ATAKLAR VE BATAKLAR YURDU: AFGANİSTAN
Yusuf Kazak
‘’Çöl ve alabildiğine uzanan kumlar, bazılarınızı aniden yutacak. Kimlerin başarılı ya da başarısız olacağı, tamamen Tanrı’nın iradesinin neticesidir. Bu yüzden kimsenin kimseye yardım etmeyerek Tanrı’nın kararına boyun eğmesi altın kuraldır.’’
‘Hidalgo Çöl Ateşi’ filminde, o günün dünyasında en namdar yarışma olan çetin çöl geçme yarışı başlarken, yarışları organize eden kabile şefinin atlı yarışmacılara öğüdü; uzun zamandır Afganistan özelinde yaşanan tüm çarpıcı gelişmeleri ve yine bu ‘kadim oyunlar merkezi’ndeki tüm güç çatışmalarını özetlemektedir.
Afganistan labirentine dalan muharip yapılar, Güneşin, dünyanın diğer yerlerine nazaran daha yakıcı bir hale gelerek onları kavurduğunu, kumların kocaman ağızlı bir canavara dönüşerek onları yuttuğunu ve Hindikuş Dağları’nın bir türlü geçit vermediğini her seferinde acı bir şekilde tecrübe etmişlerdir. Bu yönüyle Afganistan, ‘Dünyadaki en çetin ve aşılmaz coğrafya’ hüviyetine sahip olmayı fazlasıyla hak etmektedir. Ülke, eski zamanların hazine avcılarının maceralarında sık sık muzdarip olduğu jeopolitik ve jeostratejik bubi tuzaklarıyla doludur. 2. Dünya Savaşı’na damga vuran Stalingrad Muharebelerinde ortaya çıkan, hesapta olmayan klimatolojik ve jeopolitik düşmanların, bu coğrafyadaki birçok macerapereste de ağır bir fatura çıkardığı gerçeği önümüzde durmaktadır.
Bilhassa son yüzyıldır İngilizler, Ruslar ve Amerikalıların hangi saiklerle bu coğrafyada olduğuna dair stratejik ve non-lineer zihin egzersizleri yapmak önem arz etmektedir. Klasik olarak her müdahaleyi ve her çatışmayı yeraltı kaynaklarına bağlayan uluslararası ilişkiler ekolleri ve uluslararası mega kamuoyu çevreleri, Afganistan özelinde fikir, analiz ve öngörü bakımından kısır bir döngüden sıyrılamamaktadırlar. Mesele, yeraltı kaynakları değil de; gizli yeraltı şehirleri, 50.000 yıllık tarih ve ölümsüzlüğü bulmaya dair çabalar çerçevesinde değerlendirilirse bu, banal ve monoton tahliller klasmanından sıyrılmak için ciddi bir kapı aralayacaktır. Afganistan, başka hiçbir ülkenin sahip olmadığı kadar kadim, ezoterik, okültik, mistik, manyetik ve solaris (güneşle ilgili olan) içerikler, doneler ve cevherler taşımaktadır.
Sovyetlerin işgali sonrası, küresel ideolojiler ve dinsel kavramlar rafinerisinden çıkmış bolca yeni ve dönüştürücü fikirler Afganistan üzerinden bölgeye yayılmıştır. Afganistan bu anlamda bölge ile ilgili politik ve teokratik operasyonların enstrümantalize edildiği bir deney sahası konumuna yükseltilmiştir.
Dünya haritası dikkatle incelenirse; Afganistan’ın, Asya’nın kalbi olduğu görülecektir. Dolayısıyla Afganistan temelinde senarize edilenler ve tatbikata sokulanlar Asya’nın nabzını arttırıcı veya azaltıcı bir etki göstermektedir. Öte yandan bu ülke birçok farklı güç havzasının merkezindedir. Pers, Çin ve Türk Dünyasının tam ortasında bulunan ülke, bu alanlara dair projeler yürürlüğe sokmak isteyen kuvvetlerin, ilk yerleşmesi gereken bir karargah mesabesindedir. Afganistan bazında başlayacak göç, istikrarsızlık ve çatışma atmosferinin yine bu havzaları dalgalandıracağı da, engin bilgilere sahip olunmadan da görülebilecek kadar açıktır.
Mezkur ülke ile ilgili yaşananların hangi boyuta evrileceği sorunsalı; bu ülke ilgili devasa bir arşive ve külliyata sahip devletlerin attığı ve atacağı muhtemel adımları öngörmekle mümkündür. Bilhassa Emanullah Han döneminden beri ülkenin tüm kılcal damarlarına değin temas eden İngiltere, bu ülkenin kadim kalıntı ve arşivlerini yüksek seviyeli bir pragmatist anlayışla, ülkesine transfer etmek ve bunları efektif politikalara dönüştürmek noktasında mahir olmuştur. Bugünlerde Londra, bünyesinde tuttuğu kritik dataları, yeni majör stratejilere dönüştürmek için mesai harcamaktadır. Londra’nın hem Batı ve hem de Bir Kuşak Bir Yol Projesi bağlamında ortaklık sürdürdüğü Çin ile ilişkileri ve veri paylaşımı, önümüzdeki dönemde bölgedeki dengeleri daha da belirleyici olacaktır.
Önümüzde beliren en önemli aktör ise Taliban’dır. Bu oluşum, bugünlerde, eski bir oyunun modernize edilmiş ve günün şartlarına uyarlanıp piyasaya sürülmüş bir şeklini temsil etmektedir. Taliban, 90’ların Yeşil Kuşak Teorisi yorgunu atmosferinde muktedir olduğunda Rusya’nın, ‘gardını almış’ tepkisine muhatap olurken; ABD’nin ise bölgeyi transforme edecek hiper zeka ürünü, maksimalist ve teo-politik argümanlarının ihraç edildiği bir üs konumuna düşürülmüştür. Bugün ise Taliban çok katmanlı, çok boyutlu ve diplomasi akademisinden yüksek derece ile mezun olmuş bir görüntü sunmaktadır. Taktikler ve politikalar kartelasına birçok neo kart ilave etmiş ve teknolojik akıl ile donanmış Taliban unsurları, Batı dünyasını yeni bir yaklaşım konsepti belirlemeye itmektedir. Başta da ifade edildiği gibi bu milenyum çağına adapte edilmiş oyun, yeni oyuncular beklemektedir. Fakat oyun bu sefer çok fazla kulvarlı ve çok daha zordur.
Çin faktörü, yine Afganistan temelinde en başat analiz unsurlarından birisidir. Panda’nın göbeği büyük ve parası boldur. Bir Kuşak Bir Yol Projesi çerçevesinde Afganistan, Pekin için Ejderha’nın kanat çırparak uçmaya başlayacağı meskendir. Daha bu noktada Ejderha’nın kanatlarının düşmesi, Pekin’in, tüm plan ve programının akim kalarak küresel yarıştan diskalifiye edilmesi sonucunu doğuracaktır. Para, iş birliği, altyapı yatırımları ve fazlaca diplomasi gibi yumuşak güç unsurlarıyla bölgeye yerleşen Pekin, Afganistan sathında daha da ‘yumuşak’ olması gerektiğini incelikle hesaplamaktadır.
ABD’nin ülkeden ayrılışı, ibretlik ve trajikomik bir manzara oluştururken; yine de aceleye kapılıp hissi bir zafer edası takınmanın ve ABD’ye yenilmişlik atfetmenin hatalı bir yaklaşım olacağını, yakın tarihte yaşananlar bize kanıtlamaktadır. Elimizdeki devasa uluslararası ilişkiler ve uluslararası stratejiler külliyatı, ABD gibi hegemonik bir gücün, yumruğunu sıkmayan bir rakip karşısında direkt olarak nakavt olmasının pek rasyonel olmadığını ifade etmektedir. Ortada sahte bir zafer, sahte bir ödül ve sahte bir yenilgi mekanizmasının işletildiğine dair ciddi ipuçları vardır. Kartal’ın gözden kaybolarak yükselmesi, yeni bir kontratak ile döneceğine dair şüpheler uyandırmaktadır. Asya-Pasifik bölgesinin kürenin kaderini bu kadar belirlemeye aday olduğu bir dönemde; ABD’nin, bu bölgede yeni tahakküm algoritmaları realize etmesi, beklenen netice olacaktır.
Lorenz fraktalı ekseninde, bir kelebeğin kanat çırpışının dahi dünyadaki mega hadiseleri tetikleyebileceği ve her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğu hipotezi önümüzde dururken; bunun Afganistan üzerinden kürede denenmekte olduğuna ve tabii olarak Afganistan’ın bir ‘kelebek’ formuna sokulduğuna tanıklık edilmektedir.