizde yüzen,koşan ve uçan kelimeleri yakalayarak, onlara bir anlam yükleyip güzel gözlere sunarak, yine onları özgür gözlerde serbest bırakmak..
Fransa'nın büyük ekspresyonist ressamı Manet'e bir arkadaşı söyle sorar ;
Üstad , sizi hep doğada gezerken görüyorum .Siz ne zaman çalışıyorsunuz kuzum.
Cevap basit bakın ne der Manet;
Genelde doğayı gözlemlediğim, yani gezdiğim anlarımda çalışırım. Tuvalimle başbaşa kalarak resim yaptığım da dinlenirim.
Evet, inanın gözlem çok önemli ve yürürken düşünmek. Yürürken küçük notlar almak.
Sokak kenarında size bakan bir kedinin gözünde yahut bir seyyar pazarcının sözlerinde hayatın bir diğer yanını yakalamak, görmek ve duygulanmak ve bunları yazmadan duramamak...
Bunlar başlı başına bir heyecan.
Evet, bence de ilk önce merak olmalı, sonra okumak ve anlamak ve düşünmek ve fikir sahibi olmak.
Zaten bu beş ana arter yazı mabedinin kubbesini tutan fil ayağıdır.
Ve tüm gayem şu gök kubbede ve Vansesi gazetesinde soluk olabilmek, söz olabilmek.
Merak etmeyiniz, yazılarımla kimseye zarar gelmez, yani tekrar bir şiirimde merhaba desem ne güzel olur diye düşündüm.
İki martı.
Kaptan saatini bekliyordu
Biraz gecikmişti ki
İki martı
Ansızın kanat çırparak
Kaptan köşkünün camından
Şöyle bir göründü..
Haydi kaptan! Çal şu düdüğü
Zaman geldi ,
Ne beklersin?
Atılacak simitler soğudu!
Kaptan şunca yıllık işinden
Bu denli utanmamıştı,
Evet ,
Martılar haklıydı.
Konaktan kalkan vapurun kaptanı sanki bendim..
Her akşam üstü
Karşıyaka'ya doğru uzanan esir gözlerimdi
Devamlı yolcusu olan..
Ve bir simit parçasını martılara yedirmekti işim
Ama kaptan değildim, affedin
Gözlerimdi kaptan..
Sonra ansızın içimden;
Yelkenlere giydirdim yalnızlımı
İçinde bol rüzgarlara direnen dikişleriydi sabrım diyerek
İki satır döküldü içimden..
Yıllar geçti
Aynı martılar,
Aynı vapur,
Aynı ben ve ayrı ben kaldım
Gözlerimle
Karşıyakaya bakan..