Evimiz vardı kerpiçten…
Yunus Türkoğlu
Evimiz üç oda, tavan döşemesi kavaktan,
İçiyle dışı sıvanmıştı samanlı çamurdan,
Toprak damı damlardı yağan yağmurdan;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Tahtadan penceresi, korkulukları demirden,
Tabanı ahşap, duvarları bembeyaz kireçten,
Hatıralar kaldı anadan, babadan, kardeşten;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Yerde Acem halısı, perdeleri çiçekliydi,
Koltuklar kadife, ceviz vitrinler ne güzeldi!
Kırlentlere işlenen kanaviçe-etamindi;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Teldolaptaydı bakır tabakların kalaylısı,
Gazocağı üstünde yapılırdı un helvası,
Kışın gürül gürül yanardı kuzine sobası;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Yazları bahçesinde domates-biber-patlıcan,
Çiçek kokuları avluyu sarardı çoğu zaman,
Akasyalar açınca hepimizde aynı heyecan,
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Annem, avluda sac üstünde pişirirdi lavaş,
Yer sofrasına oturur, beklerdik gelsin lavaş.
Semaver çayı, otlu peynir, murtuğa ve lavaş;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
Seni yazmak, bil ki hatıraların en güzeli,
Sessiz-sedasız geçen zaman sevdayla bezeli,
Mazide kalan rengârenk günler, rüya misali;
Evimiz vardı kerpiçten, yadigârdı babadan…
27 Haziran 2020