Yunus Türkoğlu

Veresiye defteri

Yunus Türkoğlu

Şehir içlerine kadar giren alışveriş merkezleri ve neredeyse her sokakta biten zincir marketlerin istilasına uğramadan önce mahalle bakkalları vardı. Bunlardan alışveriş yapılır, ay sonlarında ise ödeme yapılırdı. Lakin onların sayıları da gitgide azaldı, şu anda bitme noktasındalar. Biz ve bizden önceki nesiller bilirler. Bakkal amcanın oldukça kalın ve çok kullandığından dolayı eskimiş veresiye defteri olurdu…

Mübarek ramazan ayındayız, yine ecdadın muhteşem bir incelik ve hassasiyetle koruduğu bir geleneği tekrardan hatırlayalım…

Osmanlıda bir ramazan geleneği; zimem defteri (veresiye defteri)…

Osmanlı muhtaç insanlara yardım ederken onların gönüllerini incitmemeyi esas alırdı. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın!” geleneği hâkimdi ve insana değer verilen bir medeniyetti. Bu kültürde alan el ile veren elin biri birini görmemesi ve muhtaç insanın ezilmemesi ölçü alınıyordu. Buna örnek olarak “sadaka taşları” tarih sayfalarımızı şerefle süslemektedir… 

Ecdadımızdan kalan bir miras ise “zimem defteri” geleneğidir. Zimem; lügatte zimmetin çoğul şekli olup, zimmetler ve borçlar manasına gelmektedir. Bu uygulama bakkallarda bulunan veresiye defteri ile aynı fonksiyonu ifa etmektedir…

Osmanlı döneminde yaygın olarak bu gelenek, özellikle Ramazan ayı geldiği zaman uygulanırdı. Devrin hali vakti yerinde olan insanları; Ramazan ayının gelmesiyle kendi muhitlerinin dışında farklı mahallere gider, o mahallelerde bulunan bakkal, manav veya kasapları ziyaret ederler ve esnafa; “Zimem defteri var mı?” diye sual ederlerdi. Daha sonra, maddi durumlarına göre, bazen defterin tamamının, bazen de defterin başından, ortasından veya sonundan belli bir sayıda sayfanın koparılmasını talep eder, bu sayfalarda yazılan meblağı hesaplatarak öder ve o sayfaları satın alırlardı. Tanınmamak için tebdil-i kıyafet ile gelen bu insanlar, isimlerini bile vermeden o muhitten ayrılılardı. Bu şekilde ödeyen kimin borcunu ödediğini, borcu ödenen ise kimin tarafından borcunun ödendiğini bilmeden bir birlerine dua ederlerdi.

Zimem defteri geleneği, Osmanlı döneminde yardımlaşmanın, içtimai dayanışmanın dünyada eşi benzeri olmayan ve parmakla gösterilen bir uygulamasıydı. Varlıklı olanlar, kendilerine verilen bu imkânların  kalıcı olmadığını, ellerindeki varlığın birilerinin işine yaramadığı zaman heba olacağına inanırlardı. Bu şekilde cemiyette yoksullarla zenginler arasında derin uçurumlar oluşmaz, yoksullar zenginlere ve onların sermayelerine düşman olmazlardı. 

Şayet veresiye defteri varsa bir yerlerde bu adet belediyeler, esnaf ve ticaret odaları veya iş adamı dernekleri tarafından uygulanabilir ve bu güzel gelenek sürdürülebilir…

Millet olarak hassas gönüllüyüz. Fakir, yetim, miskin ve boynu bükük birini görsek yüreğimiz burkulur. Yardım etmek için hemen harekete geçeriz. Bu bizim inancımız gereğidir, hem de bu kültür bize kalan bir mirastır…   

Sağlıklı bir toplumun teşekkülü, o toplumdaki yoksul insanlarla, zenginleri irtibatta olmasıyla mümkündür. Veren el şükretmeli, alan el ise teşekkür etmelidir. Fakir hazıra alışmamalı dua etmeli daha sonrada veren el olmaya gayret etmelidir…

Rabbim, cömert, infak eden, zekâtını tam veren zenginlerin sayısını artırsın, muhtaç olanların sayısını da azaltsın, bizlere de yardım etmenin hazzını ve lezzetini tattırsın. Âmin…

Hayırlı ramazanlar, duanızı beklerim. Allah’a emanet olunuz…

Yazarın Diğer Yazıları