Çevre ve İnsan-3
Yunus Türkoğlu
Zaman geçtikçe üstümüzdeki gökyüzü ve altımızdaki yeryüzünde değişik hallere şahitlik ediyoruz. Vakti zamanında belirgin çizgilerle ayrılan mevsimler artık bulanık bir hal aldı. İlkbaharın o güzel dirilişini tam manasıyla göremiyoruz. Yazlar, kışlar ve diğer mevsimler aynı dönemde yaşanır oldu. Dünya hızla değişiyor, dengeler kayboluyor. Vakti zamanında kışın ne zaman geleceği ve ne zaman gideceği belliydi. Baharın ne zaman geleceğini, Kişmiri güllerin açacağı zamanı bilirdik. Şimdi her şey değişti. İstediğimiz bitkiyi, meyveyi ve sebzeyi istediğimiz mevsimde bulma imkânına sahibiz. Neyin ne zaman olacağı ilgili bilgilerimiz altüst oldu. Bunun bizler için nimet mi, yoksa musibet mi olduğu konusunda ciddi olarak düşünmemiz lazım…
Van merkez beton yığınları arasında kaldı, tabiatın sesi soluğu kısıldı, duyamaz, göremez olduk. Sabahın seherinde ötüşen kuşların ve horozların sesleriyle uyanırdık. Şimdi cadde ve sokaklarda yürüyen insanların ayak sesleri, araçların gürültüleri bir ambulansların siren seslerini rutin olarak duyar olduk. Bulduğumuz en küçük bir arazi parçasına beton yığınları dikmeye devam ediyoruz. Yağmur veya kar sularını emecek, onu sebzelere, meyvelere ve insanın faydasına dönüştürecek toprak parçası yok denecek kadar azaldı. Her yerimiz beton, bu sebeple sular akıp giderken çevreye zarar veriyor, evlere, işyerlerine doluyor veya sellere sebebiyet veriyor…
İklim değişikliği, kuraklık tehlikesi, temiz su ve sağlıklı gıda meselesi önümüzdeki dönemde insanoğlunun yaşayacağı en büyük problemlerden birisidir. Bu yaklaşan bir tehlikedir.
Konunun uzmanları ve ufku geniş insanlar, tedbir alınması için gayret sarf ediyorlar, seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Açıkçası felaket geliyorum diyor…
“Şu gerçeği iyi biliyorum: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey; bir ailenin bireylerini biri birlerine bağlayan kan gibi ortaktır ve biri birine bağlıdır. Bu nedenle de; dünyanın başına gelen her felaket; insanoğlunun da başına gelmiş demektir…”
Kızılderili Reisi Seattle
Yaşanan bu problemlerin müsebbibi insanlardır. Açgözlülük, adaletsizlik ve liyakatsizliğin bir neticesidir. Hiç kimse aldığından, kazandığından memnun değil. On alan, yüz alan, bin alan hatta yüz bin alanda memnun değil herkes şikâyet ediyor, daha fazla kazanması, daha fazla alması gerektiğini düşünüyor. Hiç kimse bir başkasının hak ve hukukunu düşünmüyor. Varsa yoksa sadece kendisi… İnsan para ile her şeyi çözebileceğine, mutlu olabileceğine inanıyor…
Mükemmel yeryüzü geçmiş ve gelecek nesillere bahşedilen nimettir. Allah-ü Teâlâ’nın sonsuz bir lütfüdür. Bizden öncekiler nasıl koruyup kolladılarsa, bizde aynısını yapmak zorundayız. Çevrenin korunması için bütün insanlar biri birlerini uyarmalıdırlar. İnsan, dünya nimetlerinden faydalanırken sınırsız ve sorumsuz tüketim anlayışıyla kesinlikle hareket edemez, etmemelidir! Ağacı ve bitkileri talan etmemeli, çevreyi kirletmemeli ve kirletenlere karşı tepkisiz kalmamalıdır…
“-Hakiki bal bulamıyorum, ballar bozuldu!” dedim.
“-Ballar bozulmadı, insanlar bozuldu! İnsan bozulunca balı da bozdu…” dedi…
Başımıza gelen maddi ve manevi iklim değişikliği bir neticedir. Bu neticenin sebebi insan davranışlarıdır. Önce kendimizden başlayıp çevreye bakış açımızı gözden geçirip, kendimize gelmeliyiz. O zaman göreceğiz ki Rahmet yağmurları sağanak sağanak üzerimize yağacak ve kurumuş topraklar yeniden hayat bulacaktır…
Selam ve dua ile…