Yunus Türkoğlu

Ağaçları kesmeyin!

Yunus Türkoğlu

Ağaçları kesmeyin, ağaçları yaralamayın, ağaçlara dokunmayın lütfen! “Yaş kesen baş keser!” diye buyurmuş atalarımız…

Yakın komşumuz öldükten kısa bir süre sonra hanımı bahçedeki meyve ağaçlarını kesmeye karar vermiş meğer. Bir gün ne olduğunu anlayamamıştık! Birkaç kişi ellerindeki elektrikli testerelerle üzerinde meyve olan ağaçları hiç acımadan kesiyorlar, dallarını ayırıp gövdelerini traktöre yükleyip götürüyorlardı. Bu bir faciaydı!  Sanki o ağaçların feryadı figanlarını duyar gibi oluyordum! “Kurtarın bizi, kurtarın bizi!” der gibiydiler ve içim sızlıyordu. Fakat elimden de bir şey gelmiyordu. Bu durum bizim ve yakın komşularımızın gözleri önünde oluyordu ve netice itibarıyla hepimizi çok üzüyordu. Ağaçlar kesilirken içimden bir şeylerin koptuğunu hissediyordum. Onlarla tanışıklığımız on yedi yıl gibi bir zamandı ve geçmişleri tahminen kırk-kırk beş yılı bulmuştu. Çeşitli ağaçlar, bitkiler, börtü böcek, kuş cıvıltıları ve renkli çiçeklerin olduğu bahçeden geriye bomboş bir arazi kalmıştı! Buda hüzün vericiydi...

 Bu konuda biraz araştırma yapınca bir dergide ilginç bir yazıya rastladım ve sizlerle paylaşmak istedim:

“-Backster Etkisi”ni duydunuz mu?

Büyük bir çoğunluğun “-Hayır, duymadık!” dediğini işitir gibiyim. O halde dinleyin...

1966 yılında. Amerika’nın tanınmış yalan makinesi uzmanı Cleve Backster güvenlik memurlarına poligraf aygıtının kullanımı eğitimi verdikten sonra yalan makinesinin elektrotlarını kocaman yapraklı tropikal bitkisinin üzerine yerleştirdi. Yalan makinesi; çeşitli korku, sevinç, şaşkınlık gibi durumların elektrikle ilgili değişimlerini ölçtüğüne göre, belki bitki de su dökünce seviniyordur diye güldü. 

 Bitkiyi suladığında galvanometre zikzaklar çizerek aşağıya doğru indi. Oysa yukarı doğru hareket bekliyordu Backster. Yaprağını sıcak kahveye batırdığında da beklediği tepkiyi görmedi.

Sonunda kibriti alıp bitkiyi yakmayı düşündüğünde her şey değişti. Bitki çılgınca galvanometrenin ibresini tavan yaptırdı. İnanamadı Backster;

“ Nasıl yani!” dedi kendi kendine;

“Bitki düşüncelerimi mi okudu?”

İnsanlık tarihinin önünde yeni sayfa açılıyordu artık. Deneyler deneyleri kovaladı. Bitkilerin sadece düşünceleri okumakla kalmayıp çevrelerindeki her şeyi hissettikleri de çıktı ortaya. Eline iğne battığında duyulan acıyı hissediyordu. Hatta kilometrelerce uzakta olunsa bile yaşanan sevinç ve üzüntüleri hissediyordu. Hatta korkudan baygınlık bile geçiriyordu…

Bir gün şehir dışından gelen bir botanikçi kadın içeri girdiğinde bütün ağaçlar sessizleşti. Hiçbirinden tepki gelmiyordu. Sanki hepsi birden sessizliğe bürünmüştü. Ta ki o kadın havaalanından uçağa binip gittikten 45 dakika sonra yeniden tepki vermeye başladılar. Kadın botanikçinin bitkileri kurutup ölçümler yaptığını öğrendiği zaman anladı Backster, kadını görünce bitkilerin korkudan bayıldıklarını…

 Bir deney tasarladı. Altı yardımcısını aynı gece aynı saatlerde yapmak üzere farklı vazifeler verdi. Vazifelerden biri, gece yarısı gelip laboratuardaki bitkilerden birini söküp parçalamaktı. Ertesi gün geceleyin bitkileri parçalayan yardımcı içeri girdiğinde bütün bitkiler çılgınlar gibi haykırmaya başladı, galvanometrelerin ibrelerinin tavan yapmasını böyle adlandırıyor Backster…

Bu deneyden anlaşıldı ki; bitkiler sadece hissetmiyor, aynı zamanda hafızaları da var. Ve Amerika’da bazı adli vakalarda bitkilerin şahitliğine başlandı. Bitkiler asla yanlış sonuç vermiyordu, çünkü yalan nedir bilmiyorlardı. İnsanların düşüncelerini okuyabiliyor, kötülük yapanları hafızasına kaydedebiliyor. Aynı zamanda bu bilgileri diğer bitkilerle paylaşabiliyor. Yanındaki bitkinin susuz kalması durumunda, kendi suyunu onun la paylaşabiliyor…

Bitkiler, bütün canlılarla irtibat kurma konusunda bizim hayallerimizin ötesinde bir hassasiyete sahip. Her biri tabiatın bir parçasıdır. Belki bir gün onları daha iyi anlama imkânımız olursa, bize tarihin bütün yaşanmışlıklarını anlatabilirler. Bilelim ki dünyanın herhangi bir yerinde bir bitkiye kötü davranılırsa, bütün bitkiler bunu hissediyor!

(Kaynak: Yüzakı-Bitkilerin Gizli Hayatı, Peter Tompkins / Cristopher Bird)

Bütün canlılar kendi lisanlarıyla Rablerini zikrederler. Arz ve sema ehli yaratıcısı olan Halık’ını zikretmekten bir an bile geri durmazlar.(Mektubat)

“…Hiçbir şey yoktur ki O’nu hamd ile tespih etmesin, ancak siz onların tespihlerini anlamazsınız…”(İsra, 44)

Biz duymasak duyabilenler, görmesek görebilenler, bilmesek bilenler var…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları