Yunus Türkoğlu

Bir akşamüstü Van'a gel…

Yunus Türkoğlu

(Gurbetteki Vanlılara)

Çiçekler usul usul rengine girsin, ikindi sonrasıdır ortalık gülümsesin, güneş ışınları Vangölü sularında yıkanmaya insin… Martılar neşeyle uçuşsun ve serin havayı görünce her şeyde başlar ya bir telaş ve sislenmeden hatıralar yığını, sen yine bir akşamüstü gel başım, gözüm üstüne…

Şu Edremit sahilinde yürüyenler, sağımda solumda oturanlar, semaver çayı içenler hepsi tanıdık, hepsi ahbap ve kardeş olsun ki yabancılık çekmeyeyim buralarda!  Ilık bir yel okşarken yüzümü, beklediğimiz akşamlar hala uykudadır… Rahmetli Saadet Bayramoğlu’nun bahçesinden zeringadek kokuları ılgıt ılgıt sökün ederken, akşam olup ruhuma kasvet çökmeden, hüzün yavaş yavaş sahile vurmadan, yıldızlar gökyüzünü kaplamadan yine bir akşamüstü gel seni Yaratan Mevla’ya kurban olayım…

Gurbet elde yüreğine yerleşmiş sızılara aldırma! Her gece mavi düşler görmesen de, zülfünü tarayan meltemler esmese de… “-Saklı gözyaşlarımı kimseler görmesin, yıldızlar çığlıklarımı duymasın!” desende, hasretin kıyısındaki hatıraların med cezir etmeden, içinde sakladığın sevda sırrını al ve yaz bitmeden bir akşamüstü yine Van’a gel…

Bir akşamüstü Van’a gel, Engil süzülüp akarken, Eblanganis ile Botan çoşsun, Vangölü’nün dalgaları sükûnetle okşarken İskele sahilindeki kumları, yaylalarda açan gelincikler solmadan,  Erek Dağı’nın zirvesinde karlar erimeden ve yüreğindeki umutlar bitmeden; “Sakın geç kalma erken gel!” İki gözümün nuru, yine bir akşamüstü gel…

He, ne diyisen, gelisen yohsa yoh? (Bu cümleyi Kürtçe veya Fransızca zannetmeyin! Vakti zamanında Van’da kullanılan bir cümleydi, Türkçe olduğu rivayet edilir!)

İstanbul, Antalya, İzmir, Aydın veya Bursa fark etmez nerde olursanız olun bir akşamüstü geliverin; Van Kalesi’nin burçlarında birer çay içelim. Oturalım arada dağlara karşı bir

türkü yakalım efkâr bassın gönlümüzü… Bulabilirsek kerpiç bir ev bulalım, içini dışını hep beraber badanalayalım... Merhum Yaşar Baydaş’ın bahçesindeki şeftali eriklerin altında oturup eski günlerden bahsedelim, eh birazda ellerimiz cebimizde hafiften ıslık çalarak Suvaroğlu Mahallesi’nde gezelim ve nerede olduğumuzu bir an unutup bu garip gönlümüzü biraz avutalım…

Sobacı Osman Camii’nde ikindi namazı kılalım. Müezzin hafız Osman hoca “Nebe Süresi” okusun; Saim Akbaşoğlu, Medeni Ertutar, Emin Dikici dinlesin gözyaşlarıyla…

Hatırlayalım o beyaz tülbentli anneleri, tatlı dilli dedeleri… Cıri nene’nin pamuk ellerini öpüp duasını alalım ve torunları bize Guli nene’yi anlatsın dinleyelim… 

Ah mümkün olsa yeniden çocuk olsak! Mahallede bilye yuvarlasak, âşık atsak sonra dıngılepiştoya binip havalansak gökyüzüne, güvercin taklası atsak üst üste, saatlerce futbol oynasak merada, zamanı mekânı unutsak diyorum bu arada…

Yine bir akşamüstü gel…

Kapalı Spor Salonuna gidelim. Laz Mustafa hocayı, Mehmet hocayı bulalım eski günlerdeki gibi biraz taekvondo çalışması yapalım! Kim formda kim değil görelim. Aydın Orman, Şahin Arık, Lütfi Canbakış boks antrenmanları yapıyorsa zevkle izleyelim. Cumhur Yıldız ordaysa selam verip halini hatırını soralım. Merhum Saffet Demiroğlu müdürümüzü rahmetle anıp ve birer Fatiha okuyalım ruhuna… Şemsettin ve Süleyman ağabeyleri de unutmayalım bu arada…

Bir akşamüstü yine Van’a gel…

Bahçelerden yayılsın kuş sesleri, seherlerde gül yaprağından şebnemler dökülsün, İskele sahilinde otururken karşımızdan süzülerek geçsin yelkenliler… Zamana attığımız kördüğümleri çözelim, gönül sahiline vursun ikindi dalgaları ve rüzgâr söylesin bizim o eski şarkımızı…

Bilirim; memleket hasreti düşer Alanya’ya, hasret düşer Seferihisar’a, hasret düşer Beylikdüzü’ne, Söke’ye… Hasret çeker Hediye hala, hasret çeker Veysel Aysan, hasret çeker Şahin Karabulak! Ve bilirim ayrılık hançeri sinelerde, sevda kokan mevsimler yüreklerde, dağ gibi hasret vardır gurbet elin gecelerinde! 

Yeşil, beyaz ve mavinin meşk edildiği şehre, esrarlı sevdalar, saadetler şehrine bir akşamüstü gün batarken gel…

Her mevsimde türlü renklerin ahengi, gün batımında kızıl nura bürünen sular var. Gevaş’ta açar laleler güller, Gürpınar’da akar gürül gürül sular, Çatak’ta dallarda yeşil cevizler var… Müküs’de balta girmemiş ormanlar, Vangölü’nde adalar, Erçek’te flamingolar, albatroslar, Çaldıran’da Yavuz’dan sahneler ve herkesin gözünde bir başka görünen şehir var…

Ve İlimizin tanıtımı için gurbet elde canla başla çalışanlar var!  “Van Derneklerine” ve emeği geçenlere selam ediyorum, üstün başarılar diliyorum...

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları