Yeşil Kurbağa
Yalçın Ünver
Hani bir söz vardır " bir kitap okudum hayatım değişti " diye…
Bizimki de o misal yani, bir söz okuruz beynimizde oluşan düşüncemiz o anki hayatımızı değiştirir; işte o an bir tırtıl, bir kelebek bir koza olup saklanırız.
Kimimiz salı, kimimiz çarşamba, kimimiz de Perşembe günleri görünür, kâh okuyan gözlerde iplik, kâh sayfalarda satır olur dururuz.
Eskişehir’den, Balıkesir’den İzmir’den söz olur, ırak ellerde yani ister Van’da, ister gurbet ellerde okunuruz.
Kozamız Vansesi’nde yazı olup çözülürken, bir bakmışsınız Mine, Ümran, Yalçın olarak vücut bulmuşuz.
Biliyor musunuz sizler o şehrin her saatini, her gününü yaşarken, bizler buralardan her akşamüstünün hüznünü kelimelere dökerek iç çekişimizi yazıyoruz.
Ve ha deyince ne İskele caddesinde, ne Maraş caddesinde gezebiliyor, ne havasını koklayabiliyor, ne suyunu içebiliyor, ne taptapa ekmeğini, ne peynirini, ne de yağlı çöreğini yiyebiliyoruz, ne de gün batımının güzelliğini Van gölünden seyredebiliyoruz.
Sizler Van’ın her sabahını, her güneşini bir çay eşliğinde yudumlarken, bizler Porsuk, Susurluk, Menderes ırmaklarından bir yudum suyu Şamran Kanalına, Akköprü Deresine götürür birer yeşil kurbağa olarak görünürüz.
Kimimiz Mine gibi tarih, kimimiz Ümran gibi şiirde bir fısıltı, ben de anılarımla araya girerek birlikte çekirdek bir aile olarak Vansesi’nde bir nefes olup, yazılarımızla can suyu niyetine içimizdeki Van'ı aktarırken kendimizi buluruz.
Her suyun olduğu yerde kurbağa olmaz fakat kurbağanın olduğu her yerde mutlaka su vardır diyerek, çekirdek ailede birbirimize el verir, can bulur, elbette birlikte Vansesi’nde ses oluruz.